B1

33 7 4
                                    

Günlerden Çarşamba.

Koca bir haftanın yarısına geldiğimiz o gün.
Her zaman yaptığım aynı şeyleri yapıp evden çıktım. Daha doğrusu hapsolduğum bu kasvetli Dünya'dan dış Dünya'ya adım attığım sıradan bir gün.

Klasik geçen bir okul günü.. Derse gir, dersten çık. Kırk beş dakikayı sekize katlayan bir okul günü. Öğleden sonra geçen, kimsenin gözlerini ayıramadığı o saat, tek tek haraketlerinin incelendiği akrep ve yelkovan. Tik-tak, Tik-tak.. Zil çalar, herkes yangından mal kaçırırcasına bahçeye akın eder. Sende kalabalıkta kaybolup gidersin..

"Elfida!"

Arkadam gelen sesle adımlarımı durdurup, ağır haraketlerle arkamı dönüyorum.

"Neden beklemeden çıktın?" diye bir soru yöneltti bana. Meraklı bir yüz ifadesi ve kontrolsüz nefes alış veriş..

"Dalgındım." Kısa ve net bir cevap.

"Neden böyle yapıyorsun? Bizden iyice uzaklaştın. Bu işkenceyi kendine çektirmeye ne kadar devam edeceksin? Ne olduğunuda anlatmıyorsun, iyice içine kapandın. Artık silkelenmemin vakti gelmedimi? " gelmedi, gelmemeli. İçimdekileri dökmeye ne cesaretim vardı, nede onları aklımdan temizlemeye gücüm..

"Eve gidip dinlenicem.. Görüşürüz?" Ağır haraketlerle arkamı dönüp adımlarımı hızlandırdım.

"Neden kaçıyorsun!? Elfida!?" Arkamden gelen bağışışları yok saymaktan başka yapabileceğim birşey yoktu. Kurduğu cümleler yüzüme tokat gibi çarparken, dolan gözlerime hakim olmak çok zordu.

Adımlarımı hızlandırdım. Koşmaya başladım. Koştum. Geçmişimin beni içine hapsetmeye çalıştığı o kollardan kaçmaya çalıştım. Uzaklaşmak istedim.

"Ah!"

Çarptım ser yüzeyle yere düşüp ağlama krizine girmem bir olmuştu. Ellerimin saçlarımı arasına ne zaman girdiğini hatırlamıyorum bile. Ağladım. Sadece ağladım. Kulağıma gelen sesleri umursamadan, etrafıma dolan insanları umursamadan sadece ağladım. Kendiöi durdurmaya çalışmadan, zamanı umursamadan ağladım. Elimden genel tek şeyi yaptım.

"Uyandı!"

Gözlerimi göz kapaklarıma bastıran yorgunluğa inat araladım. Karşımda gördüğüm ilk şey bembeyaz tavan, daha sonra kolumdaki serum olmuştu.

"Elfida hanım, beni duyabiliyor musunuz?"

Yanımda durmuş bana seslenen kadına bakmak için başımı sola yatırdım. Kadına cevaben başımı aşağı yukarı salladım..

"Nasıl hissediyorsunuz?"

Yorgunluğun, uyku maahmurluğun ve ağlamış olmanın birleştirdiği o berbat ses tonuyla cevap verdim.

"İ-iyiyim."

"Güzel, serumunuz bitince taburcu olabilirsiniz. İşlemler için ailenizden biri gelse iyi olur." Kurduğu son cümle ile gözğmden akan bir damla göz yaşıma engel olamadım. Hala akabilyor muydu? Onca döktüğüm göz yaşına rağmen hala akabiliyor muydu?

"Elfida?"

Başımı sesin geldiği yöne çevirdiğimde o yüz ile karşılaştım. Yavuz..

"Nasılsın? "

Yine anı ses tonunu koruyordu bedenim. Boğul ve berbat bir ses tonu.

"İy-iyim. S-sen ne za-zamandan beri bu-buradasın"

Sorduğum soru saatler önce yaşadığım o trajedik sahnenin gözümün önünde canlanmasına bir video başlatma butonu olmuştu.

"Ah, tamam."

"Bu ağlama krizinin tek nedeni kafanı göğsüme çarpman olamaz, değil mi?" Sorduğu soruyu yanıtsız bıraktım. Anlasana, cesaretim yok anlatmaya...

Serumun bitmesini beklerken aramızdaki sessizlik zifiri karanlığı andırıyordu. Derin.

Hemşire gelip serumu çıkarttıktan sonra ailemden birini aramam gerektiğini tekrarlamıştı. Ne yapayım? Kimi aramalıyım? Toprağın altında yatan annemi mi? Yoksa beni düşünmeden terk eden babamı mı? Hayır, onu.. Teyzemi.

Teyzem bir telaşla yanıma gelip beni kotrol etti. İyi olduğuma onu zor çabalarla ikna edip evime geldim. Her ne kadar onunla kalmam içim beni zorlasada kabul etmeyip evime geldim..

"Kızım, bak böyle olmaz. Hadi kalk bize gidelim. Hem yeter bu kadar."

Yetmez be teyzem.

"Ben iyiyim teyze. Hem-"

"Merak etmeyin. Ben yanındayım. " dedi Yavuz sözümü bölerek. Ben yanındayım..

"İçim hiç rahat değil be kızım." diyip elini kalbine koydu teyzem. Annemin ikizi olduğundan annemin tıpatıp aynısıydı. Gözleri, saçı,boyu... Herşeyiyle annemi anımsatıyordu bana. Sarıldığımda ciğerlerime doldurduğum o koku anneme olan özlemimi körüklüyordu.

Annem beş yıl önce babamın düşmanları tarafınsa yapılan bir sülikastta hayatını kaybetmişti. Babam askeriyede rütbeli bir komutandı. Yapılan bu sülükastta kendini suçlayıp beni terk etti. Kızını terk etti.. Babamı o günden sonra defalarca aradım ama açan olmadı. Numarası devre dışı bırakılmıştı. O günden sonra yüzünü bir kez bile görmemiştim. Ona her ne kadar kızsamda deli gibi özlüyorum. Çok özlüyorum..

Teyzem uzun ısrarlarımız sonucu gitmiş, koskoca evde sadece ikimiz kalmıştık. Yavuz ve ben..

Bugünün beni terk etmeye hiç niyeti yoktu. Yarın hiç olmayacak gibiydi..

Merhaba, yeni bir bölümle karşınızdayım. Kısa bir bölümle geldim ama güzel bir bölümle geldim. Bu bölüm her ne kadar içimi buruk bıraksada severek yazdığım bir bölüm oldu. Sizleri seviyorum, keyifli okumlar dilerim..
(Yorum bırakmayı ve oy atmayı unutmayın. Yorumlarınız benim için değerli..) 💜♡



Gün Doğumu PenceresiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin