İlk önce medyadaki şarkıyı anlamını okuyarak dinleyiniz. Çünkü artık kendisi hem bu bölümün hem de kitabın konusunu yansıtan şarkı olarak notlara geçiyor.
Ve kitabın adını Pinokyo olarak değiştirdim. Sebebini bölümün sonunda anlayacaksınız. :)
☘
Ilgaz aynanın karşısında eliyle kahverengi saçlarını düzeltmeye çalışırken ıslık çalıyor, gözlerini giydiği bol kot pantolon ve siyah - beyaz kareli gömleğinin üzerinde dikkatle gezdiriyordu. Kalbini sevdiği kızla buluşacaktı, her ne kadar bu bir randevu olmasa da, özenli olmalıydı. Saçlarıyla işi bittiğinde boy aynasının karşısında kendini daha iyi görebilmek için birkaç adım geriye gitti ve gülümsedi. Mükemmel gözüküyordu, yani ona göre.
Kapıyı üç kere tıklatan annesi hemen ardından içeri girdiğinde gözlerini şaşkınlıkla açtı. Alnındaki ince çizgiler daha çok belirginleşmişti. "Hayırdır oğlum? Seni ilk defa bu kadar mutlu görüyorum."
Ilgaz daha çok gülümserken masasının üzerindeki telefonunu, anahtarını ve cüzdanını küçük sırt çantasına atıp tek omzuna taktı ve cevap verdi. "Bugün hava güzel ya ondan. Biraz dolaşacağım ben."
Annesi kuşkuyla ona bakarken yine de oğlunun mutluluğu hoşuna giderek gülümsedi ve kafasını iki yana sallayıp ağır adımlarla salona ilerledi. "İyi madem. İyi saatler geçir İnşaAllah."
Ilgaz kıkırdarken kendi kendine mırıldandıp odasından çıktı. "Çok amin."
Ilgaz merdivenlerden inedursun çoktan apartmanın önüne gelen Deniz yanaklarını şişirerek genç oğlanı bekliyordu. Koyu kahverengi, uzun saçlarını omuzlarından aşağı lüle lüle bırakmış, üzerine kolları beyaz şeritli olan kısa kollu açık sarı bir tişört ve bol bir kot pantolon giymişti. Omuzlarına astığı açık yeşil çantasıyla da salaş ve rahat bir görünümü vardı.
Güneş parlak ışıklarıyla şehri aydınlatıp ısıtırken tek tek dizilmiş ağaçlar etrafa ferah bir koku yayıyor, serçeler ince dallardan sekerek şakıyordu. Gezmek için güzel bir gündü ve Deniz içten içe sokakları turlamak ve mağazaları dolaşmak için can atıyordu. Belki kendisine göre güzel bir şeylerde bulabilirdi.
Ilgaz kendisini bekleyen Deniz'i görünce şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. Çantasının kulpunu tutup tek adımda genç kızın yanına geldi. "Bunun tam tersi olması gerekmiyor muydu? Benim seni bekliyor olmam lazımdı."
Ardından kaşlarını çatıp bir filmi izler gibi sağ tarafa doğru bakmaya başladı. "Bu ilişki çok tersten ilerliyor."
Deniz onun daha fazla konuşmasına kulak asmazken hızlı adımlarla yürümeye başladı. Hediye için her zamanki antikacı dükkanına gitmeyi düşünüyordu. Çünkü Kemal Amca'nın dükkanında ne kadar gitmiş olursanız olun illaki insanı şaşırtacak bir şeyler olurdu. Mesela Deniz bir sene öncesinde kendisine bir kurbağa kuklası almıştı. Kurbağanın kendisini cezbetmesinin sebebiyse sarı ve siyah cildinin çok güzel gözüküyor olmasıydı. Daha birkaç ay öncesinde canı sıkıldığı ve hâl hatır sormak için gittiğindeyse bir Sakar Şirin minyatürü almıştı. İkisi de çalışma masasının üzerinde insana mutluluk verir şekilde yer alıyordu.
Ilgaz uzun boyu sebebiyle attığı büyük adımlarla genç kızın yanında yürürken yan gözle ona bakıyordu. Heyecanına gem vurup en sonunda dudaklarını araladı. "Nereye gidiyoruz?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pinokyo | Texting |
Teen Fiction"Gözlerin öyle kırgın bakarken bana Pinokyo'nun ben olduğunu söyleyemezsin." "Pinokyo olan ben değilim." "Ona aşık olmadığını söylemiştin. O zaman gözlerin neden öyle demiyor?" "Gözler kalbin aynasıdır değil mi?" "Gözler kalbin aynasıdır Deniz. Eğer...