Üniversite binasının önüne geldiğimizde William'ın saçlarımı karıştıran elini itip (adama bak sanki köpek seviyor), getirdiği için teşekkür ederek arabadan indim.
Bu gün programım yoğundu. Ders üstüne ders vardı. Uykulu gözlerimi ovuşturarak bölüm binama doğru yürümeye başladım. Dün gece saat dörde kadar William'a alacak bir hediye düşünmüştüm. Onun için uygun bir şey bulmam, ardından ürünü internette aramam saatlerimi almıştı. Nihayet güzel bir şeye denk geldiğimde onun da kargo tesliminin yarına yapılmasının imkanının olmadığını öğrenmiştim.
Sıkıntıyla ufladım. Ne yapacaktım ben şimdi?
Düşünceli düşünceli sınıfa girdiğimde ders çoktan başlamıştı. Eğitmene gülümseyip boş bulduğum bir sıraya geçtim. Derse dikkatimi veremeyeceğim aşikardı. Yine de defterimi çıkarıp Profesör Maria'nın söylediklerini not almaya başladım. Söylenilenleri anlamasam da en azından eve gittiğimde aldığım notlardan çalışabilirdim. Bu dersi Sarah possay'si almadığı için bu gün tanrıya şükür onun şeytan görsün desem şeytana üzüleceğim yüzünü fazla görmeyecektim. Tanrı yukarda şu gerginlikle onu görsem profesör falan dinlemem saçına yapışırdım.
Kırk dakikanın kırk saat gibi hissettirdiği ders sonunda bittiğinde sıramdan kalkıp koridora doğru yürürken telefonumu çıkarıp ders programımı kontrol ettim. İngiliz tarihi! Al işte... Bu bölümü seçip okuyanın amk! Zamanda geriye dönebilsem ilk işim bölüm seçmeyi düşünen ergen 'ben'in ağzının ortasına koca bir tokadı indirip, "okuyacaksan bari para getirecek adam gibi bir bölüm oku" diyerek öğüt vermek olurdu.
Ders bir alt kattaki 309 numaralı amfide yapılacaktı. İçimden noel arifesini resmi tatil ilan etmeyen yetkililere saydıra saydıra asansöre doğru yol aldım. Evet bir alt kata asansörle inecektim. Keyif benim değil mi? Neyse, dediğim gibi bugünü tatil yapsalardı ne olurdu sanki? Ölürler miydi? Hem ne güzel dersliklerde harcayacağım zamanı mağazalarda dolaşıp hediye aramak için kullanırdım. Ama yok işte. Götlük bu British'lerin kanlarında vardı.
Asansörün önüne geldiğimde çağırma butonuna basıp beklemeye başladım. Kat düğmesi yanıp ta kapılar açıldığında tam içeri girecekken arkamdan gelen sesle elimi kapanmasını engellemek için kapı aralığına doğru tuttum. Profesör Grace nefes nefese yanıma geldiğinde yüzüme gülümseyip odasının olduğu numaraya bastı.
"Nasılsın Atlas?"
Kadına gülümsedim. Dersime giren hocaların çoğu daha adımı bile bilmezken Grace beni her gördüğünde nasıl olduğumu veya bir şeye ihtiyacım olup olmadığını soran çok tatlı bir kadındı. Boyu, düz tabanlı ayakkabılarına rağmen benden neredeyse on santim kadar uzun olduğundan dolayı başımı hafifçe kaldırıp yüzüne gülerek "daha iyi günlerim de olmuştu" diye cevapladım.
Başını anladığını belirtir bir şekilde salladı.
"Bu gün derste yorgun görünüyordun. Uykunu alamamış gibiydin."
Ceketimin fermuarıyla oynarken ona dün gece uyuyamamın sebebini anlattım. Beni bir süre dinledikten sonra beyaz dişlerini gösteren bir gülümsemeyle istersem yardım edebileceğini söyledi. Bunun üzerine biraz düşündüm. William'a almayı düşündüğüm şey çok sevdiği Batman desenli baksır takımıydı. Şimdi yanlış anlaşılmasın. Adam zengindi falan ama sonuçta insandı da. Şu anda ihtiyacı olabilecek tek şey de iç çamaşırıydı çünkü evde sadece beş tane kalmıştı. Evet kalkıp iç çamaşırlarını saymıştım. İnsan çaresiz kalınca her şeyi yapabiliyordu işte!
Tabi bunu kalkıp ta üniversite profesörüme söyleyecek değildim. O yüzden beni erkekliğimden utandıracak kadar yapılı bir vücuda sahip olan kadına gülümseyip, üzerinde biraz daha düşünmem gerektiğini söyleyerek konuyu kapattım.
***
Eve döndüğümde saat üç buçuğu bulmuştu. Anahtarımla kapıyı açıp içeri girdim. Biraz Ahsoka'yla oynar ondan sonra da akşam yemeğimizi hazırlamaya başlardım.
Oturma odasına girdiğimde William'ı yere oturmuş kucağında Ahsoka'yla oynarken bulmuştum. İtiraf etmeliyim ki ikisi de (evet, eyfel kulesi gibi boyuna rağmen William bile) çok tatlı görünüyorlardı. William beni fark ettiğinde heyecanlı bir şekilde yanıma koşup, eliyle şu aralar alışkanlık haline getirdiği saçlarımı karıştırma hareketini yaptıktan sonra, "Hadi git ben yemeği ısıtırken üzerini çıkar." diyerek beni hafifçe yatak odasına çıkan merdivene doğru iteleyip mutfağa girdi. Adama eve gelmeden önce en aşağı on mağazayı dolaşıp aldığım hediyeyi vermeye fırsat bile bulamamıştım.
👁💋👁
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALIAS (BXB) -TAMAMLANDI-
Action-TAMAMLANDI- *** "Engelimi kaldırmayacak mısın?" Başımı hayır anlamında sallayınca birden ciddileşen tonuyla sordu. "Neden?" Elimde kolamla arkama yaslanıp, "çünkü erkeklerden hoşlanmıyorum" dedikten sonra ekledim. "Ve sen baya baya yavşıyorsun." B...