"Çünkü kırıldım, saç uçlarıma kadar."
•
•
•
Vazgecis... Derin bir iç çekiş ..Acı buymuş demek.. Mide bulantısı..Derin bir sızı .. Hayal kırıklığı...Bilseydim O'nu tekrar görüşümün boyle olacagini ben bu gözlerden görüşü almazmiydim.. Ahh... İç çekişten fazlasi gelmiyor elimden... Kolunu tutuyor..Yanında oturuyor. Tanrım..Nasıl da kalbim acıyor. Böyle olmamaliydi. Yine mi bir seylerden vazgecmeliyim. Tanrim lütfen yardım et ben neye sahibim ki ... Canımdan başka...-Jeon!
Sesine katlanamiyorum..
-Efendim.
-Klanının durumu nasıl? Düğüne kadar kalacağını duydum. Düğünümuz de seni görmeyi çok isteriz..
Bana neden böyle bakıyorsun Jeonghwa.. Gitmemi ister gibi..
-Yonetimi Kont Min'e bıraktım. Gayet iyi gidiyoruz bana fazlasiyla yardımcı oluyor.. Ben gidene kadar eminim bir sorun çıkmayacaktır.
Catalimin ucuyla ugrastigim yemek de benim kadar acı cekiyor mudur? Nasıl böyle bir şey olabilir.Ne bu ruhuma acı veren endişe.. Gözlerim değse gözlerine biraz rahatlar miyim? Ben gökyüzümü özledim.
-Ben de eminim. İyi idare ediyorsun. Bir gün ziyaret etmek isteriz . Değil mi nişanlım?
Gözlerim neden beni dinlemiyor. Görmek için paraliyor kendini.. Yapma... Olmadı zaten. Göz goze gelemedik. Kafasını çok az bir açıyla ağabeyime çevirip hafifçe gülümsedi. Gördüğüm en güzel gulumsemeye sahip dudaklar.. Yasakların hep güzel geldiğini bilirdim zaten.. Kafasıyla onayladı.. Gelmemeliydi.. Ben güzelliklerini gösterirsem şehrimin, tüm cicekler solmaz miydi karsisinda...
-Jungkook! Biraz dışarı çıkıp hava al. Kendinde değilsin.
Sert ses tonu içimi titretmisti. Ben babamdan korkardım.Sever miydim? Bilmiyorum. Sanırım seviyorum. Ama hep uzaktı bana.
-İzniniz olursa bahçeye çıkmak isterim. Başımda bir ağrı mevcut. Özür dilerim.
Başıyla, yüzüme bakılmadan verilen bir onay.. Korkmamak elde değil. Babam küçüklüğümüzden beri masadan kendisinden önce kalkmamiza izin vermeyen biriydi. Kızdığı zaman ağlıyorsak bile yemek yemek ve masada oturmak zorunluluktu bizim için . Kendisinden önce kalkmak mi? İmkansız...
---
-Cikin disarı..
Çok nadir sinirlenirdi Prens Jeon. Az sinirlenen hemen de siniri sönen bir yapısı vardı. Kendisine şaşkınca bakan çalışanları gördü. Geniş mutfağın köşesinde olan uzun masada kahkaha sesleri kesilmişti.Ayağa bile kalkamiyorlardi.
-Üzgünüm. Bağırmak istememiştim. Lütfen bize biraz izin verir misiniz?
Saskinliklari o kadar netti ki. Pişmanlık gerçekten içini ele geçirmişti Prensin. Ellerinde büyümüştü. Çocuklarıyla oynamıştı defalarca.. Şimdi ise onlara bağırıyordu. Yavaşça ayağa kalktı sinirinin ait oldugu kişi.
-İsterseniz bahçe de konuşalım prensim. Rahatsızlık vermeyelim.
Eliyle önden yurumesi için Jungkook'a işaret verdi.Mutfaktan arka bahçeye geçiş saglayan kapıyı açıp çıkmasını bekledi.
-Taehyung bana bunu nasıl söylemezsin? Aklımı kaybetmek üzereyim.
Kafasını hafifçe yana çevirip içeriyi gösterdi.
-Simdi olmaz . Duyarlar.
Cam fanus gibi görünen sarmasiklarla kaplı çiçek bahcesini işaret etti ,gidene kadar sabredebilir miydi? Bilmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nepenthe. °Jikook°
Fanfiction"Ahh! Son kez bastırdım ya yüreğime seni o şimdi yeter bana. Ac gözlü olmayacağım.. Güzel kokun burnumdayken ugurlayacaklar beni dünyadan. " " Huzuru tadacagim. Bilmiyorum belki de aklımı kaybettim. Sahi insan aklını kaybetmeden önce mi mutludur,kay...