B2

24 7 0
                                    

Uyandığımda bir iki dakikalığına zihnimin içinde sordulama yaptıktan sonra yaşadıklarım bir bir gözümün önünden gelip geçmişti.

Yavuz!

Dün akşam benimle kalmıştı, tabi ben de odama çıkınca bir daha inmemiştim. Üzerimdeki yorganı bir çırpıda atıp salona indim. Koltukta kıvrılmış uyuyan Yavuz'u gördüm. Ellerini bacaklarının arasına koyduğundan üşümüş oldupunu düşünüp odamdan mavi pikemi alıp üzerine örtüm.  Elleriyle pikeyi göz hizasına kadar çekip uyumaya devam etti. Adımlarımı pencereye yönellttiğim sırada havanın halâ aydınlanmamış olduğunu gördüm. Perdeleri çekip camı pencereyi tamamen kapattım. Güneş ışığı diret salona vurduğundan yüzüne vurup onu rahatsız edebilirdi. Son kez ona döndüğümde halâ uyuyor olduğunu görüp odama çıktım.

Gün doğumuna kadar yatağımda iki saatlik uykuyla oturup dışarıyı izledim. Gökyüzünün bir renkten başka bir renge geçiş yaptığı o sahneleri izledim. Bulutların haraketlerini izledim. Kuşların cıvıltısını, esen rüzgarın yapraklardaki etkisini dinleyip derin derin nefes aldım. Her gece yaptığım bu akışı devam ettirdim..

○○○

Elimdeki son tabağıda masaya yerleştirdikten sonra saate bir bakış attım. On olmuştu.Yavuz'un yanına gidip seslendim. Birkaç seslenişimin ardından gözlerini aralarıp elleriyle gözlerini ovuşturdu.

"Günaydın."

"Günaydın." koltukta oturur pozisyona gelip salonda gözlerini gezdirdi. Nerede olduğunu anlamaya çalışıyor gibiydi. Gözlerini bana çevirdiğinde hafif bir tebessüm etti. Tebessümüne kontrolsüz bir şekilde karşılık verdikten sonra mutfağa geçtim.

Dakikalar sonra gelip karşımda duran sandalyeye oturdu.

"Sen mi hazırladın?"

"Evet."

Önümdeki tabağa iki zeytin, bir küçük dilim beyaz peynir ve bir iki tane domates koyup ağır haraketlerle yedim. Normalde de pek iştahım olmadığından sabah kahvaltım hiç yoktu. Zoraki nir kahvaltı, anlarsınız işte..

"Dün gece neden hiç uyumadın?" sorduğu soruyla yüzümü ona çevirdim. Gözlerim kocaman açılmıştı. Evet, gece hiç uyumamıştım ve bunu o'nun nereden bildiği merak konusuydu.

"Ben... Sen nereden-"

"Dün gece odandan ağlama sesleri geldi. Durup biraz dinledim. Yanına gelmek istedim ama rahatsız olabileceğini düşünüp kendimi durdurdum." Biraz duraksadıktan sonra devam etti. "Elfida, bunu neden kendine yapıyorsun? Bak bu sana reva değil. Eğer içini birine dökmez hep içine atarsan bu sana daha çok zarar verir. Biliyorsun değil mi?" Kurduğu cümlelere karşın dolan gözlerimi gizlemeye çalıştım. Tek birşey bile yemediğim tabağımda dönüp dolanıyordu gözlerim.

"Elfida?"

"Sana afiyet olsun." elimdeki çatalı masaya bırakıp koşar adımlarla odama çıktıp. Peşimden geldiğini biliyordum ama umursamadım. Odama girip kapıyı ardımdan kilitleyip kayarak yere oturdum. Kapıyı birkaç kez tıklayıp konuşmak istemediğimi anlamış olacak ki vazgeçip mutfağa geri döndü..

İçimde barındırdığım onca anı, peşimi bırakmayan bana kucak açmış geçmişim, annem, babam... Hangi birini anlatayım? Sel olmuş gözyaşlarımı mı? Yoksa bitmek tükenmeyen düşüncelerimi mi? İçinde kaybolduğum bu yoldan ne geri dönebilirdim, nede yardım isteyrbilirdim. Kendimle birlikte bir başkasını o yola sürüklemeye hiç niyetim yoktu..

Özür dilerim Yavuz, olmaz.. En azından henüz değil...

Merhaba!
Yeni bir bölüm ilke yeniden sizinleyim. Bu bölüm yine kısa bir bölüm oldu ama beğeneceğinizi uyuyorum.  Sorularınızı yorumlarda belirtebilirsiniz. İyi okumalar dilerim.
Yorumlarınız benim için önemli. Yorum ve oy bırakmayı lütfen unutmayın. Sizleri seviyorum. Yeni bölümde görüşmek üzere..

İnstagram: -> simgesmerr

Gün Doğumu PenceresiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin