23.Bölüm

89 6 0
                                    

Asilla ile alanur mardine ahunun yanına  taşınmaları, uzun zaman almasına  rağmen , hala oraya alışmaları oldukça güç bir durumdu onlar için . Çünkü yaşam tarzları mardine uyuşmuyordu. Her zamanki gibi mutfakta güzel yemekler yapmaya çalışan alanur, kapının çalmasıyla elindeki sebzeleri tezgaha bırakmış, ellerini havluyla temizleyerek  kapıya doğru ilerlemişti. Kapıyı açtığında karşılaştığı  manzaraya baktı. Yerde oldukça büyük duran bir kutu vardı. Alanur şaşkınlıkla kutuyu kaldırıp içeriye alırken aynı zamanda etrafı  kontrol etti. Dışarda ne korumalar nede bu kutuyu bırakan kişi vardı.
Alanur içeriye kutuyla zor bela girip kapıyı kapatırken aşağı inen ahu elinde kocaman kutuyla alanuru görünce merakla alanurun yanına geldi. Alanur kutuyu masaya bırakıp açarken ahuda yanında yerini alıp kime ve kimden diyerek sordu. Alanur bilmiyorum kapıda buldum. Dedi ve kutuyu açtı. Kutuda bulunan gül yapraklarının altına elini atarken aşağıda bulunan bir sürü hediyeye göz gezdirdi. Kar küresini eline alırken aşağıda bulunan kağıda baktı. Ahu şaşkınlıkla " bu ne güzel hediye. Kimin lan bu" diyerek çemkirirken alanur kağıdı okudu. "özür dilerim alanur. Seni kaybetmek istemiyorum. Lütfen affet beni" yazıyı kenara bırakırken kutuyu bir hışımla kapatan alanur kutudan uzaklaşarak "böyle yaparak affedeceğimi sanıyor." dedi. Ahu kutuyu kucaklarken "istersen ben kullanayım." derken alanur ahuya hızla dönüp " saçmalama onlar benim. Bana geldi veremem" dedi. Ahu mızıkçılık yaparak kutuyu bırakırken "hem affetmem diyorsun hemde kutuyu bana vermiyorsun." dedi. Alanur kutuyu kucaklarken "sonuçta onlar benim kusura bakma" diyerek odasına götürürken ahu suratını asarak koltuğa oturdu. Alanur kutuyu yatağa bırakıp ayağa kalkarken çalan telefonuna karşı telefonu eline aldı. Arayan çağandı. Açıp açmamak arasında kalmış bir şekilde telefonu açarken "ne var?" dedi. Çağanın şükrettiğini duyarken "hediyemi aldın mı?" alanur başını sallarken onun göremeyeceğini fark ederek "evet ama böyle yaparak seni affedeceğimi mi düşünüyorsun. O gün beni orda nasıl kötü duruma soktun haberin varmı? Burcuyu bana tercih ettin." çağan hızla yanıtladı. "özür dilerim alanur. Ben... Ben gerçekten özür dilerim. Seni kaybetmek istemiyorum" dedi. Alanur dolan gözlerini silerken "gitmem gerekiyor çağan. Sonra konuşuruz" demiş ve telefonu çağanın yanıt vermesini beklemeden kapatmıştı.

Salonda yanlız kalan ahu tekrar  telefona bakmış batından o günden sonra hala tek bir mesaj almayışı onu oldukça incitmişti. Ahu ayağa kalkarak  üst kata asillanın yanına çıkmıştı. Asilla aynanın karşısında hazırlanırken ahu kendınden bıkmış bir şekilde kendini yatağa atarak "genemi dakik ustasıyla buluşacaksın" diyerek yatakta doğrulmuştu o esnada asilla "evet yeni klinik için alınacak eksikler var onları alacağız"

"yapma be bende hazırlanıp işe gidicem ama üşeniyorum ya" diyen ahuya, elindeki fırçayı fırlatan asilla:
"kalk bakalım yatağımdan dün gece  yeterince çekti sizden zaten"

"bikere yatağın bize kurban olsun" diyerek alaycı bir gülümsemesiyle hazırlanan asillayı öpmüş  sinirden köpürmesine sebep olmuş, odadan çıkarak kapıyı kapatmıştı. Ahu odasına doğru yol almıştı.  ofise geçmek için harekete geçmişti. Üzerine giydiği siyah etek, kırmızı yarım kazak ve alttan giydiği siyah uzun çizmeleriyle artık hazırdı. Saçlarını toplamak amacıyla aynanın karşısına geçtiğinde batını düşünmüş bu ne ara beni dinler oldu diye içinde kalan soru işaretlerini cevaplamak için telefonu eline almış batını aramıştı. Sesi onu her ne kadar heyecandan  titretsede :

"alo sen  iyimisin ateşini felan ölçmelisin bence"

"yo gayet iyim beni aramanı beklemiyordum dün telefonu suratıma kapattık tan sonra"

"aramıcaktımda zaten beni dinlemen beni şaşırttı sadece"

"ne konuda seni dinlemişim acaba merak ettim bak şimdi"

AŞK-I ESARET Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin