Hayatıma bir adım atmıştım. Ben hayatımız ilerlerken bu hayatı geri de bırakmak için belki de kendime yol arkadaşı arıyordum. Belki de bulmuştum.
Hızla odaya girdim. Üstüme bende yalnızca bir tane olan siyah elbisemi giydim. Elbisenin üstüne ise siyah deri ceket giydim. Siyah parıltılı spor ayakkabı geçirdim ayaklarıma. Saçlarımı tamamen saldım. Nemlendirici ve gözlerimi ön plana çıkarmak için rimel sürdüm.
Dışarı çıktım. Tüm bakışlar üzerimdeydi. Utanıyordum yine nefesim kesiliyordu. Derin bir nefes alıp geri verdim. Sanırım eskisi kadar kötü hissetmiyordum.
Aşağı indiğimde gördüm onları. Baran arabaya yaslanmış ellerini ceplerine koymuştu siyah bir kot gri bir tişört ve üstüne ise siyah kapşonlu ceketini giymişti.
Emir telefonu ile uğraşıyordu. Elini ise lacivert montunun cebine koymuştu. İçine sütlü kahve renginde bir sweet ve altına ise siyah kot pantolon giymişti.
Umut ceketini düzeltiyordu. Buz mavisi kot bir ceket içine beyaz bir sweet ve altına ise buz mavisi bir pantolon giymişti.
Umut beni görünce baş parmağını bana doğrulttu ve; "Çok güzel olmuşsun." dedi. Gülümsedim. Emir parmağını Umut'a doğrultu; "İlk defa bu salağa katılıyorum." dedi.
Baran'a döndüm ve; "Sence nasıl?" dedim. "Güzel." demekle yetindi. Neden? Yine mi umursamaz davranacaktı? Kapıyı açtı ve oturdu ön koltuğa. Sonra bende kapımı açıp öne oturdum. Emir ve Umut'da arka koltukta yerlerini alınca Baran arabayı çalıştırdı.
"Nereye gidiyoruz?" diye bir soru attım sessizliği bozarak. Baran bana baktı ve sonra tekrar bakışlarını yola çevirip dudaklarını araladı. "Ailemin mekanına, Kaktüs Bar'a gidiyoruz." dedi.
"Baran madem ailenin mekanı var neden yurtta kalıyorsun?" dedim. Onu tanıma arzusu ile dolup taşıyordum. "Cevap vermek zorunda mıyım?" dedi. Kafamı salladım.
"Ailem, ben ve abimi küçükken terk etti. Bizde, abimle yurda gelmek zorunda kaldık. Abim yirmi yaşında burayı açtı. Bende üniversite yurduna geçtim. Abimin yanına niye gitmedin diye sorarsan, küçüklükten beri yanımda olan bu ikiliyi bırakamadım." dedi. Umut ve Emir'i göstererek.
Ailesi neden terk etmişti acaba onu ve abisini? Ailesinden nefret ettiği gözlerinden okunuyordu ama sanki başka bir şey yaşamıştı.
"Peki sen?" dedi Umut. "Ben ailemi hiç görmedim. Gözlerimi ilk burada açmışım. Öyle der bizim müdür. Başka da hiçbir şey söylemez." dedim. Emir kaşlarını çattı ve; "Nasıl ya böyle yurtlar sadece onsekiz yaşına kadar kalınmıyor muydu?" dedi.
"Hayır kanka Sinan diye bir adam kızlar için böyle bir yurt yaptırmış. İlk maaşlarını alana kadar burada kalabiliyorlar." dedi lafı ağzımdan alarak.
Baran tam onlarla buluşacağımız yerin önünden geçince ona bakıp sordum. "Baran yanlız buluşacağımız yer arkada kaldı." dedim.
Bana baktı ve bir kafenin önünde durup biraz yaklaştı bana. "Ben kimsenin emirlerine uymak zorunda değilim. Yemek yiyelim sonra da yalnızca dördümüz bizim mekâna gidelim." dedi.
Haklıydı. Biz özgürdük. "Telefonlarınızı kapatın ve bugün eğlenelim." dedi Umut. Telefonumu elime aldım ve kapatıp çantamın derinliklerine gönderdim. Arabadan indik.
Kafeye girdik ve oturduk. Garson bir anda yanımızda belirdi. "Ne alırsınız?" dedi. Etrafıma baktım. Her yer fazla kalabalıktı. Derin bir nefes alıp geri verdim.
"Usta sen bize birer porsiyon köfte. Ortaya da çoban salatası getir ya. Birde patates kızartması." dedi Emir. "İçecek?" dedi adam bana bakıp. Onunla göz göze gelince bile korkuyordum. Ya yanlış bir şey söylersem diye çok korkuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOLUNAY
ChickLitNâre hiç arkadaşı olmadı. Bir yurtta kalıyor ve yurttaki herkes onu ucube olarak görüyor. Bu çıktığı hayat yolunda yanına aldığı arkadaşlar ne kadar iyi de olsa çok tehlikeliler. Bu hayat yolunu sizde okuyun. Bakalım engelleri yanlış geçmiş mi?