Nepenthe. -6-

293 43 23
                                    

Bir ara her şey gönlümce olur gibi oldu, sonra geçti.

Saraya tatlı bir telaş hakimdi. Davet günüydü bugün. Ucuruma gitmemizin üzerinden iki gün geçmişti. Yani onu öpmemin üzerinden. O gün hiç yanlış bir şey olmamis gibi davranıyordu bana. Yine gece olunca kapısına papatya bırakıyordum. Reddetmiyordu beni. Artık onu sevdigimi biliyordu. O yüzden mutluydum. Yüzüme bile bakmayacagini düşünüyordum. Taehyung'a anlatmıştım dün gece. "Yapma, uzak dur" demekte israrciydi. Ben de biliyordum. Yanlışti ama engel olamıyordum. Yoongi ise ne istersen yap demişti mektubunda. Gerekirse saraydan Jimin'i kaciracabilecegimizi yazmıştı. Birazda o veriyordu bana cesareti. Ki niyeti olursa gerçekten kacirirdim da. Yilbasi için çok güzel bir hediye düşünmüştüm . Sevecegine emindim. Sadece Taehyung'un biraz yardımına ihtiyacım vardı. Bugün onu başka bir odada hazirlayacakti.

Saatler sürmüştü ama içime sinmisti hediyem. Davet için hazırlanmalıydım artık. Güzel,sıcak bir duşun ardından, günlerdir dikilen takım elbisemi giyip saçlarımı sekillendirdim. Tacı düzgünce başıma yerlestirdim. Saraya geldiğimden beri taç takmamistim. Gerçi şu an taktıgım prens tacımı en son Azgeda'ya kral seçilmeden önce takmıştım.Üc yılı geçmişti yani. Odamdan çıkma vakti gelmişti. Mutluydum. Prensimden karşılık alıyordum ve bu yüzden bugün hiçbir şey beni uzemezdi.

...

Jungkook ağır adımlarla sarayın uzun merdivenlerinden iniyordu. Yakışıklı bir gençti. Genç kızların bakışları üzerindeydi. Verilen selamlara karşı başını sallıyor ve gülümsüyordu. Onu görmüştü. İlerde bir masanın yanında davetlilerden biriyle konuşuyordu. Beyaz takım elbisenin için de nasıl da güzeldi. Kanatları eksikti bir tek. Omzunun uzerinde altın rengi taşların sallandıgi bir aksesuar vardı. Başında altin rengi mutevazi tacı bulunuyordu. Koyu saclarina çok yakışmışti. Geçen hafta siyah saçlarının altından çıkan sarı saçlarını tekrar boyamisti anlaşılan. Ne olurdu bir kez sarı saçlarıyla görseydim diye geçiriyordu içinden prens. Fısıltıların arttığını farkeden Jimin başını yavaşça merdivenlere çevirdi. O an göz göze geldiler. Jungkook'a gülümseyerek baş selamı verdi. Çok yakışıklı göründügünü düşünmüştü. Gözlerini alamıyordu. Jimin kendisine yaklaşan adımlarla kalbinin hızlandığını hissetti.

-Merhaba. Nasıl geçiyor geceniz sevgili prensim?

Jungkook'un gülümseyerek sorduğu soru ile Jimin de elinde ki kadehi masaya bırakıp başka yöne dogru yürümeye başladı. Sessiz bir yere gelmişlerdi.

-Guzelliginiz başımı döndürüyor Prens Park.

-Tesekkur ederim. Asıl ben itiraf etmeliyim ki daha önce siyahın bir insana bu kadar yakıştığını hiç görmemiştim.

Açık açık flört ediyorlardı. Yanlis olsa da ikisininde hoşuna gidiyordu bu durum. Kalp sesleri arkada çalan piyanoyu bastırıyordu. O an yanlarına Jimin'in boylarında siyah saçları olan biri geldi ve Jungkook'un omzuna elini koydu. Jungkook gelen kişiye dönünce yüzünde büyük bir gülümseme oluştu.

-Yoongi! Hoş geldin dostum.

Birbirlerine sıkı sıkı sarilmislardi Ayrılınca Yoongi  imalı bir şekilde güldü.

-Hos buldum Kral Jeon!

Jungkook küçük bir kahkaha atmıştı. Mektupta yazdığı Kral Jeon Jungkook yazısına ithafen söylemişti bunu.

-Sana siyahın yakışacağını söylemiştim. Çok yakışmış. Şimdi tam bir küçük prens olmuşsun işte.

-Utandirma beni lütfen.

Nepenthe. °Jikook°Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin