Kusur. Beni iliklerime kadar tanımlayan, içime işleyen kelime. Eksiktim, kusurluydum, hiçbir zaman tam olamadım. Çabaladım. Olmuyordu. İçimdeki eksiklik yetimhane koridorlarında bir yerlerdeydi. İçimdeki eksiklik beni evlat edinen ailenin beni evlat edilmemi sağlayan aileden aldığı tomar tomar paradaki sıfır rakamı haricindeydi. İçimdeki eksiklik hayalini kurduğum meslek için beklediğim yıllardaydı. İçimdeki eksiklik aslında bendim. Eksik olan, asla tam olamayan bendim. Bedenen bir kusurum yoktu. Ruhum kusurluydu. Ruhum kadar kusurlu başka bir yer olmadığını düşünürdüm. Ta ki Mahzen'le tanışana kadar! Mahzen. Sağın ve solun korkulu rüyası. Mahzen bir girdap, mahzen bir dipsiz kuyu. Mahzen aslında arafta olan kusurlu ruhum. Mahzen aslında mecbur kılınamayan cennet. Bir kere Mahzen'e girmiştim. İsteyerek ya da istemeyerek. Mahzen'e bir kere girilirdi. Mahzen tüm benliğiyle ağırlardı seni eğer gerçekten özgürsen. "Ben, Hanzade Yıldırar. Mahzen'e kendi hür irademle, gerçek olan özgürlüğümle girdim."
24 parts