Seungyoung'un dedikleri aklımda dönüp duruyordu. Odamda düşünüp duruyordum. Kimseye bahsedememiştim. Jeongin bile bilmiyordu. Ondan korkuyordum. Tanımadığım birisi yüzünden başıma dert açmıştım resmen. Bir iç çekip kendimi yüzüstü yatağıma attım. "Sen bir aptalsın, Seungmin." Kendi kendime konuştum. "Aptal değilsin..." Aniden arkamdan gelen ses ile sıçradım.
"Hyung, hani sadece hafta sonları geliyordun?" Doğrulup ona baktım. "Gün boyu seni takip ettim. Kötü görünüyordun ve ödevlerini bitirince gelip seninle konuşayım dedim. İstiyorsan gideyim?" Pencereye doğru ilerledi tekrar. "Hayır, hayır! Gitmeni istemiyorum..." Kalkıp kapıyı kilitledim. Ardından ona ilerleyip hızlıca sarıldım. Birilerine sarılıp ağlamaya ihtiyacım vardı.
"Ağlamak ister misin?" Birazcık beklemiş sonrasında da ellerini saçlarıma atıp okşamaya başlamıştı. Sorusuna kafamı sallayıp iyice boynuna gömüldüm. Dolu olan gözlerim hemen salmışlardı kendilerini tanıdık koku ile. "Pekala, ben buradayım. İyice içini boşaltabilirsin." Bana sarıldı ve saçlarıma öpücükler kondurdu. Kendimi tanımadığım birinin yanında ağladığım için çok acınası hissediyordum.
"Kim üzdü seni? Söyle, Seungmin. Haddini bildireyim." Dediği şeye kaşlarımı çatıp yüzümü birazcık geriye çekip ona baktım. "Hyung, yalvarıyorum bir daha yapma. Şu an onun yüzünden bu haldeyim." "Bana biraz daha açar mısın bunu?" Kaşlarını çatmıştı ve maskesini, şapkasını çıkarmış bana odaklanmıştı. "Seungyoung, yaptığın şey için beni cezalandıracağını söyledi."
"Sana dokunursa tırnaklarını alacağımı bilmiyor sanırım." Alnıma bir öpücük kondurdu ve ellerini yanaklarıma attı. Göz yaşlarımı sildi. "Dikkatli ol ve birisi sana en ufak bir şey bile yaparsa unutma. Okuldan döndüğünde bana onların hepsini tek tek söylüyorsun ve ben de hallediyorum. Merak etme." Burnumun ucunu öptü.
"Hyung, tekrar yapmanı istemiyorum. Lütfen." "Birisi sana kötülük yapacak ve ben de boş duracağım? Böyle bir şey mümkün değil." Dudaklarını yalayıp dudaklarıma baktı. "Seungmin, uygun bir zaman değil biliyorum ama seni öpebilir miyim?" "Bir şey yapmayacaksın ona veya onla-" Yavaşça dudaklarıma dudaklarını bastırdı.
Donup kaldım. Üst dudağımı ısırdığında tepki verebilmiştim ancak. Hemen onu yavaşça ittirdim. "Hyung, izin vermemiştim. Ayrıca ben ciddiy-" "Eğer bir daha aynı konudan bahsedersen seni tekrar öperim ve ellerim de boş durmaz." Bu tehdidin üstüne çenemi kapadım. Sırıttı. "Güzel, demek seni öpmemi sevmiyorsun. Bunu kullanabilirim."
"Öpüşmemizden korkmuyorum." Yavaşça yüzümü kaldırıp dudaklarına uzandım. Ellerimi yanaklarına attım ve kısa bir öpücük bırakıp çekildim. Korkmadığımı göstermeliydim yoksa sürekli bunu kullanırdı ve ben bunu istemiyordum. "Hmm, uzun sürmese de güzeldi. Dudaklarından bir şey içiyormuş gibi hissediyorum. Beni sarhoş etmeye yetiyorlar."
Utandığımı belli etmemek için kaşlarımı çattım. "Ne zaman gideceksin sen hyung? Uyumam gerekli." "Dediklerimi kabullen, gideceğim." "Benim yüzümden zarar görec-" "Seungmin," Eliyle ağzımı kapatıp bana yaklaştı ve boştaki elini belime sardı. "Onlar da sana zarar veriyorlar. Ayrıca onlara zarar veren sen değilsin, benim. Rahatla..." Saçlarımı, alnımı ve burnumu öptü tekrar.
Elini ağzımdan çektim ve ondan uzaklaştım. "Git artık hyung, büyükannem her an gelebilir." "Gidiyorum, sarılabilir miyim?" Çok masum görünüyordu. Kollarımı açıp sarılmasını bekledim. Beni kendine çekip sarıldı ve burnunu saçlarıma gömdü. Ardından hiçbir şey söylemeden çekip gitti. Ne olduğunu anlayamıyordum. Sebebini bilmediğim bir şekilde bu adama çekiliyordum sanırım.
Ertesi gün okulda Jeongin bir şeylerin olduğunu anlamış ve beni sıkıştırmıştı. Söylemek zorunda kalmıştım çünkü aramızda bir sır yoktu. Her an yanımda olmayı ve beni korumayı kendine görev edinmiş gibiydi daha çok. "Seungmin, okul sakindi ve şu an evine gidiyoruz. Rahatla artık." Tek kaşımı kaldırıp ona döndüm. "Afedersin ama tuvalete gittiğimde bile aynı kabine girmeyeceğiz, değil mi?"
"Daha önce birlikte yıkandık, tamamen çıplak şekilde. Hatırlıyor musun?" "Okulda olacağız, saçmalama." "En fazla okul tuvaletinde seviştiler diye bir dedikodumuz daha çıkar." Omuz silktiğinde sırtına vurdum. "Kendine gel! Arkadaşım değil de korumammışsın gibi hissediyorum." "Peki, pekiii." Önüne döndü ve bir süre sessiz şekilde ilerledik. Önümüz kesildiğinde karşımızdakilere baktım.
"Seungminie? Seungyoung'a çıkma teklifi mi ettin cidden?" Bu kızı tanımıyordum. Hatta karşımdakilerin hiçbirini tanımıyordum. "Ben onun gibi birisiyle hayatta çıkmam." Kıza bakıp yüzümü ekşittim. Gecelik çalışanlara benziyordu. "Senin onu küçümsemeye hakkın yok!" Yanağımda bir şey hissettiğimde gözlerimi kapattım ve yüzümün sola doğru kıvrılmasına izin verdim.
"Seungmin'in, Seungyoung gibi birini küçümsemeye hakkı var." Jeongin önüme geçip kızın bileğini kavradı. "Bana bak, popüler birisine benziyorsun. Bu beni hiç ilgilendirmiyor. Seungmin'e çıkma teklifi eden o savunduğun piç. Eğer onu seviyorsan seve seve kendine âşık edebilirsin. İkiniz birbirinize tam olursunuz zaten. Geceliğin ne kadar söylesene?" Jeongin ile aynı şeyi düşünmüştük ve ben ikisine odaklanmıştım.
Jeongin kıza iğrenir biçimde bakıyordu kız ise ona sinirle. "Ah, bileğini de tutmamak lazım ne olacağı belli olmaz." İğrenir bir şekilde bileğini ittirdi. "Konuşsana boya küpü. Saçlarının bile sahte olduğuna eminim. Yoksa tek bildiğin şeyler makyaj, seks ve tehdit mi?" "Sen benimle böyle konuşamazsın, aseksüel." "Senin gibi bir kızı sevmektense iyi ki aseksüelim."
"Jeongin, gidelim." "Dur, bunlara karşı boyun eğersen iyice tepene çıkarlar. Seungmin'e vurduğun gibi bana da vursana hadi." Kız, Jeongin'e büyük bir öfke ile bakıyordu. "Sevgili misiniz? Onu neden koruyorsun?" Kız gözleri ile beni işaret etti. "Sevgili değiliz. Az önce de söylediğim gibi aseksüelim. Hiç yakın arkadaş diye bir şey duydun mu ya da gördün mü? Yanındakilerin sana bunu yapacağını hiç zannetmiyorum. Hatta bahse varım, biriniz yanınızdan ayrıldıktan sonra onun dedikodusunu yapıyorsunuzdur."
Benim bileğimi kavradı. "Seungmin benim en yakın arkadaşım hatta tek arkadaşım. Birbirimizi en iyi ikimiz anlıyoruz. Arkadaşımı senin gibilere karşı korumazsam benim hiçbir faydam dokunmaz ona." Kendisi önde beni arkasında sürükledi bir süre. "Pısırık gibi kalmandan nefret ediyorum!" Bir anda bana döndü. Bileğimi bırakıp yanağımı kavradı. "Acıyor mu?" Hayır anlamında kafamı salladım.
"Bak, Seung. Benim her zaman yanında olacağım yok. Kendini korumayı öğrenmelisin. Bak sadece gerçekleri söyledim ve karşılık bile veremedi. Onlar da senin gibi insanlar. Senden bir fazlalıkları yok. Senin onlardan fazlalığın var. Bir karaktere sahipsin, onlarda olmayan bir şey bu. Benliğini kaybetmeden savaşmayı öğrenmelisin." Yanağıma minik bir öpücük bıraktı.
"Çok havalıydın az önce." Ona sarıldım yavaşça. "Özgüvensiz misin? Bak yanında ben varım büyükannen ve büyükbaban var. Yalnız değilsin. Arkanda birileri var. Bu kadar pısırık davranma. Yoksa bir gün ben seni döveceğim cidden." Bana sarılıyken konuştu. "Teşekkür ederim." Kulağına fısıldayıp geriye çekildim.
"Hadi hadi, yürü. Evine gidelim." Önden yürümeye başladı. Jeongin'e sahip olduğum için kendimi şanslı hissediyordum. Gerçek bir dosttu. Sahtelikten uzaktı. "Beni beklesene!" Ona yetişmek için biraz koştum ve sırtına atladım. "Yürü tek boynuzlu Innie~" "Bir daha aegyo yaparsan seni kendi ellerimle boğarım."
-Arkadaş
31/12/2020
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Enter Your Target |HyunMin|
Fanfiction'Enter Your Target başarıyla yüklendi.' 'Etrafında değilim. Telefonunun kamerasını unuttun mu? :)' Hwang HyunJin ♡ Kim SeungMin