BÖLÜM 41.

8.7K 535 20
                                    

Melek, sabaha kadar bir kaç defa daha kalkıp bebeğini beslemiş altını değiştirmişti.
Ilgaz'ın uykusunun bölünmesini istemediği için kızını bebek odasına götürmüş orada ilgilenmişti.
Necla Hanım ve Ebru'da gece boyunca sık sık Meleğe yardıma gelmişlerdi.
En son saat beşte kızını uyutan Melek, kocasının yanına gelip bitkin halde yatmıştı.
Sabah uyandığında ise saat neredeyse ona geliyordu.
Hemen kalkıp bebeğine bakmak için odasına doğru yürümeye başladı.
Bebek odasına geldiğinde bebeğinin yatağında olmadığını gördü.
Bebeğini kayınvalidesinin aldığını anlamıştı kız.
Necla Hanım, gelininin biraz dinlenmesini istediği için bebekle saatlerce ilgilenmişti.
Saat sekize gelirken torununun ağlama sesini duyan Necla Hanım.
Hemen Ilgaz ve Meleğin dairesine gelmişti.
Kapıyı tıklatmasına rağmen kapı açılmayınca oda kapıyı açıp odaya girmişti. Ilgaz ve Meleğin derin bir uykuda olduklarını görünce hemen torununun odasına giderek onu alıp kendi odasına götürmüş ve onun la ilgilenmişti.
Melek, odasından çıkıp bebeği ve kayınvalidesi nin  nerede olduğunu aramaya başladı.
O sırada Necla Hanım'da bebeği Meleğe getiriyordu.
Melek, Necla Hanım'ı görünce,
"Günaydın anne. Uyuyup kalmışım.
Kusura bakmayın lütfen"dedi.
"Ne kusuru Melek. Sabaha kadar çok yoruldun uyuyacaksın tabiki.
Ben torunumla gayet güzel vakit geçirdim.
Hem o kadar usluyduki kızım.
Hiç babannesini üzmedi.
Bugünleri ne kadar düşledim bilemezsin.
Şimdi her şey tam hayalimdeki gibi biliyor musun Melek.
Ben hep bugünleri bekledim kızım.
Oğlum sağlığına kavuşsun.
Evlenip bir yuva kursun.
Çok sevdiği bir karısı olsun, bebekleri olsun. Benim istediğim tamda buydu.
Şükürler olsun rabbime hayalimi gerçekleştirdi. Hepsi senin sayende oldu gelinim. Oğluma güzel bir dünya kurdun. Oğlumu çok mutlu ettin.
Ben senden başka ne isterim?
Torunuma hep bakacağım. Sana yardımcı olacağım kızım.
Sen de dinlenmiş olursun.
Bu arada dedesi de çok görmek istiyor torununu. Karnını doyurda dedesine götüreyim kızımı."
"Tamam anne. Nasıl istersen"
Melek, hemen odasına dönüp önce lavaboya girdi. Orada işlerini hallettikten  sonra tekrar odaya döndü. Hızla üzerini değiştirip hemen bebeğinin yanına geldi.
Kızını önce emzirip karnını doyurdu.
Sonra da üzerini değiştirip hazırladı.
Kızını babannesinin kucağına verip kendisi de bebeğin eşyalarını düzenledi. Necla Hanım, torununu alıp aşağı katta salonda oturan dedesinin yanına götürdü.
Kenan Bey, karısının kucağında ki torununu alıp tekrar kalktığı koltuğa oturdu.
"Güzel torunum benim, dakikalar içinde bile özlemişim seni" dedi küçük burnundan öperek.
Melek, kızını kayınvalidesinin götürmesinin ardından yatak odasına gitti. Sonra da soluğu yatakta kocasının yanında aldı.
Saatlerdir deliksiz uyuyan kocasının uyandırmak için muzurlaklar yapmaya başladı.
Ilgaz, çok tan uyanmıştı ama karısının yanına gelerek onu uyandırmasını bekliyordu. Melek, Ilgaz'ın üstüne doğru eğilip saçını Ilgaz'ın burnuna değdirdi.
Ilgaz, burnuna dolan karısının muhteşem kokusuyla oyununa son vermek zorunda kaldı.
Hemen gözlerini açıp Meleği yakaladı.
Sonra da tes dönüp kadını altına aldı.
"Ne yapmaya çalıştığını öğrenebilir miyim bebeğim?" dedi kadını öperek.
"Çok hilabazsın Ilgaz.
Hani uyuyordun? Beni kandırdın değil mi?"
"Uyuyordum Meleğim. Saçın burnuma değince o muhteşem kokun doldu ciğerlerime.
Bu yüzden uyanmak zorunda kaldım.
Hem ben uyuyorken ne yapmaya çalışıyordun sen?
Bana bir şey yapmayı mı düşünüyordun söylesene?"
"Saçmalama Ilgaz ya. Sana ne yapabilirim ki?
En fazla bunu yapabilirim"diyerek adamın dudaklarını ateşli bir şekilde öpmeye başladı.
Ilgaz, karısının bu halini çok seviyordu. Bazen utangaç  küçük bir kız çocuğu.
Bazen de ateşli bir kadına dönüşebiliyordu.
Ilgaz'ın da bu öpücüğe hiç bir itirazı yoktu. O da kadınını kucağına iyice çekip öpüçüğü derinleştirdi.

Kenan Bey, torununu sevmelere doyamıyordu.
Torunundan ayrılamayan adam.
Şirkete de gidememişti.
Bu yüzden Cüneyt ve Diyar'ı arayıp işe geç geleceğini söylemişti.
Ebru ve kız kardeşi de uyanmıştı.
Onların da derdi bebekti.
Çok sevmişlerdi küçük kızı.
Evlerine neşe mutluluk getirmişti.
Herkes bebeğin başına toplanmış ona bakarken.
Ilgaz ve Melek geldi salona.
Küçük kız sanki annesinin kokusunu almış gibi ağlamaya başladı.
Melek'ten önce Ilgaz, babasının yanına giderek kızını kucağına aldı.
" Neden ağlıyorsun bebeğim?
Söyle babana. Kim üzdü benim kızımı?"
Ilgaz, bebeğiyle konuşurken Ebru, girdi söze.
"Bu kızın bir adı olmayacak mı acaba?
Sürekli bebek mi diyeceğiz" dedi.
Ebru'nun sözlerinden sonra Melek, konuşmaya başladı.
"Kızıma adını babası verecek.
Ilgaz, hangi adı verirse bebeğimin adı o olacak."
Ilgaz, böyle bir şey beklemiyordu.
Meleğin bir isim  düşündüğünü zannediyordu.
Çok sevinmişti ama bunu ikisi beraber yapmalıydı.
İkisi beraber düşünmeliydi kızlarının adını.
"Meleğim teşekkür ederim ama bence beraber karar vermeliyiz.
Senin aklında bir isim varsa onuda koyabiliriz. Bebeğimiz için en çok sıkıntıyı sen yaşadın."
"Ben hiç isim düşünmedim Ilgaz.
Tek düşündüğüm bebeğimin  sağlıklı bir şekilde doğmasıydı."
"O zaman eğer sende istersen kızımızın adını Şifa koyalım.
Sen ve kızım bana şifasınız Meleğim.
Benim yaşama sevincimsiniz.
Bu yüzden kızımızın adı Şifa olsun istiyorum."
"Olur Ilgaz. Benim için hiç bir mahsuru yok.
Kızıma çok yakıştı bu isim."
Herkes Şifa ismini çok sevmişti.
Çabucak da alışmışlardı.
Şifa, bebek hekesin neşe kaynağı olmuştu. Sürekli kucaktan kucağa geziyordu. Necla Hanım. "Torunumu kucağa alıştırmayın.
Beşiğine yatırın desede herkesten önce o alıyordu kucağına.
Zuhal Hanım ve Ünal Bey'de sık sık geliyorlardı torunlarını görmeye.

CANIMI BİLE VERİRİM TAMAMLADI. #Wattsy2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin