İki gün yerimde zor durmuştum ve şimdi de pazar günüydü. Annemin anıtının yanına gidiyorduk. Büyükbabam, Jeongin ve ben vardık arabada. Hyunjin hyung kontrole geleceğini söylemişti ama gelmemişti. Zaten iki gündür ona ulaşamıyordum. Beni endişelendiriyordu. Sürekli bir şeylerden mesaj atmıştım ama cevaplamamıştı. Başına bir şey gelmiş olabileceğinden endişeleniyordum.
Omzumdaki kafası hareketlenen Jeongin'e döndüm. "Büyükbaba daha gelmedik mi?" "Hayır, en az bir yarım saat daha var. Uyumana devam et sen." "Hmm, pekala." Ardından tekrar omzuma kafasını koydu. "O kadar rahat mı?" Kafasına kafamı yaslarken konuştum. "Hayır ama uyuyabileceğim bir yer." "Kafan rahat ama, yani sanırım." "Sus ve uyu."
Bacağıma vurulması ile Hyunjin hyungu gördüğüm rüyamdan uyanmıştım. "Geldik çocuklar, Seungmin Jeongin'i uyandır lütfen." Kafamı kaldırıp gözlerimi kırpıştırırken büyükbabama kafa salladım ve Jeongin'i dürtmeye başladım. Omzumdan kafasını kaldırdı ve bana baktı. "Geldik mi?" "Evet, çıkalım hadi."
Arabadan indiğimizde gördüğümüz kilise ile uyku sersemi ruh halim bir anda uçup gitmişti. Büyükbabam kapıya doğru ilerlerken yutkunmuş ve yavaşça arkasından ilerlemiştim. Jeongin yanıma gelip elimi tutmuştu ve birlikte yürümeye devam etmiştik. "Sakin ol, yanında olanlar var." "Jeongin, ilk defa annemi göreceğim. Elbette heyecanlıyım." Elini sıktım ve biraz daha hızlı yürüdüm.
Şu an Jeongin ile el ele annemin karşısındaydık. Bir görevli bize yerini gösterip gitmişti. "Me-merhaba anne." Ağzımdan zorlukla bunları çıkarabildim. "Seungmin, Bayan Kim'e benziyorsun." Jeongin ellerimizi ayırıp beni öne doğru yavaşça ittirdi. "Sizi yalnız bırakmamı ister misin?" "Evet, lütfen..." Fısıldamıştım.
Sadece annem olan kadının fotoğrafına ve kalan birkaç eşyasına bakıyordum. Bir saç tokası, açık mor bir taşın olduğu ipten bir kolye ve bir çerçeve içinde fotoğrafı vardı. "Anne bana sadece bunları mı bıraktın? Neden beni bıraktın ki? On yedi yıl sonra burada bir anıtın olduğunu öğrenip buraya geldim. Bilmiyorum ama kendimi kötü hissediyorum."
Kolyesini elime aldım ve biraz bakındım. Kötü hissediyordum ama duygusallaşmamıştım. Bu iyiydi sanırım. "Anne, beni gerçekten sevip sevmediğini merak ediyorum. Beni sevsen bırakmazdın, değil mi?" Birkaç saniye bekledim fotoğrafına bakarak. Bir işaret bekledim. "Ah, aptal gibi kendi kendime konuşuyorum ve cevap bekliyorum. Özür dilerim."
Fotoğrafa gülümsedim. "Kolyeni güvende tutacağım, onu koruyacağım. Aldığım için şimdiden özür dilerim." Kolyeyi yavaşça boynuma taktım. "Eğer beni izliyorsan, zaten şu ana kadar yaptığım her şeyi biliyorsundur. Onun için konuşulacak pek bir şey yok. Görüşürüz, anne..." Yavaşça arkamı döndüm.
Girdiğim kapıda büyükbabam ve Jeongin beni bekliyorlardı. "Kolyesini aldım ama bir şey olur mu?" Büyükbabama bakıp sordum. "Yakınları için bir sorun yok sanırım." "Peki, bırakıldığım yetimhaneye gidebilir miyiz?" "Dinlenmen gerektiğini düşünüyorum, eve gidelim hadi. Jeongin de duramıyor zaten." Kafamı sallayıp Jeongin'i tutup arabaya ilerledim.
Jeongin'i bırakıp eve gelmiştik. Akşama kadar müzik dinleyerek uyumuştum. Uyandığımda ise Hyunjin hyungdan sonunda mesaj geldiğini görmüştüm. 'Gelince anlatacağım her şeyi güzelim...' Kaşlarımı çattım. "Gelince mi...?" Penceremden bir ses geldiğinde oraya baktım. Maskeli ve şapkalı Hyunjin hyung karşımdaydı.
Yavaş hareketlerle kalkarak odamın kapısını kilitledim ve penceremi açtım. "Hyung?" Penceremden odama tırmandı ve hemen bana sarıldı. "Sen... neredeydin? Ne kadar merak ettim seni..." Ben de ona sarıldım. Maskesini çıkardı ve boynuma gömüldü. "Hyung, neredeydin? İki gündür ortada yoksun, çok merak ettim." Sarılmamı biraz daha sıkılaştırdım.
"Gel bakalım." Bacaklarımdan tutup beni kucağına aldı ve öyle yatağıma gidip oturdu. Beni de kucağına oturttu. Hâlâ sarılı bir şekilde birkaç dakika öyle durduk. Yavaşça geriye çekildim ama kollarımı çekmedim. "Neredeydin hyung?" "Babam, yurt dışında olduğu için annemin yanında durdum. Beni o çağırdı... Babamı ikna etmeye çalışıyormuş tekrar birlikte yaşamamız için."
"Bu... iyi bir şey, yani sanırım?" "Senden vazgeçmem gerekli Seungmin... Ben bunu istemiyorum, yapamam... Sensiz olmaz." Kafasını iki yana sallayıp beni tekrar kendine çekti ve boynuma gömüldü. Şapkasını çıkarıp, saçlarını okşamaya başladım. "Sakin ol, hyung..." Boynumda bir ıslaklık hissettiğimde ağladığını anladım.
Yavaş yavaş nefes sesleri arttı ve hıçkırmaya başladı. "Özür dilerim, ben seni çok seviyorum. Bırakamam seni... Bana mutluluk veren tek şey sensin. Ben duyguların çoğunu seninle yaşadım. Seni bırakamam, seni bırakamam..." Sesi çatlayarak konuştu ve gittikçe alçaldı. "Hyung, sakinleşmelisin..." Saçına bir öpücük kondurdum ve kafasını geriye çekip ona baktım.
"Hyung, ağlamanı istemiyorum." Gözyaşlarını sildim. "Beni öpebilir misin? Şu an buna ihtiyacım var..." Dudaklarını yaladı ve kısık sesiyle konuşup bana baktı. Yanaklarından tutup yavaşça yüzüne eğildim. Dudaklarımı dudaklarına bastırdım ve küçük küçük öpücükler bıraktım. Ardından geriye çekildim.
"Kolyen kimin hediyesi?" Kolyemi eline alıp inceledi. "Annemin kolyesi... Bugün onu ziyaret ettik. Bir tokası bir de kolyesi vardı. Ben de bunu aldım işte." "Yakışmış, bu arada teşekkür ederim. Öpücük için..." "Önemli değil hyung, paniklemiş görünüyordun zaten." "Ailemi istemiyorum, üç yıldır onlarsız idare ediyorum. Benim sana ihtiyacım var."
Yutkundum ve ona baktım. "Birinin bana bu kadar ihtiyaç duymasına alışık değilim." "Sana ne kadar ihtiyaç duyduğumu bilemezsin. Seni çok seviyorum. Hatta bazen seninle birleşip hiç ayrılmayasım geliyor." "Hmm, bu biraz... garip?" "Evet, öyle gelebilir. Ama üç yıldır seni takip eden birinden de pek bir şey bekleyemezsin, değil mi?"
Tebessüm ettiğinde ben de güldüm. "Doğru, yani benim için uygulama yazmış bir insansın. Pek normal bir şey beklememeliydim." "Tamam, biraz daha sarılalım sonra senden bir öpücük daha çalayım ve gideyim, olur mu?" Bir şey demeden ona sarıldım tekrar. "Kaburgan nasıl bu arada?" "Biraz daha iyi, iki gündür boş boş yatıyordum zaten."
Bir süre sessizlik içinde birbirimize sarıldık. Ardından geriye çekilip beni yatağıma yatırdı dikkatlice. Saçlarımı okşayıp yukarıdan bana baktı. "Dikkatli olmalısın. Seni koruyacağım dedim ama okula giremem. Kendini korumalısın, tamam mı?" Evet anlamında kafamı salladım. "Aferin, benim miniğime." Alnımdan öptü.
Ardından gözlerime bakıp dudağıma eğildi. Küçük bir öpücük bırakıp geri çekildi. "İyi geceler, güzelim." Sırıttı ve geri çekildi. Maskesini ve şapkasını taktı. Kapımın kilidini açtı ve ışığı söndürdü. Pencereden çıkmadan önce mırıldandım. "Dikkatli git hyung, sana da iyi geceler." Ardından gözden kayboldu.
-Sana İhtiyacım Var
05/01/2021
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Enter Your Target |HyunMin|
Fanfiction'Enter Your Target başarıyla yüklendi.' 'Etrafında değilim. Telefonunun kamerasını unuttun mu? :)' Hwang HyunJin ♡ Kim SeungMin