*Ölüm daima gözünün önünde olsun,o zaman asla adi endişelere düşmezsin ve hiçbir şeyi fazla hırsla arzu etmezsin.*
--
--
Büyük şatafatlı holdingin önündeki gürültülü inşaat devam ederken holding binasının içinde fazlasıyla tempolu bir koşuşturma mevcuttu,yeni gelecek olan anlaşmalar ve hissedarlar ile birlikte çoğu çalışan müdürlerini memnun etmek ve sakinleştirmek için oradan oraya koşuşturup duruyorlardı.
Ne eksik ne de fazla olmalıydı her şey...
Müdürleri her şeyi kararında ve kıvamında isterdi ve severdi,eğer istediği tek bir şey bile arzu ettiği gibi olmaz ise holding yangın yerine dönerdi,alevsiz ama öfke tonlarıyla korlanan bir yangın,temizlik şirketindeki görevliler son hazırlıkları yapıp toplantı odasından çıktıklarında Des Styles her zamanki sert ve kendinden emin tavırlarıyla birlikte ofisinden içeriye girip kapıyı çarptı,sabah malikanesinden tam bir tazmanya canavarı gibi ayrılmıştı.
Karısı ile kahvaltıda gereksiz tartışmalara girmişti yine ve oğlu onun dediği hiçbir şeyi dinlemeyerek onu daha da sinirli saniyelerin arasına itmişti.
Des önüne konulan kahveden bir yudum alıp buz gibi olduğunu fark edince ağzının içinde beklettiği koyu kahve sıvıyı geri püskürtüp beyaz gömleğine leke bulaştırdı ve ofisinden dışarıya sekreterine kükreyip anında kahveyi değiştirmesi için emir verdi.
Dakikalar içerisinde kapısı tıklandığında kükremesi devam ediyordu,"Kahveyi derhal bırakıp defol git odamdan işe yaramaz şey seni!",ofisinin kapısının kapanma sesi gelmediğinde Des kafasını kaldırıp nefret ettiği sekreterine bakacaktı ki karşısında duran kişinin sekreteri olmadığını görünce kaşlarını çatıp karşısında dikilen genç ve bembeyaz giyinmiş olan oğlana baktı.
Bembeyaz giyinmiş olan mavi gözlü kısa boylu ve şirin gülümsemeli oğlan Des'e doğru yaklaşmaya başladıkça odanın içi sanki bir anda buz tutmuştu,oğlanın gülümsemesi ne kadar sıcaksa kendisi gülümsemesine zıt olarak çok soğuktu,hem de çok fazla.
Des hiçbir reaksiyon veremeyip öylece bakakaldığında kalbine giren sancı ile gömleğinin üstten ilk iki düğmesini açıp nefes alıp sakinleşmeyi denedi ama hiçbir işe yaramamakla birlikte buz gibi oğlan ona yaklaşmaya devam ettikçe kalbi daha çok sıkıştı.
Des'in gözü kararırken oğlandan kör edecek kadar bir ışık yükselip havada çakışınca Des en sonunda anlayabilmişti başına geleni,ensesindeki soğuk nefes ona çarpıcı gerçeği fark ettirmişti,Des oğlan ona yaklaşmaya devam ederken güçlükle elini havaya kaldırıp "Lütfen dur!" diye bağırdı ıkınır gibi.
Oğlan kar küresi gibi parlak mavi gözleriyle kendisine yalvaran adama baktı,eğer durursa zamanı geçirdiği için kendisine kızılırdı,o daha çok gençti ve görevini layığı ile yerine getirmek istiyordu,bu görev hoşlanmadığı bir şey olsa bile o bunun için yetiştirilmişti.
"Ailemle biraz daha vakit geçirmek istiyorum,lütfen şu an yapma!"
Oğlan kararsızca soğukluğu ile kalbini sıkıştırdığı adama baktı,kafasını camdan dışarı doğru yöne çevirip önce oturmaktan her zaman hoşnut olduğu yumuşacık bulutlara ardından gök yüzüne bakıp telaşla göz bebeklerini büyülttü.
İzin ister gibi gök yüzündeki yıldızları da bakışlarıyla uzaklaştırıp iletişime geçmek istediği kişi ile içinden konuşurken biraz daha zaman için defalarca ricada bulundu,Des'in kalbindeki sızı giderek azalırken oğlan ondan tarafa dönüp gülümsedi,"Bana kızdı,bana kızdı!",oğlan sırtının arkasına küçük elini ulaştırıp içine doğru sakladığı ve gerektiğinde kendini örten uzuvlarını kaşırken Des'e doğru eğilip parlak ve ışıltılı gözleri ile ona uyarıcı şekilde baktı.
"Baba bana kızdı!...İzin istedim...s-sen,ay yani siz hemen gitmek istemediniz buradan!",oğlan telaşla konuşmaya devam ederken parmaklarıyla saymaya başladı,"on beş...huh yaklaştık...on altııı!,On yedi,on sekiz,on dokuz...yirmiiii!",oğlan doğru saydığından emin olurken havada biraz yükselip bağdaş pozisyonu kurunca Des anında yerinden kalkıp ofisinin kapısını kilitledi.
"Ohh şey!Buna gerek yok beyefendi ben göstermezsem beni göremezler!",oğlan kıkırdayıp küçük elleriyle ağzını kapadıktan sonra "Hooop!" diye bir ses çıkarıp yere geri alçaldı ve Des'in önünde durdu,Des ondan yayılan soğukluk ile titrerken gidip paltosunu askılıktan çekip üstüne geçirdi.
"Baba bana dedi!...Bana dedi kiii;oğlunuzun 20.yaş gününe kadar müddet size bayım!",aklına gelen diğer önemli bilgi ile kafasını sallayıp soğuk kollarını önünde birleştirdi,"Vee oğlunuzunn yaş gününe kadar olan yirmi günlük süreçte sizinle durmam gerekiyormuş!Öyle dedi bana,Baba bana öyle dedi,size müddet tanıdı ama şart dedi,bir...",oğlan işaret parmağını kaldırıp gülümseyip iç çekti,"Parmağım gibi bir şartla dedi!Yanınızda duracakmışımmm!Evinize gelmem gerek bayım,nerede,hadi gidelim,hazır mısınız!??Baba kızıyor,güneş gitti bulutların üstünden!"
Des durmadan konuşan oğlana şaşkınlıkla bakmaya devam ederken oğlan el çırptı,"Gitmeliyiz gitmeliyizzz!Kalamayız burada,ailenizle vakit geçirin efendim,son günler,son günlerrr!",Des kendisine tanınan yüce şans karşısında hızla kafasını sallayıp oğlana minnettar bir şekilde tebessüm edip ofisinin kapısını açtı ve oğlanda arkasından gelirken Des bütün ofisi inletecek şekilde bağırdı,"İstifa ediyorummm!Siz de anı yaşayın,gidin bu binadan ve sevdiklerinize sarılın!",oğlanı Des dışında şu an kimse görmezken oğlan onun peşinden gitmeye devam etti.
Des sürekli olarak azarladığı sekreterinin yanına ilerleyip elini yumuşakça sıktı,"Affet beni sana çok zalimce davrandım,özür dilerim Yvenni!",Des herkese neşe dolu sesler çığırıp oğlanın onu takip etmesi eşliğinde binadan çıktığında oğlan göklerdeki en büyük güçten izin alarak kendini gösterdi en sonunda dışarıdaki kişilere de ve uyarıldığı gibi 'insanca' davranmaya çalıştı.
Des arabasına doğru ilerlerken oğlan şaşkınca etrafındaki yer yüzünde hiç kıymet bilmeyen kullara bakıp üzgünce dudak büzüyordu,siyah lüks arabaya ulaştıklarında Des onun binmesi için kapıyı açıp buz mavisi gözlere merakla baktı,"Adın ne acaba,güzel oğlan?"
Stresten dolayı gizlediği kanatlarının üstü kaşınırken söyleyip söylememek arasında gidip geldiğinde gökten onay gelince cevap verdi.
"Benim adım Louis!"