Bölüm 6

28.6K 1.5K 19
                                    


"Hayır" deyip haykırarak yine bir kabustan uyanmıştı. Üstü başı terden sırılsıklam olmuştu. Yine o lanet sabaha ve sonrasında kötü günlere gitmişti rüyalarında. O anlardan sonra hiç normal rüya görmemişti. Tüm uykuları haykırarak uyanmasıyla son buluyordu. Bunun için basit ilaçlar kullanmıştı. Fakat hiç bir ilaç ona uykularını geri vermiyordu. Elinin tersi ile alnında biriken terleri sildi ve hemen kendini banyoya attı. Şubat ayında soğuk su ile yıkanmak delilikten başka ne olabilirdi ki! Fakat Anka Yüzbaşının kendisine gelmesi için başka bir yol yoktu. Üzerinden soğuk su akıp giderken o banyonun duvarına elini dayadı gözlerini kapatarak. Şampuan dökmedi kısa saçlarına. Onun ki yıkanmak değildi, sadece kabustan uyanmaya çalışmaktı. Bornozunu üstüne geçirip kahve makinesinin başına geçti. Düğmesine basıp hazır olmasını beklemeye koyuldu. Telefonun sesi ile bölündü düşünceleri. Arayanı görünce istemsizce hazır ol pozisyonuna geçti.

"Emredersiniz Albayım!"

"Anka, Alp Binbaşı bugün geliyor. Tim onu almak için gidiyor. Sen de hazırlan Necmi'nin yerine gel. Orada bir hoş geldin diyelim."

"Albayım ben gelmesem" Çekinerek.

"Anka" Karşılık verdi sesini yükselterek.

"Emredersiniz Albayım" Telefon kapandı. Elini alnına çat diye vurdu. Necmi'nin yerine ne zaman gitse rakıyı fazla kaçırır, sabahını da deli gibi bir baş ağrısıyla uyanırdı. Sonrasında ise tüm sinirini timden çıkartırdı. Ağrısını unutmak için deli gibi eğitim yapar ve yaptırırdı. Bu durumu kendi bildiği gibi diğer arkadaşları da gayet iyi biliyordu.

Yavuz diğerlerine endişeyle bakıyordu aracın içerisinde. Aynı tedirginlik hepsinde vardı. Ama önce kim konuşsun der gibi birbirlerine bakıyordu. Çok fazla beklemeye gerek kalmadan İsmail hepsinin sesi oldu.

" Yarın sabah boku yedik hepimiz" Baktı onlara. Burhan öfke ile

"Düzgün konuş" İşaret parmağını ona doğru sallarken. Eren ne olduğunu anlamadığı için şaşkın şaşkın onları dinliyordu. Daha fazla dayanamayıp

"Altı üstü yemeğe gideceğiz neden bu kadar tedirgin oluyorsunuz anlamadım." Turgut söz aldı

"Çömez ne olduğunu yarın sabah eğitim alanında çok iyi anlayacaksın ama biraz acılı olacak şimdiden uyarayım" Saçını düzeltirken. Eğitim dedi kendi kendine ne olabilirdi ki! Sonuçta buraya gelebilmek için bu eğitimleri almışlardı. Daha fazla ne olabilirdi ki. Onun yanında oturan Burhan ondaki tedirginliği fark edince

"Merak etme evlat. Bilmediğin bir şey yok. Sadece bir tık üstünü düşün" Berke ellerini dizlerine koyup avuçlarını birleştirdi

"Çömez hazırlıklı ol diye diyorum, rakı içtiği sabah ben bile korkuyorum Anka Yüzbaşından" deyince Eren'in tedirginliği iyice arttı. Binbaşıyı almaya gidecekler arkasından yemek yiyeceklerdi. Ne olabilirdi ki diye düşünürken, şimdiden sabah olacak olanların korkusunu yaşamaya başladı.

Arabasını park ettikten sonra, kapıdan içeri girdi. Sakin bir ortam vardı. Fakat Necati onun içeri girdiğini görünce gözleri büyüdü. Çünkü en son onu burada gördüğünde birinin burnunu kırmakla meşgul olduğunu hatırlıyordu. Heybetiyle içeri girişinde bile asalet olduğunu düşünüyordu, Necati. Babasından yadigar olan bu ocak başı ona bir çok dost kazandırmıştı. Askerler genellikle buraya gelir ve rahat ederlerdi. Fakat bunu bilmeyen başı bozuklar bazen gelir hır gür çıkartmaya çalışırlardı. Anka'nın yalnız geldiği bir akşamda bunlardan birine denk geldi. Masada tek başına bir kadın olarak görmüşlerdi onu. Sandalye çekip oturmuşlardı. Fark ettiği gibi onları başka masaya davet etmişti fakat umursamadılar. Anka ise anlamasız bir şekilde sakin duruyordu. Ama Necati biliyordu bu fırtınadan önceki sessizlikti. Artık olacak olanları beklemeye koyulmuştu tezgahın arkasında.

"Tatlım bu meret yalnız içilmez" Önündeki bardağı eline alarak. Anka sadece bakmakla yetinmişti. İçsin dedi kendi kendine. Sonra kalkar giderler. Çünkü Necati abiye karşı saygısızlık etmek istemiyordu. Fakat karşısında oturan serseriler gittikçe kaşınmaya başlamışlardı. Anka biliyordu, deli rüzgarlar esmeye başlamıştı teninde.

"Arkadaşlar başka masaya geçerseniz sevinirim" Ondan beklenmeyecek kadar kibar bir şekilde. Kendinden yaşça küçük olan iki delikanlı kahkahalar ile gülmeye başlayınca diğer masada oturanlarında dikkatini çekmişlerdi.

"Bakın" Kibarlığını korumaya çalışarak

"Canınızı yakmak istemiyorum. Kalkın başka masaya geçin." Ama işte akacak kan damarda durmaz derler ya onlarınki de o hesaptı. Karşısında oturan yanağına doğru uzanıp makas almaya çalışınca bileğinden tutup ters çevirdi. Kırılma sesi tüm lokantayı inletmişti. Bileği elinde olan delikanlı bağırırken diğeri ona hamle yapmaya çalıştı. Yavaşça yerinden kalktı, boynunu sağa doğru çevirip çıtlattı.

"Hadi çıkın buradan" Bileğini savuşturarak. Ama canı yanan delikanlı hazmedemedi bu durumu. Sonuçta herkesin önünde bir kadından dayak yemek zoruna gitmişti. Yerine oturdu Anka. Kadehine uzandı. Görmemezlikten gelmeye çalıştı fakat rahat durmadılar. Yanındaki sandalyeyi çekip yere attı canına susamış olan. Önce baktı gözlerine sonra ayağı kalktı elleri belinde. Bu hareketi kolunun altında kemere takılan silahın görünmesine sebep oldu. Yüzü aydınlandı delikanlının

" Bak bak demek askersin he. Birde silahın var. Vay be" Yüksek sesle. Silahına güvendiğin için mi götün kalkıyor senin dedi ona hamle yaparak. İşte dönüm noktası! Fazla uğraşmadan tek bir yumruk ile burnunu kırmıştı. Diğeri hamle yaparken ona da bir tekme savurup yere düşürdü. Sonra hiç bir şey olmamış gibi masasına oturdu. Necati ise diğerlerinin yardımları ile iki adamı dışarı çıkardı. Son yudumunu kafasına dikti Anka. Vicdan azabı duymadan mezesinden bir çatal aldı. Rakısını tazelerken yüzüne bakmadan

"Necati abi kusura bakma"

"Ellerine sağlık" Ağzı kulaklarına varırken.


@gece_tanesi bu bölüm sana gelsin daimi tatlişim...

ANKA (Satışta)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin