Work Bitch

6.5K 519 34
                                    

  Gözlerimi açıp yanımdaki çalışma masasının üzerinde duran telefonumun ekranını açtım. Evet telefon. Benim zenginler gibi neon çalar saatim yoktu. Kol saatim bile yoktu ona bakılırsa. Her neyse kısa kes saat yedi buçuktu. Peki sabahın köründe kapımı hayvan gibi çalan da kimdi?

 Çıplak bacaklarımı yorganın altından çıkarıp cennetimsi sıcaklıktan Nevada soğuğuna geçiş yaptım. Kapıya doğru ilerlerken parmak uçlarıma basıyordum çünkü zemin buz gibiydi. Terliğin bile mi yok fakir diyecekseniz durun, evet terliklerim vardı. Hatta paraya kıyıp daha sıcak tutsun diye panduf almıştım. Peki onları neden mi giymiyordum? Çünkü odamda bir yere kaldırmış ve kaldırdığım yeri unutmuştum!

 Soğuk zeminde kurbağa gibi sıçraya sıçraya kapıya ulaştığımda anahtarı kilitte çevirip kapıyı aralayarak somurtkan suratımı dışarı uzattım. 

"Ben de hiç açmayacaksın sanmıştım."

 Ben engel olamadan Wiliam kapıyı itip odadan içeri daldı. Tabi sen kalkıp adamın seni odana bırakmasına izin verirsen olacak olan buydu işte. Sabahın köründe azrail gibi kapına dikilir, sapık gibi odana dalardı. 

 Normalde olsa çığlık atar, yurdu ayağa kaldırırdım ama sabah sersemliği üzerimdeydi ve yataktan yeni çıktığımdan dolayı doğal olarak pantolonum da yoktu. Bu yüzden tişörtümü aşağı doğru çekiştirip kapıyı arkamdan kapatarak yatağıma oturmuş adama doğru yürüdüm. 

 Yüzünde dün attığım yumruğun kızarıklığı hala geçmemişti. Bunu fark etmek tam da keyfimi biraz yerine getirecekti ki dün yanında ağladığım gerçeği aklıma gelince hissettiğim utanç bunun içine etti. 

 "Sana donut getirdim."

 Gülümseyen suratına boş boş bakmakla yetindim. 

 Bunun üzerine derin bir soluk alıp verdi. Yüzü düşmüştü. Onu böyle görünce ağzına shit ettiğimin vicdanının götü kalkmıştı tabii.

 Yüzüme zorlama bir gülümseme yerleştirip teşekkür ettim. Bir yandan da içimden vicdanıma istediğin oldu mu şimdi sürtük diye saydırmayı ihmal etmemiştim. Şimdi adam mutlu olduğumu düşünecekti. Sülük gibi yapışıp peşimden düşmeyecekti. 

 Gözleri çalışma masamın üzerindeki çizgi romana düşünce gülümseyip sordu.

"Beğendin mi?"

 Başımla onayladım. Koskoca Clive Barker yazmış da beğenmeyecek miydim? Soruya bak!

 Elindeki paketi çalışma masamın üzerine koyup oturduğu yerden kalktı. Galiba gidiyordu. NİHAYET.

 Ama hayır tabi o şans nerede? Onun yerine yüzünde yan bir gülüşle çıplak bacaklarıma hitaben "ben kahveyi hazırlarken sen de üstüne bir şey giy en iyisi" demesinin ardından mutfağa doğru yol aldı. Bir şey söylemeden dolabıma gidip üzerime giyecek bir pantolon aramaya başladım. Hıh, kahveymiş. Ara dur bakalım. Adam Amerikalı falan sandı herhalde. Ben sabahları içsem içsem ya süt ya da bitki çayı falan içerdim en fazla. Bende sabahları filtre kahve içecek zenginlik mi vardı sanki? Fakirsen fakirliğini bilip ona göre davranmalıydın. Benim hayat felsefem buydu işte.

 Nihayet üzerime rahat, sıcak ve bacaklarımı örtecek bir şey giymemin ardından önündeki tezgahlara şaşkınlık içinde bakan adama hitaben konuştum.

 "Kahve nereden çıktı, siz İngilizler çaya hasta değil miydiniz?"

 Onaylar nitelikte bir ses çıkarınca çayın ve sütün yerini tarif edip ardından çantamı kaparak çalışma masamın başına geçtim. Bu İngilizler çayı sütle içiyorlardı. Tuhaf yaratıklar işte. Ben de nasıl yapılır bilmediğimden tadını merak ediyordum tabi. Şimdi fırsat ayağıma gelmişken tepmek ayıp olurdu. 

 Birkaç saat sonra girecek olduğum dersin notlarını çıkarıp çalışmaya başlamadan önce William'a dönüp çok sevidiğim o şarkıyı mırıldanmaya başladım. "You better work bitch... you better work bitch..."

Yorumlar yorumlar yorumlarr. Hadi dökülün yorumları

ALIAS (BXB) -TAMAMLANDI-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin