Yeniden hastanedeydim. Psikiyatri kliniğine yatırılmıştım. Açıkçası burada günlerim o kadar da kötü geçmiyordu. Başka odalardaki hastalarla konuşuyorduk. Yani daha çok onlar konuşuyordu. Olaylardan sonra travmadan dolayı konuşamıyordum. Hâlâ komik geliyordu. Hiçbir şeyim olmayan bir adama güvenmiştim ve en sonunda bu haldeydim. "Merhaba, Seungmin." Odama hasta bakıcılarından biri geldiğinde ona bakıp gülümsedim.
"Konuşamaman çok kötü, arkadaşlarından birisi geldi. İçeri alayım mı onları?" Kafa salladım evet anlamında. Seungyoon, Jeongin ve Chan'den başka kimse gelmezdi. Bir de büyükannem ve büyükbabam vardı. Hasta bakıcı odadan çıktı ve odaya hiç beklemediğim biri geldi. O'ydu. Adını hiçbir şekilde bir daha söylemek istemediğim herif. Şu an bu halde olmama sebep olan insan...
Boş boş ona baktım. Ardından iğrenç bir şeye bakıyormuş gibi kafamı odadaki pencereye çevirdim. "Seungmin..." Adımı onun ağzından duymak daha da iğrenç hissettirmişti bana. Dizlerimi kendime çekip onlara sarıldım ve pencereye bakmaya devam ettim. "Ben... özür dilerim. Kişilik bozukluğum var, yemin ederim ki kendimde değildim. Kendimde olsam sana böyle bir şey yapamazdım." Elini bir elimin üstünde hissettiğimde hemen elini ittirip boş boş ona baktım.
"Seungmin... Pişmanım lütfen. Ben sensiz... kendimi düşünemiyorum. Bana çoğu duyguyu tattıran sendin. Hata yaptım biliyorum ama kendimi affettirmek için her şeyi yapacağım. Çok çok özür diler-" Sözünü kesen yüzüne Jeongin tarafından atılan tokattı. Birisi sonunda yardımıma yetişmişti ve rahatlamıştım. Chan ile Seungyoung önüme geçmişlerdi tokat sonrası.
"Yaptığın sikine düşkünlük yetmedi mi de buradasın? Sakın özür falan dileme, özür dileyebileceğin bir şey yapmadın." Jeongin oldukça ciddiydi ve sadece kaşları çatıktı. Gerçekten çok kızdığında olurdu bu, onun dışında zaten sinirli olurdu. Gözüm elindeki çiçeklere kaydı, papatya getirmişti. Papatyayı severdim, ama artık ne sevdiğimi bile bilmiyordum. Tecavüz sonrası travma diyorlardı ama aslında kişilik bozukluğum varmış gibi hissediyordum.
Jeongin elindeki papatyaları aldı ve yere attı hızla. Sonrasında da tükürüp, çiğnedi. O sadece bana baktı, ben ise sadece çiçeklere baktım. "İyi misin? Sana bir şey yapmadı değil mi?" Seungyoung bana dönüp elimi tuttu ve saçlarımı okşadı. "Ona dokunma!" Bize doğru gelmeye çalıştığında Jeongin onu sertçe duvara ittirdi. "Uzak dur ondan! Yapabileceğin en kötü şeyi yaptın zaten!"
"Ben değildim!" "Aptal mısın sen?! Nasıl sen değil-" "Kişilik bozukluğum var! Ne yaptığımı hatırlamıyorum bile! Sadece bu piç Seungmin'i öptüğünde çok sinirlendim ve onu pişman etmek istedim! Seungmin başından beri benim için değerli, ona bir şey yapamam ben!" "Yaptın ama! Tecavüz ettin ona, konuşmuyor ve duygularının yarısını kaybetti! Arkadaşım senin yüzünden eskisi gibi değil orospu çocuğu!"
Jeongin ona bir adım atıp yumruğunu kaldırdığında Chan onun önüne geçip yumruğunu tuttu. "Değmez, Jeongin." Jeongin ona bakıp yumruğunu indirdi. Chan ile yakınlaşmışlardı son zamanlarda. "Seungmin, yalvarırım anlatayım." Bana döndü ve masum bir suratla bana baktı. Kafamı tekrardan pencereye döndürdüm. "Sen onu dinlemedin, o neden seni dinlesin ki?"
Seungyoung konuşmuştu, olayın tek tanığı oydu zaten. Odaya büyükannem ve büyükbabam girdi. "Jeongin, oğlum sakin ol." Büyükbabam, Jeongin'i benim yanıma getirmişti. Ardından hâlâ bana bakan duvardaki adama yaklaştı ve ona baktı. "Genç adam, bir şey yaptıysan arkasında durmalısın, buraya gelip ondan özür veya af dilemenin hiçbir anlamı yok."
Çenesi titrer halde büyükbabama döndü. Gözleri dolmuştu. "Af dilesem bile affetmeyeceğini biliyorum. Affedilecek bir şey değildi yaptığım. Sadece pişmanım ve özür dilemek istiyorum. Çünkü onu seviyorum. Çok üzgünüm yaptığım şeyden dolayı. Ama benliğim yerinde değil. Ben yaptığımı hatırlamıyorum bile. Kişilik bozukluğum var, yemin ederim. Belgeleri bile gösterebilirim."
