4|Vindicta

754 90 63
                                    

'Hmm, bunu mu halledeyim?' 'Evet, lütfen' 'Ne yaptı sana bunu da söyler misin, Seungmin?' 'Sadece ad yazsam yeterdi hani?' 'Meleğim, sana ne yaptığını söyle ki cezasına karar vereyim, olur mu?' Bana meleğim mi demişti o? İster istemez hızlanan kalbime şaşırdım. Sadece adını ve yaşını bildiğim bir adamdı sonuçta. Telefonu kilitleyip önüme koydum. Biraz başımı ovaladım. Kafam karışıyordu.

Telefonum titrediğinde beni izleyebildiğini hatırladım. Telefonu elime aldım. 'Başın mı ağrıyor?' 'Evet ama geçer. Çok düşünmekten olabilir.' 'Tamam, şimdi. Bae Seungyoung sizin okulda, değil mi? Ne yaptığını söyle, Seungmin ve ben de cezasını vereyim.' 'Ailevi bir mesele...' 'Evlatlık olduğunu mu okula yaydı yoksa annen ve babanın olmadığını mı?'

Beni bu kadar iyi mi tanıyordu? Korkutucuydu, evlatlık olduğumu ve annemlerin olmadığını bilenler büyükannem, büyükbabam ve Jeongin'di. 'Beni ne zamandan beri takip ediyorsun?' '3 yıldır ve seçeneklerin hangisi olduğunu söyle hadi. Bir an önce başlamak istiyorum.' 'Tam olarak ne yapacaksın?' 'Daha önce de dediğim gibi bilmesen daha iyi, benden korkabilirsin ve ben bunu hiç istemiyorum.'

'Evlatlık olduğumu şu anlık okul bilmiyor ayrıca bundan utanmam. Büyükannem ve büyükbabam beni çok seviyor ve ben de onları seviyorum.' 'Seni tek seven onlar değil, ben de varım.' 'Bundan nasıl emin olabilirim ki?' 'Emin olamazsın.' 'Çok kafa karıştırıcı konuşuyorsun, ben yatıyorum. İyi geceler.'

'Bana ilk iyi geceler dileklerini söylemiş bulundun :) Rüyanda bizi gör' "Tanımadığım birini nasıl rüyamda görmemi bekliyor acaba? " Telefonumu kapatacakken bir mesaj daha geldi. 'Doğru söylüyorsun ama sana kendimi tanıtacağım, merak etme. Sadece bekle beni'

Mesajına baktıktan sonra telefonumu kapatıp ne olur ne olmaz diye bataryasını çıkarıp çekmeceye koydum tekrardan. Yatağıma girip düşünmeye başladım. Hyunjin olduğunu söylemişti adının, 20 yaşındaydı ve beni 3 yıldır takip ediyordu. Peki beni nereden görmüştü ya da hakkımda bu kadar çok bilgiyi nereden edinmişti? Başım zonklamaya başladığında düşünmemem gerektiğini anladım ve gözlerimi kapatarak uykuya daldım.

Ertesi gün beni okula büyükbabam bırakmıştı ama gitmemişti. Müdürle konuşacağını söylemişti ve şimdi müdürün odasının önünde onları bekliyordum. Hyunjin vardı aklımda. Ondan kimseye bahsetmemiştim. Eğer Seungyoung'a gerçekten bir şey olursa Jeongin'e ondan bahsedecektim. Seungyoung ve Jungchan odadan çıkınca ister istemez korktum.

"Özür dileriz." Jungchan bir solukta söyleyip yanımızdan ayrıldı. Seungyoung bana pisçe sırıttı. "Bu kadar kolay bitmeyecek. Şikâyet etmenin hesabını ödeyeceksin." Kulağıma fısıldamış ve boynuma nefesini bırakmıştı. "Çekil onun yanından!" Jeongin koşarak yanımıza geliyordu. Seungyoung'a saldıracaktı.

Ben de ona doğru koşup ona sarıldım. Kulağına eğildim onu tutmaya çalışıyordum. "Öğretmenler odasının olduğu koridordayız ve dahası müdürün odası karşımızda, kendine gel." Seungyoung sırıtarak yanımızdan geçmişti. "O ağzını alıp sokacağım şimdi kıç-" Ağzını kapattım hemen. "Benim bir planım var, tamam mı? Yaptıklarını ödeyecek, sakin olmaya bak." "Ben sakinleşeyim diye söylüyorsan başının etini yerim sonrasında."

Ondan ayrıldım. "Biliyorum, her zaman yapıyorsun zaten." "İnsanlar konuşa konuşa anlaşıyorlar. Ne yapayım?" "Seungmin!" Büyükbabam, müdürün odasından sonunda çıkmıştı. "Bir daha seninle herhangi bir konudan dolayı dalga geçerlerse bana söylüyorsun, tamam mı oğlum?" Kafamı salladım ve Jeongin ile birlikte büyükbabamı okul kapısına kadar götürdük.

Ders başladığında tahtayla bakışıyordum. Başım ağrıyordu ve ilk ders matematik kesinlikle şu an olabilecek en kötü şeyler arasındaydı. "Not alabilecek durumda mısın, Seungmin?" "Hayır, başım ağrıyor. Sen sadece tahtada dersle alakalı ne görüyorsan yaz gitsin." Kafamı sıraya koyup gözlerimi kapattım.

Öğle arasına kadar deliksiz uyumuştum. Sevgili arkadaşım Jeongin, beni uyandırmayı düşünmemiş bile. Öğle arasında yemeğimi yemiştim ve şimdi yine kafam sırada yatıyordum. "Daha ne kadar uyuyacaksın?" Kafamı kaldırıp Jeongin'e baktım hemen. "Bunu söyleyen insan beni beş ders boyunca uyandırmayan insan." "Başın ağrıyor diye ellemedim."

"Daha fazla uyumayacağım ayrıca çıkışta bir şeyler mi yapsak?" "Parka gidelim mi?" "Sallanma zamanın çoktan geçmedi mi?" "Hayır, hâlâ çocuğum ben." "İyi parka gidelim." "Bir şey soracağım bu arada. Bu, Seungyoung piçi seni bir daha sıkıştırmadı, değil mi?" "Yapmak üzereyken sen geldin işte ya sabah." Dediğim sonrasında gülümsedim. "Doğru, her neyse zil çalmak üzere ve ders fizik ben ölü taklidi yapacağım kaldırma beni."

Okul bittiğinde parka doğru yavaşça ilerliyorduk. "Şey diyeceğim, sen bizim nasıl tanıştığımızı hatırlıyor musun? Ben hiç hatırlamıyorum." "Bende, ne tesadüf. Aaa bak, market var şurada hadi girelim." "Aç velet." Markete girip atıştırmalık ve içecek alıp çıkmıştık. Parkta oturup, çocuk gibi aletlerle oynadık ve evlerimize dağıldık.

Eve geldiğimde ilk yemeğimi yemiştim ve sonrasında ödevlerimin başına oturmuştum. Ama bir türlü odaklanamıyordum. İçimde kötü bir his vardı. Telefonumun bataryasını takıp açtım. Sebepsiz bir gerginlik oluşmuştu ve şu an sağ ayağımla ritim tutarak telefonumun açılmasını bekliyordum. Açıldığında hemen pin kodunu girdim ve tuş kilidini açıp uygulamaya girdim.

'İçimde kötü bir his var.' 'Neden meleğim?' Meleğim demesine aldırmadım şu an dertleşecek birine ihtiyacım vardı. 'Bilmiyorum, birden bireye oldu. Ayrıca bugün Seungyoung'u gördüm ve gayet iyiydi.' Yanıt vermesini bekliyordum. Ardından bana bir fotoğraf attı. Bizim okulun kıyafetleri üstünde olan iki çocuğun arkadan görünümleriydi.

'Bil bakalım, ben kimi takip ediyorum? :)' 'Ne yapacaksın ona?' 'Göreceksin meleğim, merak etme' Son mesajına cevap vermemiştim ve telefonu yatağıma atmıştım. Ödevlerime odaklanmaya çalışıyordum ama olmuyordu. Tanımadığım bir adama sadece sevmediğim birinden intikam alması için onun adını vermiştim. Hyunjin'in, Seungyoung'a ne yapacağı bile belli değildi.

Yatağımda oturmuş karşımdaki duvarı izlerken bir anda telefonum titremişti. Hyunjin'dendi. En son birkaç saat önce mesaj atmıştı. Bildirimin üstüne tıkladım. 'Arka sokağa gelir misin, Seungmin?' 'Bizim evin arka sokağına?' 'Evet' Üstüme rastgele bir ceketimi alıp hâlâ yatmamış büyükannem ve büyükbabama kedilerle oynayacağımı söyleyerek dışarı çıktım telefonumla.

Arka sokağa geldiğimde ortalıkta kimse yoktu. Ne diye bu adama güveniyordum ki ben? Geri döneceğim sırada elimde sıktığım telefonum titredi. 'Arkana bak :)' Tuş kilidini kilitleyip telefonumu ceketimin cebine attım. Yavaşça arkamı döndüğümde aniden kollarıma atılan bedenle çok korkmuştum. "Seung... Min. B-b-en... çok... özür dilerim s-senden." Ağzı burnu kan içinde olan Seungyoung bunları söyledikten sonra hemen bayılmıştı.

Kollarımda onu zor tutuyordum. "Bana bırak, meleğim." Sesini ilk defa duyuyordum. Ağzında maske vardı ama gözlerini görebiliyordum. Seungyoung'un bedenini elimden alıp bir duvara dayadı. "N-ne yaptın ona?" "Sadece birkaç yumruk. Merak etme, başın derde girmeyecek." Beni kollarının arasına aldı. Keskin ve erkeksi bir kokusu vardı. Boylarımız neredeyse aynıydı ve saçları siyahtı. Ben kafamı aşağıya eğdim ve bir an önce her ne oluyorsa bitmesini diledim.

"Saçlarını koklayıp, öpeceğim ama kafanı kaldırmak yok anlaştık mı?" Hızla kafamı salladım. Maskesini çıkardı ve saçlarımı uzunca kokladı ardından da öptü. Maskesini tekrar takıp kafamı kaldırdı. Yüzünü benimkine yaklaştırdı. "Beni sarhoş ediyorsun, Seungmin." Boşta kalan elini dudağıma atıp birkaç saniye okşadı. Ben ise ona korkuyla bakıyordum.

Bir anda ellerini çekti. Rahatlamıştım. "Ah, neredeyse küçük problemi unutuyordum." Seungyoung'u kolayca sırtına alıp onunla birlikte gözden kayboldu ve ben hiçbir şey yapamadım.

-İntikam

•12/12/2020•

Enter Your Target |HyunMin|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin