3 hafta sonra
"Annee siyah elbise mi koydun mu?" diye bağırdım. "Evet Bella."
Bugün Londra'ya taşınacağım gün. Aşırı heyecanlıyım ve burada hiçbir şey unutmayacağımdan emin olmam gerek. Annemle bavulumu son bir kez kontrol ettik ve hiçbir şeyin eksik olmadığından emin olduk.
3 saat sonra uçağım vardı yani en az 2 saate havaalanına gitmemiz gerekiyordu. Heyecanlı olmamın yanı sıra aynı zaman da çok duygusalım. Dün tüm arkadaşlarımla vedalaştım ve gerçekten çok üzücüydü. Normalde hiç ağlayan bir insan değilim ama dün kendimi ağlamamak için zor tuttum. Annemin aşağıdan çağırışını duydum ve aşağıya indim.
Evde hüzünlü bir hava vardı. Kız kardeşlerim de gideceğime çok üzülüyorlardı. Aklıma Louis'in gittiği gün geldi. O gün odamdan bile çıkmamıştım çünkü ona çok kızmıştım. Ama şimdi onu daha iyi anlıyorum. Onun için de kolay olmamalıydı.
"Bella, 1 saate yola çıkacağız hazırlanmaya başla ve odanı bir kez daha kontrol et." dedi. Odama çıktım ve giyindim. Bir şey kalıp kalmadığından emin olmak için etrafa bakındım.
Odamın kapısı çaldı. "Gel." dedim. İçeri Daisy, Pheobe ve Lottie girdi. Yanıma geldiler ve bana sarıldılar. Daisy ağlayacak gibi duruyordu.
"Seni çok özleyeceğiz Bel." dedi Phoebe. "Bende sizi çok özleyeceğim." dedim ve onlara daha sıkı sarıldım. "Tamam çocuklar artık durun yoksa beni ağlatacaksınız." dedim gülmeye çalışarak.
Gideceğim zamana kadar odamda vakit geçirdik. Gitme zamanı geldiğinde aşağı indik. Annem bavulumu ve çantamı arabaya yerleştiriyordu. Son kez sarıldık. Arabaya bindim. "Görüşürüz Bella!" diye bağırdılar.
Araba birazcık moralim düzelsin diye müzik dinledim. Havaalanına geldiğimiz de annemle de vedalaştık. En zoru annemle vedalaşmaktı. Bu sefer gözümden birkaç damla yaş düşmüş olabilir. Uçağa binmeden önce Louis'e uçağa bindiğime dair mesaj yazdım.
"Uçağa biniyorum geldiğimde beni bekletmezsin umarım."
Uçağa bindim. Uçak kalktığında kulaklığımı taktım ve gözümü kapadım. Birkaç saat sonra uçağın indiğine dair anonsla uyandım. Tüm yolculuk boyunca uyumuşum. Üstüme biraz çeki düzen verdim birazcık dağılmıştım. Uçak iniş yaptığında ayaklandım ve indim. Louis'i aradım.
"Louis geldim, neredesin?"
"Şimdi seni alacak adamı gönderdim etrafına bakın o seni bulacak." dedi. Louis'nin gönderdiği adamı bulmak için etrafıma bakındım.
Sırtımda hissettiğim elle arkama döndüm. "Bella Tomlinson?" dedi adam. Louis'nin gönderdiği adam bu olmalıydı. "Evet benim." dedim. "Londra'ya hoş geldiniz. Louis sizi arabada bekliyor benimle gelin." dedi. Birlikte havaalanının otoparkına indik. Louis'i arabanın orada beklerken gördüm. Onu gerçekten çok özlediğimi fark ettim.
Yanına gittik. Louis beni görünce çok sevindi ve hemen bana sarıldı. "Bella!!! Hoşgeldin seni çok özlemişimm." diye heyecanla bağırdı. O kadar sıkı sarılıyordu ki boğulacağımı sandım.
"Tamam Louis daha sıkı sarılırsan boğulacağım." dedim nefes almakta zorlanarak. Sonunda beni bıraktı. "Bella ne kadar büyümüşsün inanamıyorum!"
"Lou görüşmeyeli sadece 3 ay oluyor abartma istersen." dedim. "Sen de hiç büyümemişsin." diye ekledim dalga geçerek. Louis ne kadar zaman geçse de hiç değişmiyordu. Louis'nin garip özelliklerinden bir tane daha.
"Ben büyüyecek yaşı geçtim de ondan." dedi. "Aramız da sadece 3 yaş var Louis, aramızda 10 yaş varmış gibi davranmayı kesmelisin." dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gotta Be You- Harry Styles
FanfictionOne Direction grubunda olan Louis Tomlinson'ın kardeşi Bella, üniversite için abisinin yanına taşınmak zorunda kalır.