Ten alarak...
Doğduğuna,
Azap çektiğine,
Gömüldüğüne
Limbos'a indiğine,göğe çıktığına
Gücü her şeye yeter.
--
--
Harry zebani gibi beyninin en tepesinde dikilen hislerine söz geçirmeye çalışıp onlarla kendi arasında bir mücadeleye,çatışmaya girerken avuç içlerinin Louis'in teninden bile daha buz kestiğine emindi,Louis'den tarafa dönmemek için can havliyle kendini zorlarken gittikleri gür ağaçlı yol onun boğazını sıkıyor gibiydi.
Daha tanıştıkları ilk günden Louis'in garip bir oğlan olduğunun farkındaydı ama her şeyden öte onun garipliğini unutturacak bir tatlılığı vardı onun,buz tenini yer kabuğu üzerinde en sıcak hale getiren bir tatlılık,Harry ona aşık olmuştu,bu kadar kısa sürede onun kalbini uzun süreli bir çöküşe götürecek olan bir aşka kapılmıştı.
Peki Louis?
Sessiz sessiz akıttığı göz yaşlarına arabanın camlarına çarpan çiseleyen yağmur damlaları da eşlik ederken kafasını camdan yukarı doğru kaldırıp gök yüzüne bakmaya cesaret edemiyordu,gök yüzüne baktığı an mahcup bir şekilde boyun eğmek zorunda kalacağını düşünüyordu hatta,sözden çıkmıştı,sırtına azap çektirmesine sebep olacak şekilde yazılı olmayan en büyük kurallardan birini ezip çiğnemişti.
Kutsanmış ve her santimine ayrı bir özen gösterilmiş dudakları değmemesi gereken bir dokuyla temas halinde bulunmuştu.
Temastan öte bir şeyler vardı bu kadar yeri göğü inletecek.
Öyle şeyler yaşanıyordu ki içinde kanatları ondan kopup,sökülüp onu terk etseler bile yer yüzündeki en büyük güç ile yine de dayanabileceğini düşünüyordu.
Ona göre yer yüzündeki en büyük güç;Aşk.
Özendiği,tatmak istediği,bulutların üzerinden izlerken iç çekerek imrendiği...Şimdi o özendiği,tatmak istediği,iç çekip imrendiği faniler arasında tıpta bir çaresinin bile bulunamadığı o kavram gözlerinin önünde onu çağırıyordu.
"Baba" diye geçirdi içinden.
Ya Baba'sına kafa tutarsa,kendi bildiğini okursa,herkes tarafından yaşanmak istenilen o aşkı yaşamak için kovulursa?
Zayn ile Baba'ları onlara izin verdiği boş zamanlarında bulutların üzerinden izlediği insanları aklına getirdi,genelde üzüldüklerinde hüzünlü bir şarkı dinledikleri,maddi durumunun iyi olanlarının çar çur ederek kısa süreli bir mutluluğa eriştikleri...Peki kanatlarının sivri uçları kalbinin tam ortasına saplanmış gibi hisseden bir melek üzgünken ne yapabilirdi?
Louis kendini fazlasıyla sıkıp en nihayetinde göz yaşlarını dindirebildiğinde onun göz yaşlarıyla aynı hız ve şiddetle çiseleyen yağmur damlaları da durmuştu,Harry silecekleri son kez çalıştırdıktan sonra arabayı sağa çekti,zifiri karanlık olan caddede tek bir yaşam belirtisi bile yokken Harry içinde daha fazla tutamadığı şeyleri Louis'e karşı bütün kozlarını oynayarak paylaşmak istemişti.
"N-neden durduk?...M-malikaneye gelmedik ki daha?"
Harry kafasını aşağı yukarı salladıktan sonra arabanın tavanına elini uzatıp ışıkları açtı,arabanın içine yayılan ışık sayesinde Louis'in bütün yüz hatları daha belli olurken Harry zaten ışıldayan bu bedenin arabanın içinde yakılan ışıklar sayesinde daha da karşı konulamaz bir hale geldiğini fark etti,"Telaş yapma Louis,sadece konuşmak istiyorum,sonra malikaneye geçeceğiz."