Fakülteden çıktık. Notlarımı karıştırırken Umut notlarımı elimden çekti ve; "Bana bir söz ver." dedi. Emir ve Baran gülmeye başlamıştı bile. Sırıttım ve; "Söyle." dedim.
"Eğer notlarını sınav zamanı bana vermezsen.." dedi ve durdu. "Ya cezalandırırım ya da ödüllendiririm ben bile bilemiyorum şuan." dedi.
Sesli bir şekilde güldüm. "Tamam vereceğim. Sen ver şunlar düz bir sıraya koymam lazım." dedim. Gülümsedi ve yavaşça notları bana uzattı. Elinden aldım. Ada bir anda yanımızda belirdi.
"Size zahmet vermek istemedim." dedi. Ona bakıp gülümsesim. "Sizi yurda bırakacağız sonra da işimizi halledip sizi almaya geleceğiz. Saat yedi buçukta hazır olmaya çalışın." dedi Emir.
Ada kafasını salladı ve; "Tamam." dedi. Baran telefonun çalması ile yavaşça kolumdan tuttu ve ikimizi de uzaklaştırdı. Telefonunu açtı ve sesini bana da açtı.
"Baran Çevik. Seni her saniye izliyorum. Adımlarını takip ediyorum. Elbet birgün kızım olmadan karşı karşıya geleceğiz ve bana kızımı vermekten başka bir şansın kalmayacak." dedi sesini önceden tanıdığım biyolojik gereksiz.
Baran dudaklarını araladı tam bir şey söyleyecekiken telefon suratına kapandı. Sonra telefonuna bir mesaj geldi. Bu benim ve onun telefonu dinlerkenki çekilmiş fotoğrafıydı. Altına ise 'Bu kadar yakınız.' yazmışlardı.
"Hassiktir!" diye bir küfür savurdu Baran. Elini sıkıca tuttum ve; "Baran sakin ol hiçbir şey olmamış gibi davranmak zorundayız." dedim.
Eli belime gitti ve beni kendine çekti. Burun buruna gelince; "Seni çok seviyorum." diye fısıldadı sadece benim duyabileceğim bir ses tonunda.
Dudaklarımı dilimle ıslattım ve; "Bende" dedim. "Bende seni çok seviyorum." diye ekledim. Dudaklarımı onunkilerle birleştirdim. Gerilen dudaklarından gülümsediğini anlamam saniyelerimi aldı.
Yavaşça anlını anlıma yasladı ve; "Bana çok iyi geliyorsun Nâre." dedi. Gülümsedim. Elimi tuttu ve tekrardan bizimkilerin yanına döndük arabaya binmişlerdi.
Bende eski yerime oturdum. Baran'da yanıma oturdu. Yavaşça bizim yurda doğru sürmeye başladı Emir. "Baran iş nasıl?" diye bir soru attı ortaya Umut.
Baran'ın kaşları çatıldı. "Oğlum iş baya zor. Abim dikkatli olun zorlayacak." dedi. "Emanet?" dedi Emir. Sanki sadece kendilerinine anlayacakları bir dilleri vardı. "Bak ona siz bilirsiniz dedi Emir." dedi Baran.
"Ne işi bu?" dedi Ada dayanamayarak. Hepsi birbirine baktı. Ben sadece Baran'a bakıyordum. "Önemli bir iş değil ya sadece abimin bırakması gereken bir paketi biz bırakacağız." dedi Baran.
Umut dizine vurdu ve; "Hay sikeceğim ya!" diye bir küfür savurdu. Emir sırıttı. "Ne zamandır yoktu böyle şeyler." dedi. Baran sesli bir şekilde güldü ve; "Bende öyle dedim." dedi.
"Abin kargocu mu?" dedi Ada. Gerçekten bu soru çok masumdu. Onların yasal bir iş yapmadığını adım kadar iyi biliyordum ve bu soru çok komikti.
Hepsi gülmeye başlayınca bende güldüm. "Hayır siparişleri bir nevi biz götürüyoruz." dedi Emir. Ada saçma bir şey sorduğunun farkına varmış olacak ki tebessüm edip kafasını salladı.
Bizim yurda vardık. Yavaşça arabadan indim. Sonra Ada'da indi. Arabaya el salladık. Araba sokağın sonuna doğru ilerledi ve gözden kayboldu. Yavaşça yurda doğru ilerledim.
Hayatım değişiyordu. Eski Nâre yerini yeni Nâre'ye bırakıyordu. Benim bir babam vardı. Fakat o adam hayallerimi süsleyen bir baba değilde herkese zarar veren bir babaydı. Öz kızına bile zarar vermişti. Hayalimdeki kral böyle değildi. Kötü kalpli acımasız bir kral olmak zorundaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOLUNAY
Genç Kız EdebiyatıNâre hiç arkadaşı olmadı. Bir yurtta kalıyor ve yurttaki herkes onu ucube olarak görüyor. Bu çıktığı hayat yolunda yanına aldığı arkadaşlar ne kadar iyi de olsa çok tehlikeliler. Bu hayat yolunu sizde okuyun. Bakalım engelleri yanlış geçmiş mi?