Dolunay 13. Bölüm
*Onlar bir savaşın ortasında yaşamaya çalışan dört kişiydi.*
Ve yine bir savaş başlıyordu...
(İyi okumalar;)
Sabah burnuma gelen yanık kokusu ile uyandım. Ev mi yanıyordu acaba diye düşünürken yataktan hızla kalktım. Baran yoktu yanımda. Korkuyla etrafıma baktım ve Baran'ı yine göremedim. Yanık kokusu mutfaktan geliyordu. Hızla oraya doğru koştum.
"Yaa bak abi yaktın işte." dedi Umut. Bunlar ne yapıyordu böyle. "Lan ne yapayım kıza bir sürpriz yapacağız elimize yüzümüze bulaştırdık dışardan mı söylesek?" dedi Baran. Bu konuşmaya sesli bir şekilde güldüm. "Yaa Baran." dedim gülmemi durdurmaya çalışırken üçüde birden bana baktılar. Emir küçük bir kız çocuğu gibi önüme geçti.
"Nâre yürü git yat yaa. Hadi sen hiçbir şey görmedin." dedi. Emir'in bu söylediği daha çok gülmeme sebebi oldu. "Tamam bende yardım edeyim hadi bak bir saatimiz kaldı geç kalmayalım." dedim. Umut beni kolumdan çekip mutfağa koydu. "Tamam çok iyi fikir ben kabul ettim." dedi.
Onlara kahvaltı hazırlamada yardım ettim. Sonra eşyaları masaya koyup yemeğe koyulduk. Mutlu ve güzel bir sabaha uyanmıştım. Evet uyanınca küçük bir kalp krizi geçirmiştim. Çünkü yanık kokusu geliyordu ve Baran yanımda yoktu. Bu yüzden fazlasıyla korkmuştum. Lâkin sonra mutfakta onları öyle görünce bütün korkum toz olup gitmişti. Dün elektirikler gittiğinde direk uyumuştuk. Bu yüzden dördümüzde uykumuzu iyice almıştık.
"Hadi kalkın geç kalacağız hemen gidelim." dedim bir kaç tabağı elime alıp tezgaha koyarken. Umut ayağa kalktı ve oda bir kaç tabağı aldı. "Ya siz bunları halledin ben daha üstümü giyinmedim." dedim. Baran bana baktı yanağıma küçük bir buse kondurdu. "Tamam güzelim biz hallederiz hadi sen git hazırlan." dedi. Ona güler yüzle baktım ve hızla bizim odaya gittim. Hemen kırmızı bir sweat ve altına ise dar kot pantolonumu giydim. Çok güzel görünüyordu bu iki parça üstümde. Saçlarımı gelişi güzel topladım ve çantamı hazırlayıp yanlarına gittim.
Emir ve Umut bana güler yüzle bakarken Baran hâlâ elindeki bir kaç bulaşığı duruluyordu. İşi bitince elini havluyla kuruttu. "Tamam hadi çıkalım." dedi. Hepimiz başımızı salladık. Kapıyı yavaşça açtım. Baran önüme çöktü. "Bin bakalım güzellik." dedi. Ona bakıp gülümsedim. Yavaşça sırtına çıktım ayağa kalktı. Bir anda koşmaya başlayınca düşecek gibi oldum. Fakat Baran beni o kadar sıkı tutuyordu ki düşmekten asla korkmuyordum.
Rüzgâr suratıma sertçe vuruyordu ve açık olan gözlerimi yaşartıyordu. Fakat o kadar mutluydum ki...
Bir anda Umut ve Emir'i görmemle gülmemi tutmaya çalıştım. Emir'in sırtına ise Umut binmişti. Baran'da onları görünce gülmeye başladı. Yavaşlaya yavaşlaya yürümeye başladık. Sokakta geçen herkes bize bakıyordu. Bu çok garip bir şey değildi çünkü anormal olan bizdik. Kimse sokakta böyle bir görüntüyü normal bulmazdı. Baran yavaşça beni indirdi. Okula gelmiştik. Umut kendisi indi. Emir karnını tuttu.
"Yemin ederim biran diyaframım patlayacak sandım. Ölüyordum ya." dedi. Hepimiz onun bu haline gülmeye başladık.
Dördümüz birden mutlu bir şekilde okula girmiştik. Baran elimi sıkıca tutmuştu. Biz bir savaşın ortasında yaşamaya çalışan dört kişiydik.Yavaşça Baran'a döndüm. "Sevgilim ben lavaboya gidip geleyim." dedim. Baran yavaşça benim yanağıma yaklaştı ve küçük bir buse kondurdu. "Tamam güzelim sen git. Fakat sonra direk sınıfa gel." dedi. Korkuyordu beni bir saniye bile yalnız bırakmaktan çok korkuyordu. Bunu cümleleriyle çok güzel belli ediyordu. Başımı usulca aşağı yukarı salladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOLUNAY
ChickLitNâre hiç arkadaşı olmadı. Bir yurtta kalıyor ve yurttaki herkes onu ucube olarak görüyor. Bu çıktığı hayat yolunda yanına aldığı arkadaşlar ne kadar iyi de olsa çok tehlikeliler. Bu hayat yolunu sizde okuyun. Bakalım engelleri yanlış geçmiş mi?