9. BÖLÜM (SON GÜNÜM SENLE OLSUN)

47 28 8
                                    

Güzel uykum telefonumun yastığımın altında titremesi ile bölündü. Emir bana kendi telefonunun bir başka modelini vermişti. Eskiden kullanmış şimdi yenisini aldığı için onu bana vermişti. Telefon ile ilgli tüm şeyleri yaptıktan sonra telefon hazırlanıp bana verilmişti. Bende kullanmaya başladım. Bilinmeyen bir numara aradığını görünce sanki beni izliyormuş gibi dik duruşumu sergiledim ve dağınık saçlarımı azda olsa düzelttim. Telefonu açtım ve kulağıma götürdüm.

"Selam." dedi tanıdık bir ses. Elimi suratıma vurdum. "Dünyanın başka bir tarafında yaşıyorsan söyle çünkü şuan bizim burda gece ve ben uyuyorum." dedim. Gülmeye başladı. "Benimle tanışmak istemez misin?" dedi. Kaşlarım çatıldı. "Kimsin sen?" dedim. Evet Nâre şimdi söyleyecek sana kim olduğunu saçma sapan sorular soruyorsun ya! Kendime kızma faslım bittikten sonra tekrar tüm odak noktamı ona verdim.

Bu bize mesaj atan kişinin ta kendisiydi. "Benimle tanış bakalım kimim ben? Yoksa çok iyi bir tanıdığın mı?" dedi. Derin bir nefes aldım ve; "Evet seni tanıyorum sesin çok tanıdık geliyor ama bir türlü çıkaramıyorum." dedim. Gülmeye başladı. "Arka bahçedeyim. Yatağından bir kere kalk ve tanış benimle." dedi. Yatağımdan kalktım. "Tek başıma mı?" dedim masumca.

"Seni izliyorum, birini çağırmaya kalkışırsan bile giderim ve benimle tanışamazsın." dedi. Kafamı aşağı yukarı sallarken. "Tamam iniyorum." dedim. Tam telefonu kapatacakken onu durdurdum. "Bekle yanına gelene kadar telefon açık kalsın, sana güvenmiyorum." dedim. "Tamam." dediği sırada üstüme hırkamı geçirdim. Kulaklıklarımı taktım telefonu cebime attım.

Merdivenleri inerken ikimizden de ses çıkmıyordu ama orda olduğunu biliyordum. Rüzgâr sesi kulağıma geliyordu. Sonunda merdivenleri indim.

"Az kaldı." dedi. Biraz daha yürüdüm. Yanına biraz daha yaklaştım. İki ağacın arasında gördüm onu. Simsiyah giyinmişti. Kapşonunu kafasına geçirmişti. Sessizce bekliyordu. "Seni gördüm." diyince sesi yankı yapmıştı. O olduğuna emin olmuştum. Kulaklığın düğmesine basıp kapattım telefonu. Yüzünü göremiyordum. Çünkü hem şapkası hem kapşonu vardı üstüne üslük başını öne eğmişti.

"Kimsin sen?" dedim. "Sana iki soru şans veriyorum sonra da ben bir soru soracağım cevaba cevap tamam mı? Kim olduğumu sorman yasak!" dedi sertçe. Sesi çok net ve sert çıkmıştı. "İlk sorum bizden ne istiyorsun?" dedim irkilerek. Bir adım attı bana doğru. "Hepinizin acı çekmesini istiyorum. Özellikle Umut ve Emir'in. Size zarar verirsem onlar daha çok acı çekecek. Umut'a zarar verirsem hepsi daha çok üzülecek. Pastanın çikolata parçalarını daha çok sever kişi. Önce onları yerler. Bende öyle yapacağım. Sonra pastanın pek bir değeri kalmaz çünkü en özel yerleri yenmiştir." dedi.

Güçlükle yutkundum. "Son soru." dedi. "Ne yaptı onlar sana?" dedim. Derin bir nefes aldı ve yere oturdu. Üzmüş müydüm onu? "Nâre sadece siz acı çekmediniz. Bende çok çektim. Babanla hiçbir alakam yok. Hatta sizin gibi ondan nefret ediyorum. Ailem beni hiç sevmedi Nâre. Beni evet evde tutuyorlardı. Ama masaya üç değil hep beş tabak koyarlar nedeni ise kardeşlerimin geleceğini hep düşünürler. Hatta genel olarak bana az onlara fazla yemek koyarlar. Beni hiç önemsemezler. Gerçek çocukları evdeymiş gibi onlara farklı iki oda hazırlanır ama ben salonda yatarım. Ben hiç ailemden sevgi görmedim. Bir hafta önce ise kardeşlerimin kimler olduğunu öğrendim. Onları her yerden izledim. Hep mutlulardı. Ailemin yanında ben vardım ama onlar hep mutlulardı. Bu bana çok saçma geliyor Nâre ben bunu kaldıramıyorum. Onların abisi benim Kaan değil. Onların kardeşi benim. Baran değil." derken sesi titremişti.

"Bak bunu tatlı bir dille halledelim. Söz veriyorum sana yardım edeceğim ama onlara zarar vererek olmaz. Sadece aramıza gel. Yarın Galata Kulesi'nin hemen yanındaki kafede olacağız oraya gel tanış bizimle." dedim. "Umut ve Emir kardeşlerim orda olacak mı?" dedi. Kafamı salladım. Ayağa kalktı. Kapşonunu çıkardı ve şapkasını ters taktı. Onu gördüğümde gözlerime inanamadım. Sanki Emir ve Umut'un yüz tipini karıştırmışlarda böyle bir sonuç olmuştu. Çok harika ve belli olan bir uyum vardı üçünün arasında.

DOLUNAY Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin