4. Bölüm

233 45 6
                                    

Yatak odamın penceresinden gün ışığı süzülürken gözlerimi açıp gerinmeye başladım günlerdir uykudan mahrumdum ne kadar uyumaya çalışsam da içimdeki ürperti beni yalnız bırakmıyor sürekli uykum bölünüyordu.
Ölüm haddinden fazla sarsıyordu beni, şerefsiz birini bulmasına rağmen. Son günlerde ailem hiç çıkmıyordu aklımdan sürekli boomerang gibi tekrar ediyordu olaylar. Onları trafik kazasında kaybetmek, hastanede onları o halde görmek.. Oysaki biz çok güzeldik, evimiz hep huzurluydu 3 kişilik dünyamız vardı o kaza onları elimden aldıktan sonra dünya başıma yıkılmıştı. Canından can bildiklerini kaybetmek içinden bir şeyin kopması gibiydi o günden sonra içim ölüydü benim.

3 gündür okula gitmiyordum dağıldığımı gören Ada, Batu'yu alıp bi kaç kez bana gelmişti hiç bir soru sormadan sadece sohbet etmeye çalışıyordu çünkü beni sormayacak kadar iyi tanıyordu. Şimdiyse yapmam gereken tek şey kendimi toparlamaktı.

Alıştım sanmıştım aslında, eskisi gibi ağlamıyordum.  Onların öldüğünü değil uzak bi yere tatile gittiklerini varsayıyordum sürekli kendime çünkü böyle olduğunu kabullenmek daha kolay oluyordu.
Yine içimden tekrarladım ve "Onlar tatilde." dedim.

Yavaş adımlarla banyoya gidip aksime baktım, çökmüştüm ve bu halimi hiç sevmemiştim.

Karakoldaki olaya gelince suç üzerime kalmamıştı ama bi süre sorgu odasında kalmıştım olayları önceden anlatmasaydım belki de şu an başım çok büyük belada olacaktı.

Bugün Ferhat ile Şirinin provası vardı yine üzerime rahat kıyafetler geçirip aynanın karşısına geçtim. Morarmış gözaltlarımı büyük bi çabayla kapattım.
Sahte bi gülümsemeyle kendime baktığımda, tamamdım.

Çantamı ve botlarımı alıp evden çıktım.

Okula geldiğimde Hakan'ın sigarasını çimlere atıp ayağıyla söndürdüğünü gördüm gözlerini benim olduğum tarafa çevirince bakışlarımı ondan ayırdım.

"Günaydın Lale geçen gece için kusura bakma seni eve bırakmak için ısrar etmedim." Hakan oldukça serseri bi çocuktu okula çok nadir geliyordu 'tiyatroda başrol olmasa bugün de gelmezdi ya neyse' diyerek düşündüm

Sahte bi tebessümle "Israr etmene gerek yoktu zaten." dedim.

"Olur mu canım tahmin ettiğimden daha sarhoş olmalıymışım yoksa seni nasıl bırakırdım." ne çıkartmalıydım bu sözlerinden inanın bilmiyordum.

"Önemli değil hadi provaya geç kalmayalım." içeri girdiğimizde salonun kapısını benim için açtı teşekkür ederek içeri girdim.

"Merhaba arkadaşlar ufak bi konuşmaya yapacam ama önce diğer arkadaşlarımız da gelsin" Selim hoca bizi karşısına alınca normal bi şekilde konuşmaya başladık.

Herkes gelince Selim hoca koltuğu oturdu ve rahat bi tavırla konuşmaya başladı "Repliklerimiz çok sayıf ve ezberi biraz daha hızlandırmamız gerekiyor. Bildiğiniz üzere bu oyunu 657 kişilik bi salonda yapacaz ve bunun için hepinizden büyük bi özgüven istiyorum sesimizi gür çıkartıyoruz.." Selim hoca yapmamız ve yapmamamız gereken şeyler hakkında nutuk çektikten sonra provayı başlatmıştı.

Rolüme girip konuşmamı sürdürürken Ferhat rolündeki Hakanın sözünü keserek repliğimi okumaya başladım
"Anlıyorum, fakat nasıl gelmiş olursan ol, gelmiş olman yetmiyor mu? Ulaşmanın sevinci, nasıl ulaşıldığını, her çareyi mübah kılınıyor mu?" ellerimle Hakanın kolunu dürtüp devam ettim

"Niye cevap vermezsin? Bana ulaşmış olman, Şerif' i, Dadı Kalfa'yı, gizli merdiveni unutturmuyor mu sana?"

Replik sırası Hakan geçince ellerimi tutup gözlerimin içine bakarak konuşmaya başladı
"Sana ulaşmış olmak dünyaya ulaşmaktır. Senin yüzü nü görmek, sesini duymak, dokunabilmek sana, dünyanın yüzünü görmek, sesini duymak, dünyaya elleriyle dokunabilmektir benim için . Fakat Dadı Kalfa, Şerif, gizli merdiven Onların benden hiçbir şey istemeyen, hatta canımı, hatta hürriyetimi bile ortaya koymanı istemeyen karanlık, kurnaz rahatlığını unutmak mümkün değil. Düşün ki, Şirin, sana ulaşmak için benden hiçbir şey istenmedi."

TAKİPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin