12.Bölüm

132 4 1
                                    

Gözlerim kendiliğinden açıldığında yerimde kıpırdanmaya başladım, başımı yasladığım bedene baktığımdaysa dudağımı ısırmaktan kendimi alıkoyamamıştım.
Başım Atahan'ın göğsündeydi, uyanmamasına özen göstererek ondan uzaklaştım ve yataktan kalktım sanırım bu sorun edeceğim en son şey bile değildi ki muhtemelen ona koala gibi yapıştığımın farkında bile değildi. Onu incelediğimdeyse gözüme ilk çarpan yüzündeki yorgunluğu ve yaralarıydı.

Banyoda elimi yüzümü yıkadığımda daha da üşümeye başlamıştım dünkü sıcaklığından eser yoktu resmen ev buz olmuştu. Fatihin kenara koyduğu odunları alıp sobanın içine koymaya başladım aralarına da gazeteyi yırtıp yerleştirdikten sonra masanın üstündeki çakmağı alıp gazeteye doğru götürdüm, anında alev alan gazeteye gülümseyerek bakarken daha çok yanması için, içine bir sürü çıra atmayı ihmal etmemiştim.

Ellerimi ısıtmak için sobaya doğru tuttum sobanın verdiği huzur gerçekten hiçbir şeyde yoktu geçmişin güzel günlerini hatırlatıyordu bana.

"Günaydın." Atahan'ın uykulu sesi kulaklarımı doldurunca bakışlarımı ona yönelttim.
Yaraları bi gecede kurumuştu gözünün altıysa daha da morarmıştı. Gözüme çekici geldiğini sadece kendime itiraf edebilirdim. 

"Günaydın."

"Sen mi yaktın?" sobayı işaret ederken Fatihin aldığı poşete doğru ilerledi.

"Sadece ikimiz olduğuna göre?" poşetteki pet şişe suyu içmeye başlamıştı onu resmen süzmeye başladığımın farkında bile değildim.

"Niye öyle bakıyorsun.. sen de mi susadın?" suyu bana doğru uzatırken suratındaki arsız gülümsemesini saklamak için çabalamıyordu.

"Yok sağ ol." dedim soğuk ses tonumla "Ne zaman dönüyoruz eve?" diye devam ettim.

Suyun kapağını kapatırken dudaklarını araladı "Şimdi" dedi

"Ne yani sorun yok mu, halloldu mu?" dedim. Açıkçası burada bir süre kalacağımızı düşünüyordum ki bir tık sevmeye başlamıştım burayı, en azından kapıda bir sürü adam yoktu ve sadece Atahan ile ben vardım.

"Şimdilik." dedi sadece. Kafasının dolu olduğunu dışardan bakınca bile anlayabiliyordum. Sürekli bir şeyler düşünüyor gibiydi. Yeni uyanmasına rağmen gözlerinin altı hiç uyumamış gibi mosmordu yumruk ya da ne yediğini bilmediğim göz altı morluğu da dahildi buna.

"Tamam bari sobanın sönmesini bekleyelim ev falan yanar zaten full ahşap" deyip tavana bakmaya başladım. Burası yansa kül olurdu ve bunun olmasını istemezdim.

Bileğimi tutup yürütmeyi amaçladığında "Kömür koymadın bir şey olmaz, hadi." Diyerek beni yürütmeye çalıştı bense elimle onu durdurdum.

"Olmaz dedim, aklım burada kalır."

"Ne o burayı sevmiş gibisin" dedi

"Sevmeyle alakalı değil bu Atahan sorumluluk sahibi her insan benim gibi düşünür sobayı ben yaktım herhangi bi sorun karşısında bu benim üzerime kalır.."

Sözümü keserek konuşmaya başladı "Sabah sabah nasıl bu kadar cümle kurabiliyorsun?" gözlerimi şaşkınlıkla açmıştım. Bu adam resmen beni kendince geveze ilan etmişti.

"Sen sabah sabah nasıl bu kadar uyuz olabiliyorsan." dedim ve kolundaki elinden kurtulup sobaya yakın koltukta oturdum.

"Her zamanki halim" deyip göz kırpınca suratına bir yumruk da ben atsam nasıl olur diye düşünmekten kendimi alıkoyamamıştım.

'Hor zomonko holom' ona bakmayarak sessiz bir şekilde taklidini yaptım.

Karşımdaki koltukta oturuyor telefonuyla ilgileniyordu bense gözlerim kısık bir şekilde onu izliyordum. Yanında kalmayı bir şeyler öğrenirim diye kabul etmiştim fakat elde var sıfır.
Beni onunla kalmam için zorlayan kişinin neden bunu yaptığını merak ediyordum. Dün en kısa zamanda ondan kurtulacağımı söylemişti fakat neden böyle bi zorunluluğa kendini de sokmuştu anlamıyordum.

TAKİPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin