Aşkta en nefret ettiğim şey insanı zevkin doruklarına çıkarmasıdır. Çünkü aşk devreye girdiğinde mantığınız usulca sizi terk eder ve çoğu zaman hızla zirveye doğru yükselirken ayaklarınızın yerden kesildiğinin farkına bile varamazsınız ya da gözleriniz aşktan öylesine kör olur ki farkına varsanız bile bunu umursamazsınız. Sonra ne mi olur? Bir gün uyanırsınız fakat artık çok geçtir. Unutmayın ki işte o gün çıkılan nokta ne kadar yüksekse düşüşünüz o kadar kanlı ve acı verici olacaktır. Hele ki güvenip kalbinizi bir başkasının avuçlarına bıraktığınızda... Özgürlüğünüz yavaş yavaş mahkûmiyete dönüşse de aşk için belki prangalarla yaşamayı bile öğrenebilirsiniz ama sevdiğinizin kalbinizle oynayıp onu parçalamasına asla tahammül edemezsiniz ve işte bu sizi öldürür. Az sonra okuyacaklarınız başlarda çok hoşunuza gitse de sonraları canınızı acıtıp damağınızda kötü bir tat bırakabilir. O yüzden şimdiden uyarmak istedim. Tüm bunlara hazır değilseniz okumayı hemen bırakın. Sonra çok geç olabilir. Özellikle kafanız karışıksa, aşkı tattıysanız. Yazılanlarda kendinizden bir şeyler bulmaya başlarsınız ve her satırı içinize ilmek ilmek işlediğinde isteseniz de kurtulamazsınız. Ya da söylediklerimin hepsini boş verip devam edin. Seçim sizin. Ne de olsa şu anda buradasınız ve her insan meraklıdır. Yine de unutmayın kediyi merak öldürürmüş. Not: Bu hikâyede adı geçen kişi ve kurumlar tamamen hayal ürünü olup kurgudan ibarettir. YBT: 07.01.23 Pazar İYT: 28.06.23 Çarşamba
19 parts