Bölüm 4

34.8K 1.5K 255
                                    


     Eren lojmandaki ilk gecesini ona sert bakan komutanı çözümlemeye çalışarak geçirdi. Sert bir kadın olduğunu söylemişlerdi. Fakat bu kadarını beklemiyordu. Bakışları ile şimşekler çaktırmıştı içinde. Karşında bacaklarının titremesine engel olamamıştı. Kendisine söylediklerinde çok haklıydı. O da bunun bilincindeydi. Kendini bildi bileli hep asker olmak istemişti. Ailesinin zorlaması ile hukuk fakültesini okumuştu. Bir yıl mesleğini yaptıktan sonra, ailesinden habersiz mülakatlara katılmış ve kazanmıştı. İstanbul'da görev yaparken çok karşı çıkmamışlardı ona. Lakin buraya atamasının Hakkari'ye çıktığını öğrendiklerinde epey bir baskı görmüştü. Onu bu kararından kimse döndürmeyi başaramamıştı. Şimdi tim ile birlikte çıkacakları ilk operasyonu iple çekiyordu.

Polat, ekibin en olgunuydu. Anka yüzbaşının dinlediği tek kişiydi. Evli ve iki çocuk babası olan Polat Başçavuş rütbesindeydi. Onunla çalıştığı için kendini şanslı hissediyordu. Her ne kadar öfkeli de olsa, biliyordu ki tim arkadaşları onun için her şeyden önce geliyordu. Kadın olmasına rağmen duygularını olağanüstü bir şekilde kamufle ediyor ve Polat onun bu özelliğine saygı duyuyordu. Özellikle bu yönüne ayrı bir hayranlık duyuyordu Polat. Evine gittiğinde çocuklarının bu kısa sürede ne kadar büyüdüğünü görünce şaşırdı. Eşine gelmeden lazım olan bir şey var mı diye sorunca, güzel hanımı sevdiği tüm yemekleri hazırlamıştı. Mükemmel bir sofra hazırlamış ve onun gelmesini beklemişti.

İskender, timin iletişim organizasyonu ile görevliydi. Elektrik mühendisi olan adam diğer 4 arkadaşı ile aynı evi paylaşıyordu. Hayatında biri yoktu. Daha önce nişanlanmıştı sevdiği kız ile. Fakat görev yerini öğrendikten sonra ayrılmışlardı. Arkasında gözü yaşlı bir eş bırakmamak için verdiği bu karardan ara sıra pişmanlık duyuyordu. Ancak televizyonda şehit haberini alan ailelerin perişanlığını gördükçe kararını sorgulamaktan vazgeçiyordu. Kerem, Berke ve Mustafa ile aynı evi paylaşıyorlardı. Hepsi, vurdumduymazdı, evdeki temizlik konusunda. Fakat en azından Berke ve Kerem mutfakta yemek işlerini hallediyorlardı. Mustafa ise İskender'in zoru ile temizliğe yardım ediyordu. Eli işte gözü oynaşta olan birinin yaptığı iş ne kadar olursa onunki de öyle oluyordu işte.

Kerem, Van'da doğmuş ve bilgisayar mühendisliği okumuştu. Ailesinin tek çocuğuydu. Onun için her zaman göz bebeği olmuştu. El bebek gül bebek büyümüş olan bu delikanlının askerliği seçmesinin üzerine ailenin içinde bomba etkisi yaratmıştı. Fakat o hiç bir itirazı kabul etmemişti. Vatanı için savaşmak onun en büyük hayaliydi. Öğrencilik döneminde katıldığı yemek kursları sayesinde şimdi mükellef sofralar hazırlıyorlardı Berke ile.

Berke, timin en kalıplı adamıydı. Spor akademisini bitirmiş ve bir yıl kadar öğretmenlik yapmıştı. Fakat bu mesleğin ona göre olmadığını anlaması kısa sürmüştü. Yakın dövüş konusunda ekibin en gözdesiydi. Anka yüzbaşı ile girdiği kavgalardan en zevk alan kişi Berke idi. Teğmen Rütbesi ile timin rütbelilerinden biri. Onun kalıbını gören her hangi biri mutfakta bu kadar başarılı olabileceğini asla düşünmezdi. Tencereye koydu su bile lezzetli oluyordu keratanın.

Mustafa, İstanbul beyefendisiydi. Elinden telefon düşmez. Kızlar onu gördüğünde de dipleri düşer. Çarşıya ne zaman çıksa farklı bir kız ile yemeğe giderdi. Yakışıklı ve bakımlı olmayı seven hovardanın tekiydi. Herkesi kendine aşık eder, fakat kimseye uzun süreli bağlı kalamazdı.

Yasin, ayrıntılara takılmak ile ilgili problem yaşayan biri. Bu özelliği sayesinde operasyonlarda keskin nişancılığı değerli bir hal alıyor. Kimsenin fark etmediği yerlerde küçük mercekte ayrıntıları yakalıyor ve ekibin takdirini kazanıyor. Onların şikayet ettikleri önlerine gelen yemek ile ilgili bile onlarca ayrıntıya takılıp kalması.

Barın, timin en sessiz ve en sakini olarak ünvan kazanmıştı. Operasyonlar haricinde sürekli kitap okurdu. Bir kelimenin karşılığını anında verir, hatta çoğu kere tim arkadaşları tarafından "yeter" diye susturulurdu. Fakat birlikte çıktıkları operasyonlarda o halinden eser kalmayan bir deliye dönerdi. Anka yüzbaşının deyimiyle kişilik bozukluğuna sahip biriydi.

Yavuz, keskin nişancılarından biridir. En büyük aşkı silahıydı. Çoğu kere, silahını öperken gördükleri için alay konusu olmaktan kurtulamamıştı. Kızlarla hiç alakası olmayan Yavuz'un tek isteği Anka yüzbaşı gibi bir kadınla evlenmekti.

Turgut, ah o yok mu o? Operasyonların maşası. Çanakkale'de doğdu ve ailesi hala orada yaşıyor. İzinlerinde annesi en sevdiği yemekleri yapar kilo aldırarak göreve yollardı. Akıcı bir şekilde konuştuğu dilleri kendi bile unutmuştu. Tek başına çıktığı istihbarat görevlerinde adamın asker olduğuna kimse ihtimal vermezdi. Uzun saçları ve sakalları ile tam bir fırlamaydı. Renkli gözleri onun en büyük silahıydı. Hovarda olduğu kadar gözü kara olanlardan biri de Turgut'tu.

Eymen, alnındaki bandanası ile meşhur olan sağlam bir askerdi. En önemli özelliği kullandığı bıçaklardı. Adamın kullandığı tek silahı üzerinde taşıdığı onlarca bıçaktı. Onların kurşun ile indirdiği adamları o uzaktan isabet ettirdiği bıçak ile oluyordu.

Burhan, tim içerisindeki dini ile bütünleşmiş olanlardan biriydi. Hepsinin imanı vardı fakat ihmal ettikleri de çok fazlaydı. Görevlerde bile imkanı oldukça abdestli olur ve namazını kılmaya çalışırdı. Su olmadığı yerlerde tehemmüm ile görevlerini yine de yerine getirirdi. O yüzden ekipte ona Hocam diye hitap edilirdi.

İsmail, gurubun en çok konuşanlarından biriydi. Yaptığı soğuk espriler ile başlarını şişirirdi. Hiç susmazdı. Hatta bir kaç kere bu konuşmaları yüzünden yerlerini belli etmişti. Anka yüzbaşından deli gibi korkuyor fakat diline gem vuramıyordu. Arada bir yaptıkları ekip toplantılarında tek susmayan o oluyordu her zaman ki gibi. 

@AsenaKutsal7 Bu bölüm sana gelsin tatliş.

ANKA (Satışta)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin