yedi

5K 555 264
                                    





Ne kadar süredir dışarıdalardı bilmiyordu Felix. Boğazındaki baskı hissi hiç terk etmemişti orayı. Gözlerini kapatarak derin bir nefes almaya çalıştı. Dakikalar önce, polis sirenlerinin duyulduğu sokakta, bomboş oturuyorlardı şimdi.

O psikopattan kutulmuş olduğuna emin olamasa da bir yanı rahatlamıştı. Şikayetçi olmuştu elbette. Gerekli ne varsa yapılacaktı. Ayrıca, Hyunjin daha da şikayetçiydi.

Polisler geldiğinde bile kalkmamıştı adamın sırtından. Felix, salonda öylece otururken o da adamın sırtına oturmuş elleriyle yüzünü avuçlamıştı.

Daha sonrası ise aynı filmlerdeki gibiydi. Gerekli işlemler yapılmış, Matthew polisler tarafından karakola götürülmüştü. Ayrıca bir başka polis ise ikisini de sorgulamıştı. Her şeyi olduğu gibi anlattıktın sonra apartman sessizliğe bürünmüştü.

Hyunjin içeri geri dönüp Felix'i ayağa kaldırmıştı. Dediği tek şey ise "dışarı çıkıyoruz." cümlesiydi. Şimdi de buradalardı işte.

Hyunjin bir şey söylemiyordu. Felix ise sessiz kalmaya devam ediyordu. Aklı sadece o anâ gidip geliyordu. Öyle korkmuştu ki... Nefes alamayınca, boğazındaki baskı artarken gücünü kaybetmek bir kabus gibi gelmişti. Sonrasını pek hatırlamıyordu zaten.

O anki şokla hatırladığı tek şey, Hyunjin'in onu açık pencerenin önüne oturtmasıydı. Derin bir nefes alamaya çalışırken başını yanındaki geniş omzuna yasladı emin olamayarak.

"...Boğazım," Hyunjin bir şey söylemeden başını döndürdü biraz. Dudakları, sarı saçlara temas etti. Gözleri kapandı istemsizce. Felix, vanilya ve bahar çiçekleri gibi kokuyordu. Sakince yutkundu ve bilerek biraz daha temas ettirdi dudaklarını güneş parlaklığını taşıyan saçlara. Sonra da hemen döndürdü zaten.

"Baskıyı hâlâ hissediyorum." Eli, boğazına gitti yavaş bir şekilde. Hafifi bir şekilde kızarmıştı. Hyunjin, bir şey söylemedi. Ne denir de bilmiyordu. Elini, küçük elin üzerine koydu sakin bir şekilde.

Felix, elinin üzerindeki eli hissetse de bir şey söylemedi. Bakışları, elinin üzerindeki büyük ele kaydı. Ellerini birbirine bağladı yavaşça. Siyah saçlı da bir şey söylemeden bakıyordu ellerine. Sarışın olan, baş parmağını kemikli ve yumuşacık elin üzerinde gezdirdi.

Başını biraz daha yasladı büyük omuza. Hyunjin'in ferah, iç rahatlatan kokusu doldu içine. Gözlerini kapattı bir süre. Elleri beraberdi, ama öyle gevşek bir şekilde duruyordu ki, ikisi de tamamen birleştirmemek için kendilerine direniyordu.

Hyunjin başını çevirdi tekrar. Sarı saçlar yanağına ve dudaklarına değdi. Öyle güzel hissediyordu ki, bu anın bozulması deli gibi korkutuyordu onu. Küçük, oldukça masum bir temas ve içine dolan vanilya ağırlıklı yumuşak koku...

Felix buraya geldiğinden bu yana, ilk kez huzurlu hissettiğini anladı şu birkaç dakika. Yaklaşık bir yıldır, diken üstündeydi sanki. Başta buraya alışma süreci, ailesinin ilgisizliği, Matthew'ün vurdum duymazlığı ve baskısı... Her an bir yükmüş gibi hissettiriyordu hayat. Şimdiye kadar. Şimdi tanışalı bir haftayı geçmemiş olan karşı komşusuyla böyle bir anın içinde olmak o kadar hafifletmişti ki onu, boğazındaki baskıya rağmen sanki rahatça nefes alabiliyordu.

Bomboş bir arazide bağırarak koşuyordu sanki. Özgür, mutlu ve huzurlu hissediyordu.

Bir süre öyle oturdular. İkisi de sessizdi. Daha sonra aralarındaki sessizliği Hyunjin bozdu. "Daha iyi misin?"

sterlicia | hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin