Hekzadeka

162 35 49
                                    

Varlığına...

Birliğine...

Günahların bağışlanmasına,

Tenin dirilmesine,

Ve sonsuz hayata.

--

--

Gündüzden eser kalmamıştı,hatta güneş yer yüzünden gölgesini silip uzaklaşalı saatler olmuştu,akşam da değildi,çünkü akşamları bu kadar ıssız ve kurutulmuş gibi hissettirmezdi,hissettirmemeliydi,gecenin görevini akşam üstlenemezdi.

Peki şu an gece olduğu halde neden geceden bile daha karanlıktı,var mıydı böyle bir tanım?

Geceden karanlık olmak....Yollardan,evlerden,somut düşüncelere sıkışıp kalmış insanlardan ırak bir arabanın içinde kapkaranlık ay gökyüzünde dikiliyordu,hilal şeklindeki ay ışık saçması gerekirken bir güç elinden o ışığı almış ve kilitli surlara kapatmış olmalıydı,o 'güç' gerçekten çok kızmış olmalıydı,en yüce güç öfkeliydi,oğullarından biri yoldan sapmıştı.

Her şeyden ruhu habersiz olan fani yeşil gözlü genç adam daha gördüğü ilk saniyeden beri dokunmak istediği gül kurusu pembe dudaklara en nihayetinde dokunabilmişti,öyle bir dokunuş gerçekleşmişti ki kendisini her şeyi yapabilecek kadar heybetli hissediyordu,ne vardı bu oğlanda?

Hiç uğramayan ışıklar yüzünden kapkara duran çalıların arasında park edilmiş arabanın dışında dünyanın sonu gelmiş gibi bir korkutucu sessizlik hakimdi,Harry Louis'in dudaklarını ona nefes ihtiyacı tanımak için bırakmıştı ama o yakıcı soğuk pürüzsüz tenden uzaklaşmamıştı,ona çok yakın duruyordu,hep böyle olmak istiyordu,Louis'den öyle bir koku yayılıyordu ki lilyum ile yabani orkidenin iç içe geçip oluşturduğu bir harmoni gibiydi,hatta ondan da hoş,ondan da tapılası...Bu kokuyu tarife dökecek bir tanım bulamadı Harry o anda kafasında,kendinden geçmişti.


"Günah"

Louis kulağına üflenen kendisine yasak ilan edilmiş o kelimeyle kaskatı kesildi ve gözlerini yumdu,cezası mı başlıyordu?Hayır olmamalıydı,hangi zaman dilimlerinin arasında kendini kaptırdığını çözemediği bu genç adamın soluklarına karışacak kadar yakın dururken cezalandırılmak istemedi,isyan da edemezdi,tabiatına aykırıydı,Louis çok korkuyordu.

Kuvvet depolanan parmak uçları bükülürken acıyla çığlık atmamak için kendini sıktı,ızdıraba mahkum edilmek istemiyordu,küçük bedeni bunu kaldıramazdı.

"Sönmez ateşe git!"

Louis korkuyla elleriyle kulağını kapatıp kafasını iki yana salladı,kurtulmak için cebelleniyordu,"Gitmek istemiyorum,ateşe gitmek istemiyorum." diye diretti ürkek ürkek,kanatlarını kapana kıstırmış gibiydi,o kapanların öyle dişli dikenleri vardı ki omurgalarından aşağıya kanlar dökülüyordu sanki,kanamayan melek kan akıtacak kadar cayır cayır sızlıyordu.

"Petrus'u hatırla."

Hatırlamak istemedi,tüm gerçekler ona öğretilen tüm kelimeler zaten aklından çıkmazken Baba'sının yaptığı işkenceye bir de kendi elleriyle destek olmak istemedi,Louis Harry'nin dehşet yüklü bakışlarının altında arkasına dönerek kapıyı açtı ve arabadan çıktığı gibi sonsuzluğa yürüyormuşçasına adımladı,bütün gücünün iki adım içerisinde tükendiğini hissedince kendini teni kadar soğuk olan yolun üstüne bırakıp dizleri üstüne kapandı,Petrus'u söyledi.

"Tanrı günah işleyen melekleri esirgemedi,onları cehenneme atıp karanlıkta zincire vurdu.Yargılanıncaya dek orada tutulacaklar."

Petrus'u söylediğinde satırda geçen zincir sırtına vurulmuş gibi kemiklerinden çatırdamalar duyuldu,kırılmıyordu ama sürünecekti biliyordu,acı eşiği dayanamayacak bir seviyeye vardığında kafasını zonklayan diz kapaklarından uzaklaştırıp zifiri karanlığa kafasını kaldırdı,"Lütfen,çok canım acıyor!" diye haykırdı bütün yaşanılanların bitmesinin son bulmasını umarak.

"İhanetin...Affedilebilir mi sence Louis!?"

Louis bedeninin ateşe atılmasa da yüreğinin ateşe atıldığına emindi,yapamıyordu,deniyordu ama olmuyordu,kafasını iki yana sallarken karanlığın arasında bir bulut ona baş gösterdiğinde acısını hafifletecek bir ümit kırıntısı yaşanmıştı,"Seviyorum Baba" diye yorgunca gözüken o tek buluta doğru fısıldadığında Louis'e bir daha seslenilmedi,ne olmuştu.

"Baba?" diye teyit etmek istedi gerçekten gidip gitmediğine emin olmak adına,sırtındaki yadsınamaz acı da git gide kaybolduğunda bir şeylerin ters gittiğinden endişeleniyordu.

Üstüne ateşler salınmamıştı.


"Louis!?"

Harry Louis'in her zaman içinden ceylan gözlü diyerek tabir ettiği yeşillerini kocaman açmış deminden beri göğe bakıp kafasını hiç ayırmayan bedene tedirgince bakıyordu,Louis'de her zaman bir gariplik olduğunu düşünüyordu ama aralarında geçen o öpüşmeden sonra böylesine bir tutum beklememişti ondan,ona sarılmasını,tenine sokulmasını düşlemişti ama arabadan çıkıp kendisini yere attıktan sonra kafasını hiç ayırmadan göğe bakmasını tabi ki de beklememişti.

Bu Harry'e göre çok olağandışıydı.

Louis kafasını gökte beliren bulutların üstünden çevirip en sonunda Harry'e döndüğünde Harry rahatlayarak derin bir nefes verdi,Louis ile aslında çözemediği bu davranışları hakkında uzun uzadıya konuşmak istiyordu ama dili varmıyordu bir türlü,bundan da çok onu incitmekten,kendisini yanlış ifade etmekten korkup çekiniyordu,Louis'in hassas biri olduğunu biliyordu.

"Ü-üzgünüm",buz mavisi gözler şefkate ihtiyacını olduğunu belirterek ceylan gözlere kilitlendiğinde Harry anlık bir şüpheye bile kapılmadan onu kolları arasına çekti,nesi vardı bu oğlanın,neden böyleydi?

"Asıl kendini baskı altındaymışsın gibi hissetmene sebep açtıysam ben üzgünüm Louis,çok affedersin.",Louis ağır acı kamburunun sırtından gitmesiyle eski neşesine dönerek Harry'den çekildi ve sürekli bir şeylere itiraz eden küçük çocuklar gibi kafasını iki yana salladı,o kadar hızlı sallanmıştı ki bir anlık baş dönmesine düşmüştü ve yığılacak gibi olunca Harry onun elinden sımsıkı tutmuştu,Louis parlak dişlerini gösterip gülümsedi,"Oh teşekkürler,beni tuttun düşmedim,kurtardın!"

Harry istemsizce onun şirinliğine kıkırdadığında Louis aralarındaki yakınlıktan hoşnut duyarak biraz daha yaklaştı ona,bir acı hissetmeyi göze alarak yeniden yaklaşmıştı ama zannettiği gibi bir acı yükü oluşmamıştı yine sırtında,bunu çok garipsedi,bunu iyiye mi yormalıydı?

Test etmek ister gibi Harry'nin elini tuttu,"Üşüyor musun!?" diye kocaman bir merakla sorduğunda Harry aksine aralarındaki yakınlıktan terlediğini göstermek istermişçesine kafasını iki yana salladı,"Üşümüyorum Louis."

Louis elini onun elinden çekip bu sefer yanağına koyduğunda Harry ondan gelen ani teması beklemediğinden apışıp kaldı,sorgu ve sual etmeden Louis'i merakla izledi,ne yapmaya çalışıyordu acaba?,"Ama bu çok garip" diye ince sesiyle kendi kendine konuştu Louis,canı neden yanmıyordu,canının yanmasını tabi ki de istemiyordu ama Harry'e dokunduğunda olacak olanları bildiğinden kendini hep hissedeceği acıya alıştırarak temkinle yaklaşıyordu,nereye gitmişti bu acı?

"Anlamadım Louis,garip olan ne?"

Louis elini onun yanağından çekip dudaklarına götürdü ve işaret parmağıyla alt dudağında kısa kısa gergin ritimler tuttu,eğer canı yanmadıysa Harry'i tekrar öpebilir miydi yani?Çekinmeden,tedirginleşmeden ve korkmadan sarılabilir miydi tutulduğu faniye?

"Harry!...Harry!"

Kendi çapında ufak bir alkış tutup ayaklandığında Harry şoka girmiş bir halde kendi etrafında sevinçle dönen oğlana bakıyordu,şok etkisini sürdürürken o da Louis gibi ayaklandı,"Çok döndüm,durmam gerek!",Louis minik kıkırtısı sonrası dönmesini durdurduğunda Harry'nin karşısında dikildi,Harry bir an önce bu ıssız yerden gitmek isterken onun ellerinden tuttuğunda Louis durdurdu onu,"Harry beni tekrar öpebilir misin?...Canım yanmıyor,bunu yapabiliriz!"

Tahmin edilebilir bir şekilde Harry'nin kafası daha çok karıştığında Louis daha fazla beklemek istemeyip ona yaklaştı ve şaşkınlıkla aralanmış kalın dudaklara kağıt gibi ince dudaklarını bastırdı.

Louis canının yanmamasından cesaret alarak öpüşmelerini daha da uzatırken Harry'de bir şey fark etmişti;Louis normalde olduğu kadar soğuk değildi.

Cold (L.S)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin