1. BÖLÜM

69.7K 1.3K 439
                                    

"Ahunaz, annem bir çıksan odandan da yardıma gelsen" annemin sitemli sesiyle kafamı Farmasötik Mikrobiyoloji notlarımdan kaldırdım. Daha derse başlamadan önce bu konuda onunla derin bir konuşma yapmıştım. Sınav haftam olduğunu biliyordu ama nedense hafızasını sürekli tazelemem gerekiyordu.

"Anne derslerden kalmamı mı istiyorsun!" her ne kadar bağırmış olsam da biliyordum ki içeri gitmem ve söylediği işi yapmam gerekiyordu. Çünkü benim canım annem ne kadar bağırsam da asla duymuyordu! Kalemimi notlarımın üstüne fırlattım ve bir sinirle masamdan kalktım. Odamdan çıkıp sağ tarafa döndüm yine aynı sinirle ancak mutfak kapısına gelip annemi gördüğüm anda sinirimin boşa olduğunu anladım. Mutfak masasının üstüne hazırladığı yaprak sarmaları ve onların içleri yalnızca beni bekleyebilirdi. Nerden anladım çünkü annem yanına bir su bardağı su, bir bardak kola ve çay bardağına da çay koymuştu. Evet, tüm içecekleri bana koymuş çünkü onları saracak tek kişi benim! Kendisi de tencerelere artık ne koyduysa onların başında yemekleri kontrol ediyordu.

"Anne sınav haftam olduğunu kaç defa söylemem gerekiyor" kollarımı birbirine bağlayıp bir ayağımın topuğunu yere vurarak konuştum. Annem ocağın başında yandan bir bakış atıp beni süzdü. "bir hafta değil mi bu sınav haftası" dedi ve işine döndü.

Ayağımı saçma sapan sallamayı durdurdum. Zaten sinirli değil komik görünüyordum. Hoş beni takan mı vardı zaten. "evet" dedim şüpheyle. Yeniden bana dönüp yarım ağız güldü. Allah'ım neden benim annem bu kadar sinsi hareketlerde bulunuyor. Annemsin sen düşmanım değil demek istedim. "yavrum ne kadar güzel işte bugünden sonra altı gün kalıyor haftan daha bitmedi" söyledikleriyle ağzım açık baktım ona zira söylediğim her şeyi istediği gibi anlıyordu. Anne dememe bile izin vermeden elindeki kepçeyle yanıma geldi. "Hadi annem misafir gelecekmiş, yazık değil mi bana saçımı süpürge etmekten hepsi döküldü biliyorsun, sen benim yavrum değil misin hem ben sana çok güveniyorum zaten hepsini verirsin o sınavların, olmazsa ben gelir konuşurum hocanla..." kendimi masanın başında bulmam ve elime bir yaprak sarma tutuşturmasıyla artık dediklerini duymamaya başlamıştım. Hem kendine üzülmemi sağlayıp hem nasıl bu kadar sinirle dolmamı sağlıyordu gerçekten anlamıyordum. Ne demişti o hocamla mı konuşurmuş? He annem he ilkokuldayım ya zaten gel konuş.

Anneme cevap vermekten vazgeçtim. Düşen omuzlarımla sarmaya başladım o da daha fazla konuşmadan bana fon olsun diye şarkı açtı telefonundan. Bana açtı çünkü kendisi benim dinlediklerimi dinlemezdi. Zira oyun havalarıyla tüm evi köşe bucak temizler ve yemek yapardı. O sırada uyuyan olursa da artık uyumasındı, çünkü annem için önemli değildi.

Aklıma geçen yıl veremediğim ve yarın sabahın köründe sınavı olan dersim geldi. Daha hırslı sarmaya başladım sarmaları. Eczacılık okuyordum, henüz ikinci sınıftım ve önümde koç gibi üç yıl vardı. Derslerim de hiç kolay değildi ama annem için misafir önde gelirdi ve kurbanı da ben olurdum. Gencecik yaşımda yaşlanıyordum. İçeriden Candan ve Hakanın izledikleri çizgi filmin sesi geliyordu. Canım kardeşlerim ikizdi. Çok üzülüyordum, onlarla beraber doğup üçüz olabilirdik. Bu işkence tek başına çekilmiyordu. Hem mis gibi beş yaşında olurduk beraber pepeyi falan izlerdik elimizde sütlerimizle.

Derin düşüncelerim arasında geçen iki saatten sonra sarmalar bitti ama bende bittim. Ayağa kalktım biraz belimi esnettim. Şu sarmalardan sonra yetmişlik neneden farkım kalmıyordu.Anneme baktım ama mutfakta değildi artık ne kadar daldıysam çıktığını görmemiştim. Mutfak camına gidip biraz aşağıya baktım. Beş katlı apartmanın en üst katında oturuyorduk. Çatı katı da bizim daireye dahildi ama ne kadar yalvarsam da annem o odayı bana vermeyip kendisi babamla kalıyordu. Bende mutfağın yanındaki odamla hiç mutlu değildim sabah kalkıp kahvaltı hazırladığında asla uyutmuyordu. Harbiden ya bir kahvaltı bu kadar şiddetli mi hazırlanır yazık bana. Yani tamam belki ne kadar ses yaparsa yapsın gitmiyor olabilirdim ama yine de hak etmiyorum o kadar sesi.

Mutfaktan çıkıp odama geçerken annemin sesini duydum "Ahunaz, akşam yedide hazır ol annem misafir gelecek dersini de hallet o zamana kadar" kimin geleceğini sormadım çünkü hiç önemli değildi. Bir söz daha duymak istemeyerek koşarak odama gittim. Bir kaç parça kıyafet alıp banyoya geçtim. Bu yorgunluk ancak böyle geçerdi.

Banyodan çıktığımda rahatlamış hissettim. Şortlu pijamamı giyip, saçlarımı kuruttum. Birde baş ağrısı çekemezdim. Gidip kendime kahve yaptım. Akşama kadar ders çalıştım.

°•°•°•°•°•

Saat altı buçuk olunca annem sağ olsun! gelip haber verdi. Zaten çalışmıştım daha fazlasını güzel beynim kabul etmiyordu bende kalkıp hazırlandım.

Misafirin kim olduğunu bilmediğim için herzamanki giydiklerimden geçirdim üstüme

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Misafirin kim olduğunu bilmediğim için herzamanki giydiklerimden geçirdim üstüme. Ayağımdaki kocaman tavşanlı panuflarımı çıkarıp beyaz çorabımla kaldım. Saçlarımı da tepemde hafif dağınık bir topuz yaptım. İncecik bir eyeliner çektim. Dudaklarıma da hafif kırmızılık veren parlatıcı mı yedirdim.

Odamdan çıkıp sağa döndüm ama annem mutfakta yoktu.Bende mutfaktan çıkıp salona geldim babamın geldiğini görünce hemen yanına gittim. Aşkım babamın gelişini duymamıştım.Üçlü koltuğun ortasına oturup sol taraftaki babamın yanağına bastırdım dudağımı. "Hoş buldum güzel kızım" dedi arkasına yaslanıp beni koltuğunun altına alırken. Babam kırk beş yaşında dağ gibi adamdı. Çünkü benim babamdı. Herkesin babası kendine sonuçta. Bu güzel anı bozan sıçanlar tabi ki kardeşlerimdi. Ama tepeme atlamasaydınız iyiydi yani. Babamı onlara bırakıp sağ tarafıma döndüm. Annem yüzünde tebessümle bizi izliyordu. Benim baktığımı görünce saçını düzeltti ve öpücük attı.

Biz böyle mutluluk yumağı haline gelmişken kapı çaldı.

AHUNAZ (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin