15|Canticum

496 62 30
                                    

Kim SeungMin|

Jeongin birkaç saat sonra gelmişti oldukça mutlu bir şekilde. Odama geçtik ve telefonumu aldım elime. 'Neden bu kadar mutlusun sen?' Ona gösterdiğimde çantasından bir şeyler çıkarttı. "Sana yalan söylemiş bulundum biraz, özür dilerim." Suçlu bir çocuk gibi kafasını eğip bana kağıtları uzattı. Elinden kağıtları alıp telefonumu bıraktım ve kağıtları incelemeye başladım. O adamın psikiyatrist kayıtlarının benim arkadaşımda ne işi vardı?

"Beni buluşmaya çağırdı, ilk gitmeyecektim ama sonra senin için gideyim dedim. Çünkü ondan hoşlanıyordun, bunu ilk kez başaran oydu. Gittim, ilk bana kişilik bozukluğu konusunu açıkladı. Sonra yaklaşık üç gün diğer bir kişiliğinin elinde olduğunu anladım, çünkü sadece Seungyoung'u dövdüğü günü ve senin yerde... çıplak halde yattığın günü hatırlıyor. Bana pişman olduğundan bahsetti. Sanırım inanmayız diye de farklı doktorlardan rapor almış."

"Seung en az senin kadar o da seni seviyor ve pişman. Mesajlarına ufakta olsa cevap versen? Özür dilemedi çünkü yaptığının kötü bir şey olduğunu biliyor, sadece hatasını telafi etmek istiyormuş. Ben de ona senin hakkında ufak bir şeyler söyledim ve eğer kliniğe yatıp tedavi olursa sana yaklaşabileceğini söyledim. Ona hâlâ bir şeyler hissediyorsun Seung, bunun ben bile farkındayım."

Dolu gözlerimle ona döndüm. Benim için yapmıştı ve haklıydı da. Onu hızlıca kollarımın arasına alıp sıkıca sarıldım. Ardından sessizce boynunda ağlamaya başladım. Beni teselli etti güzelce ve bir kez daha onun gibi bir arkadaşa sahip olduğum için teşekkür ettim Tanrı'ya. Burnumu çekip telefonumu elime aldım ve mesajlara baktım. Bana olan duyguları ve pişmanlık mesajlarıyla doluydu.

'Merhaba... hyung' Yavaşça yazdım ve hemen cevap verdi. 'Seungmin, sen misin? Tanrı'm teşekkür ederim. Nasılsın, iyi misin?' 'Ben iyiyim... Sen nasılsın hyung?' 'Şu an daha iyiyim, hatta oldukça iyiyim' Gülümsedim ve telefonumu yana bırakıp Jeongin'e baktım. "Gülüyorsun, bu iyi bir şey. Seungyoung konusunda ne yapacaksın?" Tereddütsüz şekilde elime aldım telefonumu.

'Arkadaş olarak kalmak isterse kalabiliriz ama istemezse yol vermekten başka çare var mı?' Telefonumu ona döndürdüm ve ayağa kalkıp mutluluk dansı yapmaya başladı. Güldüm bu hâline.

Birkaç Gün Sonra

Telefonumda rastgele bir şeyler karalarken odamın kapısı çalındı. Kafamı telefonumdan kaldırıp kapıya kilitlendim. İçeriye büyük bir papatya saksısı ile birisi girdi. Hemen telefonuma şunları yazıp seslendirmesini istedim. 'Kendini göster' Yavaşça saksının arkasından yüzünü gösterdi. Siyah uzun saçları ve tüm asaleti ile karşımda duruyordu. "Çiçeklerin dalında olmasını seversin, uzun bir zamanımız olduğu için ben de bunları getirdim sana."

Gülümsedi. Yatağımı patpatladım yavaşça. Bir şans verilebilirdi sonuçta. Hemen yatağıma oturup saksıyı bana uzattı. Gülümseyip saksıyı elinden aldım ve kucağıma bacaklarımın arasına koyup çiçekleri kontrol ettim tek tek. "Senin gibi en güzellerini aldım, hatta annemle aldık. Beni buraya yatırmaya geldi." Şaşırıp ona baktım. 'Buraya mı yatırıldın hyung?'

"Evet, seninle tedavi görmek istedim. Birbirimizin yaralarını sararız belki?" Dudaklarını büzüp bana baktı. Gülümsedim ve yavaşça dudaklarına vurdum. O ise yavaşça elimi tuttu. Ardından parmaklarımızı kilitledi. Elimi dudaklarına yaklaştırıp bir öpücük bıraktı. Güldüm yavaşça. 'Hyung, bunları pencerenin önüne koyabilir misin?' "Pekala ama iyi bakacaksın, kontrol edeceğim her gün bak."

Güldüm ve tamam anlamında kafamı salladım. Alnıma bir öpücük koyup saksıyı pencere önüne bıraktı. İçeriye Jeongin, Seungyoung ile Chan girdi. "Bu piçin burada ne işi var?" Seungyoung hızla kaşlarını çatıp Hyunjin hyunga baktı. "Asıl senin ne işin var minik piç?" Hyunjin hyung sırıtıp onun üstüne yürüdü. "Yoksa geçen ders almadın mı?" Yatağımdan hızlıca kalkıp Hyunjin hyungun önüne geçtim. Onun göğsüne ellerimi koyup ona baktım masumca.

Yapma anlamında kafamı salladım ve bir elini belime sarıp diğer elini de kafama koydu ve beni kendine bastırdı. "Beni korudu, bırak onu." Seungyoung bize gelirken Jeongin önüne geçti. "Seni korumadı, hâlâ anlamadın mı? Bu aptal beyaz atlı prens oyununu anlayacağımızı düşünmüyor muydun?" Jeongin alayla gülüp tek kaşını kaldırdı. Ben yavaşça Hyunjin hyungtan geriye çekildim.

Jeongin'in arkasında yerimi aldım. Telefonumu çıkardım. 'Seninle sadece arkadaş olabiliriz. Ayrıca yaptığın hoş değildi. Çıkar mısınız ikinizde?' Seungyoung bana baktı ve elimi tuttu. "Bu adam sana ne yaptı hatırlamıyor musun Seung? Yapma yalvarırım." Hyunjin hyung hemen ellerimizi ayırıp bana arkamdan sarıldı. "Çıkın ikinizde, buradan da hemen bir tiyatroya falan gidin. Sizi alırlar oyunculuğa." Sırıtıp benim omzuma çenesini yasladı.

Seungyoung sinirle odadan çıktı, arkasından da Chan. "Jeongin bizi yalnız bırakabilir misin?" Hyunjin hyungun dediği ile Jeongin bize döndü ve onun ellerini ittirip bana sıkıca o sarıldı. "Ben ona sarılabilirsin dedim mi?" "Senden izin mi alacağım küçük velet?" "Yanına yaklaşmak için benden izin aldın ama." Alayla sırıttı. 'In birazcık çıksan?' "Benim yerime o mu tercih edildi yani? Resmen aldatıldım." Jeongin odadan çıktı sahte ağlama numarası ile.

Telefonumu cebime atıp Hyunjin hyung döndüm bende. O da bana yaklaşıp belime sardı kollarını ve yüzüme eğildi. "Tedavim için bir şans öpücüğü alabilir miyim?" Biraz duraksadım. Kafamı onun göğsüne eğip göğsünde hayali daireler çizdim. Dudağımı büzerek düşündüm bir süre. "Zorlanacaksan sorun değil." Gözlerimi kapattım ve kafamı kaldırıp onun dudaklarına küçük bir öpücük bıraktım.

Yani en azından ben öyle sanmıştım. "Çeneme bir öpücük? Hiç yoktan iyidir." Güldü ve benim belimi okşayıp alnıma bir öpücük bıraktı. "Ben gidiyorum şimdi, yarın kahvaltıda kapındayım tamam mı?" Tamam anlamında kafamı salladım ve gülüp odamdan çıktı. Birkaç saniye salak gibi ayakta gülerek dikildim. Ardından kafamı iki yana sallayıp yatağıma yattım yavaşça.

Jeongin hemen içeriye girdi. "Öpüştünüz mü? Resmen aldatılıyorum." Gülerek hayır anlamında kafamı salladım. "Neyse aldatılmadıysam iyi, pasta aldım. Yiyelim mi?" Tek kaşını kaldırıp bana baktı. Hızla doğrulup evet anlamında kafamı salladım ve ellerimi çırptım çocuk gibi. Birkaç saat pastayı yiyerek o konuştu ve ben de dinledim. "Chan benden gerçekten hoşlanıyormuş, plan için değilmiş."

Aniden dediği şey ile ağzımdaki çatal ile ona döndüm ve yutkunamayıp öksürmeye başladım. Sırtıma vurdu ve su uzattı. "Çiğnesene be!" Yavaşça krizimi geçirip suyu içtim ve telefonumu eline aldım hızla. 'Ne yapacaksın peki?' "Ne yapacaksını var mı Seung? Zaten aseksüelim kimseden hoşlanamıyorum, hiçbir zaman ona umut vermedim de. Birkaç saat önce ret yedi zaten." Omzunu silkip pastayı yemeye devam etti.

'Sana benden başka kimsenin dayanabileceğini sanmıyorum zaten' Telefonumu ona gösterdiğimde kaşlarını çattı. "O kadar mı dayanılmazım?" 'Yani benim için değilsin artık' Güldü ve pasta kremasından biraz parmağına alıp burnuma sürdü. Onun eline vurdum yavaşça ve burnumdaki kremayı sildim. Ben onun yanaklarına krema sürdüm ve fotoğrafını çektim hemen hızlıca.

'Uslu dur yoksa Chan'e gider :)' "Hyunjin hyung ile bir saat bile aynı ortamda kalmadın ama gülücüğe başlamışsın." Tam o sırada telefonum titredi. "Bak yazdı hemen." Telefonumu kendime çevirip mesaja baktım gülerek. 'Seung, kendi fotoğraflarını da mı çeksen acaba?' 'Hayır, Jeongin'in ifşalarını çekmek daha eğlenceli' 'Hmmm, pekala. Ben randevuma gidiyorum, sen de bunu dinle bakalım'

Bir ses kaydı atmıştı yaklaşık üç dakikalık. Şarkı söylemişti bana ve kulaklığımı bir saniye bile çıkartmadan dinlemiştim. Sesi muhteşemdi. Hatta bir an kulaklığı yutmayı ve iç organlarıma bile dinletmeyi düşünmüştüm. Şarkıyı milyonlarca kez tekrar dinledikten sonra Jeongin'in uyuduğunu farkettim. Onun üstünü örttüm ve Hyunjin hyunga iyi geceler mesajı yazıp ben de yatağıma yattım yavaşça.

-Şarkı

01/02/2021

Enter Your Target |HyunMin|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin