Nepenthe. -8-

286 32 57
                                    

"Ölüm mü hasret mi deseler; ölümü seçerdi.. ama ona soran olmadı ki.."


İki gün.. Düşüncelerimin beynimi kemirdigi iki gün geçmişti. Düşündükçe göğsüm daralıyor, bulunduğum yer kücülüyordu. Midem bulanıyordu.  Jimin'le Jeonghwa'yı saray da yalnız bırakmıştım. Jimin'e o kadar alışmıştım ki. Yokluğunda yasayamayacigimi farkettirmisti bu  ziyaret bana. Kral Park bizi çok nazik ve güzel bir sekilde agirlamisti. Klanının güzel yerlerinden bizi mahrum bırakmamıştı . Yine de Jimin'in yanımda olmasını tercih ederdim. "Aralarında bir şeyler oluyor mu?" düşüncesi sürekli aklımdaydı. Ya ona yaklaşırsa? Ne yapardım ben. Kalan bir saatlik yolumuz bitmiyordu. At arabasınin içinde annem ve babamın önünde oturuyordum. Sohbetleri beni hiç alakadar etmiyordu. Bir an önce saraya varmak istiyordum.

..

*Saray

İki günüm cehennem gibi geçmişti. Jeonghwa sürekli Jungkook hakkında kötü şeyler anlatıyordu. Zaten onu goremedigim için kalbim kirgindi birde Jeonghwa öyle şeyler anlatmıştı ki. "Jungkook çok simarik" "Jungkook ben ne istersem onu ister" "Babam beni seviyor diye kıskanıyor." "Atı ilk ben istemiştim Jungkook da hemen istedi." "Jungkook başkalarının malını sahiplenmeyi sever." Ahh bunalmistim artık. Aklınca bana sen benim nişanlımsin diye sana yaklaşıyor demeye getiriyordu. Açıkçası salak değildim. Ne yapmak istediginin farkındaydım. Yaptığım tek şey sürekli bana yaklaşmasını engellemekti. Sohbet bile edemiyorduk. Önceden nasıl arkadastik aklım almiyordu. Ortak bir noktamız bile yoktu. Agrasif tavırları bazen beni korkutuyordu. Konuştuğu tek şey elinde tutmak istediği kralligiydi. Ahh Jungkook'u çok özlemistim. Her gece alışmıştım kapımda papatya bulmaya.. Onun bile yokluğunu hissediyordum. Bir an önce gelmeliydi. Bakışını, yumuşak sesini ahh kokusunu her şeyini çok özlemiştim. Bazen yatak odasına gizli gizli girip yastığına sarılıp çıkıyordum. Yakalanma riskini göze alamazdim. Bugün geliyorlardi. Her zaman ben ondan not ve buluşma teklifi alıyordum. Şimdi sıra bendeydi. Masada duran dolma kalemi elime alıp boş kağıda bir seyler yazip yastığınin altına bıraktım. Umarım kimse görmezdi. Jeonghwa su an isleriyle ilgileniyordu ama bir calisan da görebilirdi. Sessiz adımlarla yatak odasının kapısını kapatıp kendi odama ilerledim. Yatağıma uzanıp prensimin çizdiği gökyüzünde ki en parlak yıldızımı düşünmeye çalıştım. Her gece onun sayesinde yüzümde gülümseme ile guzel bir uyku çekiyordum.

...

Jungkook arabadan büyük bir hevesle indi. Sevdiğini kaç günun ardından görebilecekti. Sarayın önünde çalışanlar ,arkalarındaki merdivende ise Jimin ve Jeonghwa karşılamak için bekliyorlardı. Hızlı adımlarla ilerledi. Kral ve kraliçe arkadan geliyordu. Önce çalışanların selamlamalarina karşılık verdi. Daha sonra gözleri Jimin'i hemen buldu. Omzunu sıkı sıkı tutan eli kırmak istesede bu durumda olmazdı. Gözleri, Jimin'in gozlerini buldu. Parliyordu. Gülerek bakıyordu. O kadar güzeldi ki içi gidiyordu bakarken. Özlemini hemen gidermek istiyordu ama şu anlık mümkün görünmüyordu. Hemen akşam olmalıydı. Kral ve kraliçe nin gelmesi ile selamlamalar bitmiş, Swan'dan aldıkları hediyeleri verme sırası gelmişti. Jungkook ilgilenmiyordu. Gözünü zaten Jimin'den ayiramiyordu. Jimin de öyleydi. Kalbi alev almıştı ikisinin de sanki, birbirlerine koşmak için hazırlardi.

-Aksam yemeği yemissinizdir umarım baba.

-Evet Kral Park bizimle fazlaca ilgilendi. Babana gercekten minnettarim Jimin. Çok iyi ağırladı bizi.

Jimin gülümseyerek onunde eğildi. Babasını çok ozlemisti. Gözleri hafifçe doldu.

-Babam nasıldı kralım, iyimiydi?

Nepenthe. °Jikook°Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin