Kayra'nın doğum günü için çağırdığı herkes oturma odasında toplanmış, konuşmalarıyla evde bir uğultu oluşturuyorlardı. Ilgaz sohbete pek katılmıyor, koltuğun en kenarında herkesten kendini soyutlamaya çalışıyordu. Biraz ilerisinde Deniz varken ve o ondan vazgeçmeye karar vermişken hayatının neşesini çoktan kaybetmişti. Deniz ise içinde midesine ağrı veren burukluğu görmezden gelmeye çalışıyor, ablası ve arkadaşının konuşmasına ayak uyduruyordu. Onların konuşmasından sıkılınca yemek masasında oturan Alp'in ve babasının yanına gitti. Özellikle gözlerini Ilgaz'dan kaçırıyor, sanki o yokmuş gibi davranıyordu. Onun için böylesi daha iyiydi.Poyraz ve Peri, çeşit çeşit yemeklerle dolu masada karşılıklı oturmuş önlerindeki çikolata parçacıklı kurabiyeleri ağızlarına tıkıştırarak yarışma yapıyorlardı. Poyraz bir eliyle kurabiyeyi ağzına atıp çiğnemeye çalışırken yumuşasın diye diğer elindeki kolasını yudumluyor, Peri de ondan aldığı taktikle hızla kurabiyeleri çiğnemeye çalışıyordu. Yanlarında duran ve gözlerini heyecanla üzerlerinde gezdiren İlker ise ara sıra tezahürat yapıyor ve elindeki çatalla sarma yiyordu. İkilinin arasında büyük bir rekabet vardı ama hırsları ne kadar çok olursa olsun tıka basa dolan karınları onları yarı yolda bırakacak gibiydi ama daha onlar pes etmeden enselerine sert bir tokat yediler.
Poyraz yaşadığı ani şokla boğazına kaçırdığı kurabiye yüzünden öksürmeye başladığında ağzındaki parçacıkları Peri'ye doğru püskürtmek zorunda kaldı. Peri çığlık atıp ellerini yüzüne atarak masadan kalkarken hâlâ ağzı dopdoluydu. Yanakları cevizlerle doluşmuş bir sincaba benziyordu.
Poyraz nefes alamazken elleriyle boğazını tutup kendini sandalyeden aşağı attı ve yerde kıvranmaya başladı. Yüzü kıpkırmızı olmuştu. Az önce gençlerin ensesine sinirle tokat atan Kiraz Hanım endişeli bir ifadeyle Poyraz'ın yanına gidip onu belinden yakaladı ve ilk yardım tekniğini, Heimlich manevrasını kullandı.
Kiraz Hanım birkaç sıkmadan sonra sonunda Poyraz'ın nefes borusuna kaçan kurabiye parçasını çıkarmış ve tüm ev ahalisi derin bir nefes almıştı. Poyraz tekrar kendini yere attı ve konuştu. "Allah'ım öleceğim diye çok korktum. Bu güzel bedenim güzel kızlar göremeyecekti vallahi. Çok kötü çok."
Poyraz'ın başının dibinde dikilen Alp yüzünü buruşturup dönüp gitmeden önce genç oğlanın da duyabileceği bir şekilde konuştu. "Cibiliyetsiz herif."
Kayra, Poyraz abisinin koluna girip ona yerden kalkmak için destek olurken Peri sonunda kurabiyeleri çiğneyebildiği için normale dönmüş ağzı ve çatık kaşlarıyla annesi Kiraz Hanım'a baktı. "Öyle vurulur mu vicdansız kadın? Katilimiz mi olacaksın? "
Kiraz Hanım direkt kaşlarını çatarken az önceki endişesi uçup gitmişti. "Sus bakayım sen. Tüm kurabiyelerimi sömürdünüz. Bir de utanmadan konuşuyor bak."
Peri itiraz etmek için ağzını açacakken annesi elinin tersiyle dudaklarının üzerine hafifçe vurup çatılı kaşlarıyla mutfağa ilerledi. Dolaptan çıkarılması gereken bir pasta vardı.
Herkes küçük aksiyonu atlatıp yeniden eski hâllerine döndüklerinde Peri ve Poyraz fazlasıyla içtikleri kola yüzünden bacaklarını sıkıştırarak tuvalete doğru koştular. Yine bir kavgaya tutuşacakları o kadar belliydi ki Kayra ve İlker onları sırıtarak izliyordu.
İlker önceden taradığı kahverengi saçlarının arasından parmaklarını geçirirken içi gülen gözleriyle Kayra'ya baktı. Üzerinde beyaz bir gömlek, siyah bir pantolon ve kırmızı bir papyon vardı. Sokakta bu küçük beyi gören tüm büyükler ayılıp bayılmıştı. "Bugün çok güzel olmuşsun Kayra."
Kayra küçük elleriyle çiçek desenli beyaz elbisesinin eteklerini sıkarken kızaran yanakları İlker'e birer elmayı andırıyordu. Kayra'nın omzuna dökülen saçlarının üzerinde papatyadan oluşan güzel bir taç vardı. Bu yüzden onu gören herkes prenses deyip duruyor, o da seviniyordu. Prenses gibi olmanın güzel hissettirdiğini düşünüyordu. Küçük kız yerinde hafifçe iki yana sallanırken karşısındaki oğlana cevap verdi. "Teşekkür ederim. Sende yakışıklı olmuşsun."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pinokyo | Texting |
Ficção Adolescente"Gözlerin öyle kırgın bakarken bana Pinokyo'nun ben olduğunu söyleyemezsin." "Pinokyo olan ben değilim." "Ona aşık olmadığını söylemiştin. O zaman gözlerin neden öyle demiyor?" "Gözler kalbin aynasıdır değil mi?" "Gözler kalbin aynasıdır Deniz. Eğer...