11. BÖLÜM (YENİ BİR BELA)

40 28 7
                                    

Sabah güneş ışıkları gözlerime vurunca hızla yataktan kalktım. İlk günden geç kalacaktık. Baran'ı dürterek uyandırmaya çalışırken konuştum. "Sevgilim kalk geç kaldık hadi, hadi." dedim onu dürtmeye devam ederken.

Bir elini saçından geçirirken bir anda beni yanına çekti. Tam olarak burun buruna gelince kolumu bıraktı. Elini yanağıma koydu ve küçük bir buse koydu dudaklarıma. "Seni neden sevdiğimi her geçen gün daha iyi anlıyorum Nâre. Asla bu merhametinden ödün verme sen hep merhametli ol." dedi sessizce. Ona bakıp gülümsedim.

"Seni seviyorum Baran bu ne olursa olsun hiç değişmeyecek." dedim bende sessizce. Bir anda kapı açılınca hızla yataktan kalktık ikimiz. Umut üzerine kırmızı bir sweat ve altına siyah bir eşofman giymiş. 

"Pardon ama son on beş dakika kaldı hızlı olun hadi." dedi. Sonra tekrar kapıyı kapattı. Baran ile birbirimize bakmadan valizlerin başına geçtik. Hızla içinden siyah eşofman takımımı çıkardım. Daha forma almamıştık ki bir sene için forma alacağımızı pek zannetmiyordum.

Saçlarımı hızla gelişi güzel omuzlarıma dökülmesine izim verdim. Siyah spor botlarımı ayağıma geçirdim ve işte hazırdım. Baran bana bakınca onun yanımda olduğumu daha yeni hatırladım. Her şeyimi onun yanında yapmıştım. Gözlerini tamamen açmış bana bakıyordu.

"Güzelim çıkayım mi?" dedi. Utançla kafamı öne eğdim. Yanaklarım alev topuna dönmüştü. "Tamam bu konuyu sonra konuşalım geç kalacağız." dedi. Gülüşüme engel olarak giydiği kahve tonlarında sweate ve siyah eşofmanına baktım. Oda mı benim yanında giyinmişti? Görmemiştim ama...

Hızla odadan çıktık. Emir kırmızı kareli gömleğinin içine siyah bir tişört ve siyah pantolonunu giymiş ayakkabıları ile uğraşıyordu. "Hadi geç kalacağız biraz hızlanın." dedi Umut. "Günaydın hepinize."  diyip konuyu uzaklara taşıdım. Umut ve Emir yüzüme bakıp gülümsediler.

"Günaydın."
"Günaydın Nâre."

Bende ayakkabılarımın bağcıklarını bağladım ve çantalarımızı alıp çıktık. Baran evin anahtarını son anda ayakkabılığın üstünden aldı ve binadan çıktık.

Arabaya bindik ve Baran hızla çalıştırdı. Emir hemen bir navigasyon açtı. Bir kadının ikazı üzerine gitmeye başladık. "100 metre sonra sağa dönünüz." dedi. Umut elini kalbine koydu.

"Eyvallah ablam geldik." dedi ve telefonu kapattı. Sağa döndüğümüz zaman karşıma bir okul çıktı. Baran arabayı hemen müsait bir yere park etti ve arabadan indik.

Okul pekte büyük değildi. Dışı kahve ve siyahın karışımı ile ortaya çıkmış gibi görünüyordu. Bahçesi pekde büyük olmasa da sağ tarafında futbol ve voleybol sahaları kendini belli edercesine büyüktü. Baran elimi sıkıca tuttu. "Yapma, sen rahat ol. Her şey çok güzel olacak." dedi. "Sadece bir yıl. Bu sizin sakinleştiriciniz olsun. Burada sadece bir yıl kalacağız." dedi.

Hepimiz başımızı salladık. Sadece bir yıl... içimden bu cümleyi tekrarlarken okula girdik. Tüm gözler üzerimize çevrildi. Bir kaç kız Emir ve Umut'a bakıp kıkırdadı. Umut ne kadar karşıya ve ciddi bir ifade ile yürüse bile kızlar sanki ona bakıyormuş gibi güldüler. Emir'de çok ciddi bir ifade takınmıştı suratına.

Baran'a çevirdim bakışlarımı. Bana bakıyordu. "Bardağın boş değil dolu tarafından bak güzelim." dedi. Beni teselli etmek için elinden geleni yapıyordu. Hızla bir çocuğa müdürün odasını sorduk. Bize söyledi ve arkasına baka baka yanımızdan ayrıldı. Müdürün odasına kapıyı tıklayarak girdik ama içerden gir veya gel komutunu beklemedik.

Müdür bizi görünce umursamaz bir tavırla; "Siz yeni gelenler olmalısınız." dedi. Umut usulca başını salladı. "Sizi 12-C sınıfına alıyorum en az kişi orada var çünkü." dedi ve yeni sınıf listesini bana uzattı. Sınıf listesini usulca elime aldım. Müdür elini kapıya doğru usulca uzattı. 'Çıkın.' demenin kibarcası bu olmalıydı.

DOLUNAY Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin