Linç

5.1K 489 17
                                    

Bitch wattpad sıralamada düşürmüş yine😒🤬. Ama okunma sayımız 358 olmuş hadi yine iyiyiz :D

.

 Telefonumu tekrar kontrol ettikten sonra sağa sapıp nihayet tanıdığım sokaklardan birine vardığımda neredeyse bir saattir yürüyordum. William'la dışarı çıktığımda yanıma para almayı akıl edememiştim. Beni yurda götürme teklifini de reddettiğimden odama yürüyerek gitmekten başka bir çarem kalmamıştı. Atalar boşuna dememiş akılsız başın derdini ayaklar çeker diye. İşte ben bu sözün yaşayan kanıtıyım.

 Uzun bir yürüyüşten sonra dün alışveriş yaptığım marketin önüne vardığımda saat on buçuğu bulmuştu. Dükkanlar çoktan kapandığından sokak alışık olduğumdan daha sessizdi. Yeni yeni esmeye başlayan sert rüzgarın değdiği tenim titremeye başladığında montumun fermuarını çeneme kadar çekip ellerimi ceplerime gömdüm. Havanın her an yağacakmış gibi bir hali vardı. Bendeki şans işte. Koca gün torbaya girmiş gibi yağmayıp tam da evsizler gibi gece gece sokağa düştüğümde yağacaktı.

 Yağmura yakalanmamak veya yakalanırsam da fazla ıslanmamak için ana yoldan sapıp kestirme olarak kullanabileceğim park yoluna daldım. Normalde gecenin bu saatinde buraya girmezdim çünkü sokak lambaları burada çok daha seyrekti ama başka çarem yoktu. Islak kıyafetlerle yürümektense karanlıkta düşüp götümü kırmayı tercih ederdim.

 Araba yolunun asfaltından parkın ara ara yerden fırlayan otlarla doluşmuş toprak yoluna saptığımda etrafım anında gecenin sesleriyle doluvermişti. Otlu alanları tercih eden çekirgelerin sesleri ağaçların dallarının arasında gizlenen, karanlıktan dolayı göremesem de varlıklarının gayet farkında olduğum gece kuşlarının kanat çırpma sesleriyle karışıyordu. Ne diyeyim bu beni baya ürpertmişti doğrusu. Korku filmlerinde ahmak sarışın amerikalı karakterlerin yapmamaları gereken bir şeyi yaptıklarında duydukları seslerin tıpatıp aynısıydı duyduklarım. Yüce tanrım, hayatım bir film olsa ben kesin gizemli yaşlı bir adamın 'ormana girme yoksa ölürsün beybi' diye uyardığı halde ormana giren ve filmde ilk öldürülen koca memeli sarışın amerikan kız olurdum.

"Amk sen bu kuş kafanla korku filmlerindeki sarışınlar kadar bile dayanamazdın. Kuş kafalı."

 Mikrofonu devralan iç sesime yan bir bakış atıp 'kes sesini bok' diye homurdandım. Korku filminde olsam yaşardım ben bir kere. Hem-

  Arkamdan gelen ve bir anda sessizliği dağıtan gülüşme seleriyle düşüncelerimden sıyrılmıştım. Dönüp arkama baktığımda bir grup sarhoşun bana doğru yürüdüklerini fark etmiştim. Yetersiz ışıktan dolayı yüzlerini görememiş olmama rağmen seslerinden pekte hayırlı tipler olmadıklarını kestirebiliyordum. Önüme dönüp, içimden bana bulaşmasınlar diye dua ede ede yürümeyi sürdürdüm. Ama hızımı da arttırmıştım. Böyle tiplerden her şey beklenirdi. Gelip telefonumu falan bile çalabilirlerdi örneğin. 

 Tam onları arkamda bıraktım derken az ilerimdeki çalılıklarda gördüğüm bir hareketlilikle beraber adımlarımı durdurdum. Kalbim hızla atarken bu hareketliliğe sebep olan şeyin ne olduğuna dair kendimce mantıklı bir açıklama getirmeye fırsat bulamadan yüzü kar maskeli bir figür önümde bitivermişti. 

Bir kaç saniyeliğine ikimiz de hareket etmemiştik. Ben, beni korkudan olduğum yere sabitlemiş adamı izlerken o da sanki ne yapacağımı beklermiş gibi beni izliyordu. Göğsüm aldığım her bir nefesle daha da hızlı inip kalkarken gözlerimi adamın yüzünden ayırıp aşağı indirdim. İki yanına sarkıttığı ellerinde silah benzeri bir şey yoktu. Fakat bu yine de bana zarar vermek istemediği anlamına gelmiyordu. Bildiğin yağmurdan kaçarken doluya tutulmuştum. Bir şeylerin fena halde ters gittiğini hissettiğimden adama ne istediğini sormak gibi bir salaklığa kalkışmadan direkt arkama dönüp koşmaya başladım ama çok ilerleyemeden peşimden gelen grup beni durmaya zorlamıştı.

 Şimdi yeterince yakın olduklarından artık onların da yüzlerinde kar maskeleri olduğunu görebiliyordum. Dört adam çevremi kuşatıp pis pis gülmeye başlamışlardı. Sertçe yutkunup, deli gibi atan kalbim yüzünden doğru düzgün düşünme yetisini kaybeden beynimle ne olduğunu anlamak istercesine dolmaya başlayan gözlerini adamların yüzlerinde dolaştırmaya başladım. Korkuyordum. Korkudan titreyen bacaklarımda ayakta bile zor durabiliyordum.

"Ne istiyorsunuz?"

  Kendi kulaklarımın bile zor duyabildiği bir sesle sorduğum soruyla aralarından bir tanesi bana yaklaşıp saçımdan kavradığı gibi yere fırlatmıştı. Korkunun neredeyse felç ettiği titreyen ellerimle yerden destek alıp doğrulacağım sırada karnıma yediğim bir tekmeyle iki büklüm oldum.

"Çok bilmişlik yapmanın zararları!"

 Bunu söyleyen adam saçımdan tutup kaldırdıktan sonra yüzüme indirdiği yumruğuyla beni tekrar yere serdi. Patlayan dudağımdan akan kan ağzıma dolmuş ve gözlerim kararmıştı. Artık doğru düzgün düşünemiyordum bile.

 Bir iki saniyelik sessizliğin ardından üzerimde bir ağırlık hissettim. Adam üstüme mi oturmuştu? Görüşüm tam netleşirken yüzüme inen ikinci bir yumrukla başım yere çarpınca bir anlık kendimden geçtim. 

 Gözlerim bir şey görmüyor olsa da kulaklarım adamların gülüşmelerini duyabiliyordu. Öldürülecektim. Kafamdaki tek düşünce buydu. Öldürülecektim!

Üzerime oturan adam suratıma sert bir tokat indirip, saçımdan kavrayarak beni kendine bakmaya zorladı.

"Bu sana iyi bir ders olmuştur artık."

 Kafamı tekrar kavrayıp yere çarpacağı sırada arkadaşlarından birinin haykırışıyla beni bırakıp ne olduğunu kontrol etmek için arkasına döndü. Tam o anda nereden geldiğini anlamadığım metal bir nesne tok bir sesle adamın kafasına çarpınca adam üzerimden devrilivermişti.

 Ne olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu. Bir süre öylece yatıp çevremdeki bağırışları dinledim. Vücudumun kontrolünü yeniden ele geçirebildiğimde dirseklerimin üzerinde doğrulup az ilerimde kadın olduğunu düşündüğüm bir figürle yumruklaşan adamları fark etmiştim. Yerde bilinçsiz bir vaziyette yatıyor olan diğer iki maskelinin haline bakılırsa kadının adamların üzerinde üstünlüğü olduğu belli oluyordu. 

 Yerden destek alıp ayağa kalktıktan sonra titreyen dizlerim el verdiğince koşmaya başladım. Kadının amacı neydi bilmiyordum. Bekleyip öğrenmeye hevesli de değildim.

**

 Yurt binasının önüne vardığımda dizlerimin beni taşıyacak hali kalmamıştı. Kanımdaki adrenalinin etkisi geçmeye başladığından dolayı artık keskin soğuğu ve yediğim her bir darbenin acısını vücudumda hissedebiliyordum. Kurşundanmış gibi ağır olan ayaklarımı zorlukla sürüyerek binanın kapısına yanaştığımda sağ tarafa yerleştirilmiş banklardan birinin üzerinde oturan William'ın silueti görüş alanıma girmişti. Onu gördüğüme bu kada sevineceğim hiç aklıma gelmezdi. Ancak bu gece yaşadığım olaydan sonra tanıdık birinin yüzünü görmek... Derince bir soluk alıp verdim. Bir şeyleri düşünmek bile şu an canımı acıtıyordu. Zaten artık bir şeyleri düşünmeme gerek bile yoktu. Beni görürü görmez oturduğu yerden kalkıp geniş adımlarla bana doğru koşan adamın görüntüsü içimi rahatlatmaya yetmişti. Güvendeydim. William yanıma vardığında beni omuzlarımdan kavrayıp, çatılı kaşlarıyla kana bulanmış suratımı süzdü. 

"Atlas?"

 Gördüğüne bir anlama veremediğini belli eder bir tonda çıkan sesinden endişeli olduğunu anlayabiliyordum. Parmağını nazikçe kandan yapış yapış olmuş dudağımda oynattı. Başımı kaldırdırıp lacivert gözlerine bakarak ağzımı aralayıp herhangi bir şey söylemeye çalıştım fakat tam o sırada bacaklarım bana itaati kesince dizlerimin üzerine çöküvermiştim. Konuşmayı bırak ayakta duracak gücü bile kendimde bulamıyordum. Bu sebeple beni eğilip kucağına alarak yerden kaldırdığında karşı bile koyamamış, ve başımı şu anda güvenebildiğim tek kişi olan bu adamın omzuna yaslayıp gözlerimi kapatmıştım.

ALIAS (BXB) -TAMAMLANDI-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin