Çenesinden tutup başını kendisine doğru çevirdi. Gözlerinin içine bakarak devam etti. "Bana hâlâ küsmüsün nazende ?" Sinirli bakışları devam etti genç kadının. Karakterinin tam zıttı bu yakıştırmayı hiç sevmiyordu. Ama o kara gözlü esmer inadına ona öyle hitap ediyordu. Bu nasıl olabilirdi. Onca yıl. Geçen bunca zaman ve onu bana getiren bu bahar sabahı. On yedi mi? Belki de yirmi yıl olmuştur. Lisedeyken görmüştüm onu. O yıl mezun olacaktım. O ise yeni başlamıştı daha okula. Ankaradan İstanbula sürgün etmişti babam. Lisenin son yılını aile dostumuz olan Albay Tekin amcanın yanında geçirmiştim. O naif ve ince bedeni daha ilk haftalardan çekmişti dikkatimi. Kahverengi gözleri, pembeye çalan dolgun dudakları ve sus çizgisindeki beni. Melekler ne de güzel dokunmuşlardı ona. Sinirli bakışları sanki dünmüş gibi geldi aklıma. Okulun bahçesinde basket oynarken bir grup kız köşedeki banklara kurulmuş kıkırdaşıyordu. Nasıl olduğunu anlamadım ama top elimden fırlayıp hızla, köşede oturan açık kahve saçlı kıza sert bir şekilde çarptı. Sinirle ayağı kalkıp topu bana hırsla fırlatırken, bu günkü bakışları vardı yine suratında. O naif dudaklarından döküldü kelimeler tükürür gibi. "Öküz!" Sinirle okulun girişine doğru yöneldi. Tıpkı şimdi aynı sinirle kafeden çıktığı gibi...
12 parts