"Kendini kontrol edemiyorsan başından insan içine çıkmamalıydın o zaman." Büyükbabam acımasız şekilde mırıldandı. "Haklısınız... Haklısınız, biliyorum ama. Ben... onu... gereğinden fazla seviyorum." Beni işaret etti. Gözlerimiz buluştuğunda fazla dramatik bir atmosfer olduğunu farkettim içeride. Büyükannem, ağlayarak bana bakan adamın yanına gitti ve saçlarını okşadı.
"Tanrı seni affetsin. Ama, Seungmin'in affedeceğini sanmam senin de dediğin gibi. Onun için geç olmadan vazgeçmelisin." Yere diz çöktü ve büyükannem ile büyükbabamın önünde özür dileyerek ağlamaya başladı. Seungyoung yavaşça bana sarıldı ve kafamı göğsüne bastırdı. "Ondan uzaklaş, uzaklaşmazsan seni gebertirim!" Bize gelen adımları duydum ama kesilmişti.
Doktorlar içeriye girmişti ve ona hemen bir sakinleştirici yapıp odadan çıkarmışlardı. Son kez Seungyoung'un omzundan ona bakmıştım. Bana bakıp yaşlı gözleriyle üzgünce gülümsemişti ve gitmişti. Yaşadıklarıma inanmak istemiyordum. Lütfen birisi bana bunların hepsinin bir şakadan ibaret olduğunu söylesin. Buna çok ihtiyacım var. "İyisin değil mi bebeğim?" Jeongin bana bakıyordu ve yanaklarımı tutup bana baktı.
Evet anlamında kafa sallayıp ona sarıldım sıkıca. O da geri çevirmeyip kabul etti ve bana sarıldı sıkıca. "Biz sizi yalnız bırakalım, hadi çocuklar." Büyükbabam, büyükannem, Seungyoung ve Chan odadan çıktılar. Jeongin hemen geriye çekilip bana baktı. "Seung, sana bir şeyler anlatmam gerekli." Ona baktım merakla ve ellerini tuttum. "Sana zorbalığa devam edenler vardı ya, Seungyoung seni koruyordu."
Devam etmesi için tek kaşımı kaldırdım. "Onları yaptıran aslında kendisiymiş." Kaşlarım çatıldı. "Senin kendini ona muhtaç hissetmen için yapıyormuş. Beyaz atlı prens olayı gibi yani. Şu sana tokat atan kızdan öğrendim. Chan'in kardeşi olandan." Kaşlarım her cümlede daha da çatılmıştı. "Umarım ona âşık falan olmamışsındır?" Kafamı hızlıca hayır anlamında salladım.
Ne olursa olsun Seungyoung benim için bir arkadaş gibiydi. Tabii ki, Jeongin kadar olmazdı. Jeongin kardeşim olmuştu. Ona kafa salladım ve telefonumu elime alıp bir şeyler yazdım. 'Sonuçta ilk kez kandırılışım değil' Jeongin'e gösterdiğimde tebessüm etti ve saçlarımı karıştırdı. "Bu kadar kötümser olma. Ben varım yanında." Gülüp yanıma kıvrıldı yavaşça.
"Bunu söylemek istemezdim ama o herif gerçekten pişman görünüyordu, Seung." Bana baktı ve saçlarımı okşayarak bana sarılıp boynuma girdi. Pişmanlığı gözünden okunuyordu bunu ben de biliyordum. Ama yaptığı şey sadece bunlarla geçmiyordu. Kalbim acıdı o sırada. Yavaşça yüzümü ekşitip kalbimi tuttum. "Bebeğim, iyi misin?" Jeongin hemen bana baktı ve rahatlatmaya çalıştı.
Birkaç dakika sonra acı geçtiğinde rahat bir nefes aldım ve kalbimi bıraktım. "Seung, iyisin değil mi?" Jeongin endişeli halde bana bakıyordu. Kafamı evet anlamında sallayıp ona sarıldım sıkıca tekrar. "İyiysen sorun yok." O da sıkıca bana sarıldı. "Ne yapmayı düşünüyorsun? Olanlardan önce sen ondan hoşlanıyor gibiydin." Doğruydu. Ondan hoşlanmaya başlamıştım ama şu yaptığı ile gözümde bir pislikten başka bir şey değildi.
"Canın çok yandı değil mi? Hoşlandığın birinin böyle bir şey yapması. Yanlış anlama sakın. Sadece sana destek olmaya çalışıyorum." Kafamı yavaşça evet anlamında salladım. Canımı yakmıştı. O akşam aklıma geldikçe aptallığıma hayret ediyordum. Ona gözüm kapalı halde güvenmiştim. Ama o bunu boşa çıkartmıştı. Beni koruyan hyunguma ne olduğunu merak ediyordum. Ya da kişiliklerini şu ana kadar nasıl bastırmıştı?
Kafam çok karışıktı ama aklımdan hiç çıkmıyordu. Beni öpüşü ve sevgi göstermesi gerçekti. Sahte olamayacak kadar güzellerdi. Onu düşünmem gözlerimin dolması için yetiyordu. İstemediğim bir öpücük için konuşma yetimden olmuştum. Ayrıca kirliydim de. Ve bunların hepsinin suçlusunun o olması daha da acıtıyordu. Jeongin'e baktım yavaşça. Uyumuştu. Ben de ağlamamaya çalışarak onun boynuna yattım tekrar ve uykuya daldım.
-Sensiz
20/01/2021
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Enter Your Target |HyunMin|
Fanfiction'Enter Your Target başarıyla yüklendi.' 'Etrafında değilim. Telefonunun kamerasını unuttun mu? :)' Hwang HyunJin ♡ Kim SeungMin