Sabah alarmın sesini duyarak kaktım, hemen komodinin üzerindeki telefona uzanıp kapattım. İğrenç alarmımdan sonra tekrar başımı yastığıma koydum. Tam dalacakken bugün ki son iki sınavım aklıma geldi. Evet, sınavlarımı atlatmıştım. Evet, alttan dersim olan sınavı da.
Çağın abinin gelmesinin üstünden tam dört gün geçmişti ve ben bu süre zarfında ondan köşe bucak kaçmıştım. Mutfaktaki yakınlaşmamız ve söyledikleri beni altüst etmişti adeta. Zaten sınav haftam olduğu için sürekli kendimi odaya kapatıyordum, sabahları erken çıkıp kahvaltıya kalmıyor, akşamda yemek vaktinden sonra kütüphaneden gelip mutfakta atıştırıyor odama kapanıyordum.
Yataktan kalkıp odamın karşısındaki banyoya gittim. İhtiyaçlarımı giderip aynadan kendime baktım. Yosun yeşili gözlerim, karamel rengi omuzlarımın altına aşağı uzayan hafif kıvrık saçlarım, küçük ama ufak sayılmayan burnum, çıkık elmacık kemiklerim, normal insanınkinden kırmızı sayılacak dolgun dudaklarım, küçük sivri olmayan çenem ve beyaz tenimle hoş görünürdüm. İnsanlar yanımdan geçerken gözleri üzerimde olurdu. 1.65 olan hiç kısa sayılmayan güzel bir fiziğim vardı. Güzeldim, evet bunu inkar etmezdim. Neticede annemde babamda bana en güzel genlerinden vermişti.
On dokuz yaşındaydım ve arkadaşlarıma göre hiç sevgilimin olmaması kabul edilemezdi. Ama ben erkekleri kabul edemiyordum. Garip belki ama hiçbiri beni heyecanlandırmaz, onlardan hoşlanacağım bir davranışlarını göremezdim. Kendimi incelemekten vageçtim.
Banyodan çıkınca birine çarptım arkaya düşmemek için bir şeylere tutunmaya çalışırken güçlü bir kol belime dolanıp kendine çekti. Kafamı kaldırmak istemiyordum çünkü duyumsadığım koku ve bu koca adam günlerdir kaçtığım kişi olabilirdi sadece. Derin bir nefesle göğsünü şişirdi. “Yetti mi dört gün” belimdeki kolu beni sabitlemesine rağmen çekilmeyip parmaklarıyla askılı geceliğimin açıkta bıraktığı belimi okşuyordu. Küçük ellerim belim genişliğinde olan pazılarındayken, gözlerim kapalıydı. Ona bakmayacağımı anlamış olacak ki çenesini kafamın üzerine bastırıp biraz sürttü. Canım acısa da ses etmedim sanki bu şekilde beni cezalandırıyordu.
“B-benim sınava yetişmem lazım” mırıl mırıl bir sesle ben bile kendimi zor duyuyordum. Kendimi geriye atmaya çalıştım ama izin vermedi. “Lütfen, Çağın abi” artık sessim pes etmiş gibi çıkıyordu. Çenesini başımın üzerinden kaldırdı, benim hala gözlerim kapalıydı. Sağ eliyle çenemden biraz kaldırdı “peki güzelim” gözlerimi o kadar sıkıyordum ki komik bir görüntü olduğuna emindim, ama gevşetmedim. Saçımın bitimine burnu yaslayıp derin bir nefes çekti içine, sonra alnıma dudaklarını yaslayıp öptü orayı.
İkimizde olduğumuz gibi durmaya devam ederken o derin derin nefesler alıp alnımdaki aynı yere sayısız öpücük konduruyordu. Yukarıdan açılıp kapanan kapı sesini duyunca titredim ve hemen Çağın abiyi ittim. Hiçbir şeye bakmadan odama girip kapıyı kapattım, kapının arkasına yaslanarak yere oturdum.
Bir süre hiçbir şey düşünmeden anın şaşkınlığını atmaya çalışırken aklıma sınavım geldi. Sağ elimi kaldırıp alnıma yapıştırdım. Ne yapıyordum ben, o benim abimdi belki de eskisi gibi olmak istediği için böyle davranıyordu. Bende oturmuş sınavı kaçıracak kadar bunu düşünüyordum. Hem bence ondan kaçmamda çok saçmaydı ve bunu farketmiş olması rezillikti. Evet artık bu saçmalıklara son vermeliydim.
Ayağa kalkıp birkaç nefesle kendimi toprladım. Artık daha iyiydim. Dolabımdan üzerime birşeyler geçirdim.
Yüzümü nemlendirdikten sonra biraz maskara biraz dudak parlatıcısı sürdüm. Yanaklarım da gözüme biraz beyaz gelince hafif turunculuk veren bir allık kullanıp çantamı taktım.
Bugün ailecek kahvaltı yapabilirdik çünkü ben saçma duygularımı yenmiştim. Mutfağa girince gerkesin sofrada olduğunu gördüm. Pıtırcıklarım beni görünce gülümsediler. "Abla seni çok özledim" dedi Candan. Hakan'da bende diyerek destek verdi. Annemle babam masanın iki başından bana baksalarda birşey demediler. "Bende sizi özledim, ama bugün son sınavlarım" dedim onların yanaklarına öpücük kondurdum. İkisine de aynı anda sıkıca sarılınca onlarda beni öptü. "Günaydın canım ailem" dedim herkesten günaydın cevabı alınca da tek boş yer olan Çağın abinin yanına geçtim. Geçerken ona bakıp gülümsemiştim. Ama bana değil açık bacaklarıma sinirle bakıyordu. E sabahta üstümde geceliğin şortu vardı.
Onu hiç takmayarak soluna oturdum. Herkes kahvaltı yaparken ortamda çok hoş bir sohbet dönüyordu. Annemin halasının büyük kızı evleniyordu. Herkes bu duruma mutluydu ve elbette tüm sülale bunu konuşuyordu. Bende sevinmiştim açıkçası, çünkü otuz yaşına gelmişti evliliğe alışması derken çocuk zor olurdu sonraki yaşlarda. "Ee oğlum, abin evleneli yıllar oluyor, çocuğu da geldi üç yaşına sen ne zaman evleneceksin?" Annecim sanane canım benim eşşek kadar adam sana mı kaldı.
"Nasip yenge" Çağın abi ne kadar konuyu kapatmak istese de annem takmıştı bu konuya ona göre böyle işler çok uzamamalıydı ki biraz da evlilikte beraber büyüsün karı koca birbirine uyumları artsın isterdi. E oda otuz olacaktı yakında annemin düşüncesine oldukça tersti.
"Oğlum istersen benim teyzemin bir kızı var çokta iyi huy-" demesine kalmadan sağ tarafımdan güçlü bir sesle "istemem yenge" dedi. Ona bakarken bana döndü gözleri mahçup bakarken boynun arkasına doğru ovdu. Bende bardaktaki açık çayımı yudumladım. Anneme döndüm top artık ondaydı.
"Hemen kestirip atma yavrum, bir gör ön-" yine annemin konuşmasını bölünce tekrar ona baktım. "Yenge istemiyorum dedim" ben Çağın abinin sıkıntılı konuşmasına bakarken babam annemi uyardı. "Dur bi Enver'im sen karışma benim işime" sonra tekrar Çağın abiye döndü. Elindeki çayından höpürdeterek bir yudum aldı. Önce bana şöyle bir göz atıp hemen Çağın abiye döndü "neden bu kadar karşısın yoksa gönlünde bir yangın mı var?"
🧿
Selam canlarım 800 küsür kelimelik bir bölümle geldim.
Kitap hakkındaki düşüncelerinizi buraya bırakırsanız sevinirim.
Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi buraya bırakırsanız sevinirim.
Bir sonraki bölümde görüşürüz. Öpüldünüz. 🌹
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHUNAZ (+18)
RomanceDev adamın, nazlı kadınının hikayesi... "Satır içi yorum yapan okuyucular istiyorum canlarım, ona göre başlayın" °•°•°•°•°• Arkamı dönmemle ödüm patladı. Çağın abi dibime kadar girmiş bana bakıyordu, hafif gülümsemesiyle. "Ödümü kopardın Çağın abi"...