Bazen hayatta her şeyin iyi gitmesine şaşırırsın. Her şey iyi gidiyor bir şey olacak mı diye kaygılanırsın. Ortada hiçbir şey yokken. Hayatın güzel geçiyor diye bir şey olacak sanarsın ve iyi giden hayatını kaygı dolu içinle bozarsın. Çünkü korkarsın. Mutluluğunun bozulmasından korkarsın. Herkesin içinde elbet bir kaygı vardır. O kaygı tüm hayatımız boyunca bizi yer bitirir. Ölüm kaygısı, gelecek kaygısı, sevdiğini kaybetme kaygısı, ayrılık kaygısı. Daha sayamayacağım bir çok kaygı herkes bunlardan en az birini yaşamış ve bunun yüzünden bir gününü veya tüm yaşantısını bozmuştur.
Güneş ışıkları gözlerime vurunca uyandım. Çok güzel bir gece geçirmiştim. Mutluydum. Hayatım iyiye mi gidiyordu? Ne zaman bu soruyu sorsam hayatımda kötü bir şey oluyordu bu sefer bu soruyu sormayacktım.
Yeni bir sabaha yeni bir güne merhaba. Bugün iyi geçmesi dileği ile yavaşça yatağımdan kalktım. Baya eğlenceli bir gece olmuştu. Yataktan kalktım ve ilk defa yüzümde kötü bir leke görmedim. Siyah nokta veya sivilce ile karşılaşmadım. Bu olaya saçma bir şekilde sırıttım ve çalan telefonumun yanına doğru ilerledim.
Baran arıyordu...
Sanki beni görüyormuş gibi saçlarımı düzelttim ve gülümsedim. Telefonu açtım. "Sevgilim sen her halinle güzlesin." dedi telefonu açar açmaz." Beni mi izliyordu? Bakışlarımı hızla sağa sola çevirdim ve tabiki onu göremedim. "Dışardayım." dedi gülerken. Sağ tarafındaki pencereye baktım ve yolun karşı tarafında onları gördüm. Baran'a el salladım.
Oda bana salladı. "Aşağı inde biraz kahvaltı yapalım dışarda." dedi. Kafamı salladım ve; "Tamam sevgilim on dakikaya aşağıdayım." dedim ve telefonu kapatacakken sesini duydum. "Güzelim lütfen perdeyi kapatıp üstünü değiştir unutma." dedi. Çünkü üstümü çıkarmıştım bile perdeyi kapatıp telefonu elime aldım.
"Kusura bakma tamamen unutmuşum." dedim. Güldü ve; "Hayır benlik sorun yok başkası görmesin o beden sadece benim." dedi ve telefonu kapattı. Telefon kulağımdan çektim, şaşkınca ekrana bakıyordum. Bu laf için biraz fazla erkendi. Bu lafı unutup dolabı açtım. Sarı triko bir bluz ve altına siyah etek çıkarıp üstüme giydim. Bluzun bir kenarını eteğin içine sıkışırdım.
Siyah çantamı ve siyah botlarımı ayağıma geçirince odadan çıktım. Saçlarımı merdivenden inerken biraz düzelttim ve dışarı çıktım. Emin adımlarla yolun karşı tarafına ilerledim. Baran bana arabanın kapısını açtı yanağına küçük bir buse kondurup arabaya bindim. Arabanın kapısını kapattı. Başımı arka tarafa çevirdim. Emir, Doğanay ve Gece bana güler yüzle bakarken Umut somurtuyordu.
"Ne oldu Umut?" dedim o sırada Baran arabaya bindi ve kendi kapısını kapattı. "Sorma hiç yaa." dedi Emir. Umut Emir'in ensesine vurdu ve; "Sor kız sor cevap vereceğim." dedi. Güldüm ve; "Ne oldu Umut?" dedim tekrar. "Ya ben kıyafet seçiyorum Baran ve Emir hızlı davran diyince ne giydiğimi bilmeden çıktım dışarı şu halime bakar mısın?" dedi.
Turkuaz boğazlı bir sweet ve altına siyah kot pantolon giymişti üstünde ise siyah kot ceket vardı. "Gayet güzel bence." dedim. Elini dizine vurdu ve; "Ya ben beğenmedim Baran hadi yurda gidelim değiştirelim sonra yine çıkarız lütfen." dedi. Baran elini sert olmayacak şekilde suratına vurdu ve; "Tamam lan tamam hep aynısını yapıyorsun." dedi.
Umut küçük çocuk gibi ellerini birbirine vurdu. Gece bana baktı ve; "Günaydın Nâre Abla" dedi. Ona bakıp tebessüm ettim. "Sanada günaydın." dedim. Doğanay hâlâ bizimle o kadar yakın değildi ama Gece bize çok saygı duyuyordu. Baran sürmeye başladı kendi yurtlarına doğru. "Nasıl geçti ilk geceniz atarlı çocuk." dedi Baran. Doğanay gülerken Gece'ye baktı. Emir kaşlarını çattı ve; "Lan ilk geceden mi?" dedi. Gece ve Doğanay'ın yüzü düştü. Ciddi bir ifade aldılar suratlarına.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOLUNAY
ChickLitNâre hiç arkadaşı olmadı. Bir yurtta kalıyor ve yurttaki herkes onu ucube olarak görüyor. Bu çıktığı hayat yolunda yanına aldığı arkadaşlar ne kadar iyi de olsa çok tehlikeliler. Bu hayat yolunu sizde okuyun. Bakalım engelleri yanlış geçmiş mi?