Nepenthe. -14-

227 34 23
                                    

Peki yıllarını ne yaptın?
Hayatının en iyi yıllarını nereye gömdün?


İçimi kaplayan bu huzursuzluğa engel olamıyordum. Korkuyorum sanırım. Yaklaşık iki haftadır Jungkook'un yanındaydım. Çok güzel vakit geçirmiştim ama bir yandan da korkuyordum. Jeonghwa asla karismamisti bu duruma. Ben her kapı açılışında Jeonghwa nin gelip beni kolumdan tutup sürüterek götürecegini düşündüğüm için gelen kişinin yüzü görünene kadar korkuyordum. Kalbim tüm vücudumda atıyordu. Bir iş vardı bu işte. Yoksa asla beni bu kadar süre rahat bırakmazdı. Guzel günlerin ardından saraya geri dönüyorduk. Yani bu rahat günlerimizin sonu gelmis demekti. En azından artık Yoongi ye daha rahat yardım edebilecektim. Her konuşmasıni dinleyecek, bu patlama ile ilgili bir şeyleri ne olursa olsun bulacaktim.

-Neyin var?

Parmaklarımi elinin içinde gezdiriyordum. Şekiller çiziyordum ve bu beni mayıştırıyordu. Hafifçe yana dönüp parmaklarımı tam olarak parmaklarına geçirdim. Ellerini çok seviyordum.

-Sadece Jeonghwa'nin neden sessiz kaldığını merak ediyorum.

Ellerimizi dudaklarına götürüp üstüne yumuşak bir öpücük bıraktı.

-Aslinda ben de çok merak ediyorum. Çok mutluydum aslında hastanede. Sadece bu şey gibi...

Jungkook kelimeleri nasıl bir araya getirecegini düşünüyordu belli ki ama ben ne demek istediğini anlamıştım zaten.

-Firtina öncesi sessizlik

-Evet güzelim kesinlikle.

Basım onume egikti. Arabadan indigimiz an her şey degisecekti farkındaydım. Korkumun,endişemin bir sebebi de babamı üzecek olmamdi. Kral bu durumu kesinlikle benden önce babamla konusacakti.. Her zaman birini sevmemi isterdi. "Elbet bir gün öleceğim, senin mutluluğunu görmeden ölmeyi düşünmüyorum. O yüzden lütfen iyi birine aşık ol. Aklım sende kalmasın giderken" derdi. Babam  aşık oldugum için  kızacak bir insan kesinlikle degildi. Bir de bu kişi Jungkook gibi biri olunca asla kizacagini dusunmuyordum.Aksine başından beri beni bu duruma sokmamaya çalısmıstı ama onu ben ikna etmistim. Krallık gerçekten kötü durumdaydi. Jungkook defalarca Swan ve Azgeda'yi birleştirebilecegini söylemişti ama babam buna ne derdi bilmiyordum. Elini çeneme yerleştirip yavaşça ona bakmamı sağladı. Gözleri o kadar güzel bakıyordu ki sanki her şeyi benmisim gibi. Utangac bir şekilde gülümsedim.

-Boyle bakma bana.

-Nasil bakıyorum ki?

-Bilmiyorum. Şey gibi işte... Sanki bu dünya da bir tek ben degerliymisim gibi.

-Benim için tek değerli sensin zaten sevgilim. Bunu biliyorsun.

Elimi güven vermek için sıkıp bıraktı. Başımı omzuna koyup sakinlesmeye çalıştım.

-Korkma tamam mı? Biliyorum elinde değil ama Jeonghwa'nın sana bir şey yapmasına asla izin vermem.

...

Gelmiştik. Kalbim sanki dışarı çıkacak gibiydi. Birbirimizi sevdigimizi anlamayan vardiysa da patlamadan sonra verdiğim tepki yüzünden kesinlikle herkes anlamıştı. Göreceğim tepkiden korkuyordum. Herkes beni kardeşlerin arasını bozan biri olarak görecekti. Gerçi ben olmadan once de araları pek iyi değilmiş ama bilmiyorum. Çok gerginim. Yan yana yürüyorduk ve bu benim stresimi daha çok arttiriyordu. Çalışanlar Jungkook'a geçmiş olsun dileklerini iletiyorlardi ama aileden bir kişi bile dışarıda değildi. Lütfen Jungkook üzülmesin bu duruma. Taehyung mutfak penceresinden bizi izliyordu. Gözleri dolu dolu. En yakın arkadaşı değil miydi? Neden gelmiyordu karşılamaya ? Adımlarını kapıya yaklaştıkça yavaşlattı. Ona yakın olan serçe parmagima kendi serçe parmağını doladı. Rahatça elimi tutamiyordu ama bu bile yeterdi bana. Yanımdaydı.

Nepenthe. °Jikook°Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin