1.Bölüm🔮

608 58 49
                                    

*Kendinize birer cadı veya büyücü adı seçer misiniz? Benimki Mathilda. :)*
~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~

*Bu kitap artık hayatta olmayan kuşum Deniz'e ithaf edilmiştir.💙*

Başımı kaldırıp gri gökyüzüne baktım. Yağmur her an yağacak gibiydi. Sabah sinirimi bozan o ışıl ışıl hava değiştiği için keyfim yerine geldi. Gökyüzü masmavi, bakın! Hadi, dışarı çıkıp havanın tadını çıkaralım. Zambaklar açmıştır değil mi? Saçlarımın arasında görmek istiyorum onları. Hayır, şimdi sırası değildi. Kasvetli havaları seviyordum ben. Bu hep böyleydi. Siyah pelerinimi boğazımı daha da örtecek şekilde yukarı çektim. Kapüşonumu kullansam iyi olacaktı. Yağmur çiselemeye başlamıştı.

Adımlarımı hızlandırıp Bayan Moroles'ın dükkanına girdim. Dükkan her zamanki gibi çiçek kokuyordu. Aslında bir sürü çiçeğin karışımı gibi kokuyordu ama hangi çiceklerin kokusu olduğunu anlamak zordu. Bu yüzden çiçek gibi koktuğunu söylemek iyi bir kurtuluştu. Etrafa göz atıp Bayan Moroles'in her zaman arkasında durduğu kasanın yanına gittim. Burada değildi. İçerideki odadan şarkı mırıldanma sesi geliyordu. Bölmemeye karar verip dükkandaki eşyalara bakmaya başladım. Nasıl olsa işi bitince gelecekti.

Evdeki büyülü lamba bozulduğu için buraya gelmiştim. Gece yatağa uzandığımda istediğim renkte yanmasını seviyordum. Geçen gece gelen bir öfke dalgalanmamdan nasibini alan lambam parçalanmıştı ve ne kadar büyü denesem de eskisi gibi olmasını sağlayamamıştım. Evdekilere de neden kırıldığını açıklamak istemediğim için buraya gelmiştim. İşte oradaydılar! Yeni modeller gelmişti. Üzerinde minicik yıldız figürü olanlara bakıp gülümsedim. Adımla da uyumluydu.
"Ah, Alnilam! Burada mıydın? Ben de içeride çay içiyordum. Neden haber vermedin tatlım?"
Bayan Moroles'e dönüp gülümsedim. Pembe cübbesiyle çok hoş görünüyordu. Ona doğru yaklaşıp tam karşısında durdum.
"Rahatsız etmek istemedim. Bütün gün cadılarla ve büyücülerle uğraşıyorsunuz. Biraz keyif yapmaya da hakkınız olmalı değil mi?" Dedim anlayışlı bir ses tonuyla. Bayan Moroles'in etrafında kırışıklıklar oluşmaya başlayan gözleri yaşardı. Sevecenlikle başını salladı.
"Çok düşüncelisin tatlım. Senin gibi iyi bir kıza bu yapılanlar..."
Boğazımı temizleyip arkamdaki yıldız desenli lambayı gösterdim.
"Bu lambayı almak istiyorum. Evdeki bozuldu da."
Bayan Moroles dudaklarını birbirine bastırıp lambanın durduğu yere doğru yürümeye başladı. Normalde bir şey aldığımızda asasını kullanıp eşyanın yanına gelmesini sağlardı. Şimdi gidip elleriyle almasının nedeni toparlanmama izin vermekti. Bunu biliyordum. Aklıma üşüşmeye başlayan kötü anılardan soyutlanma umuduyla gözlerimi açıp kapattım. Bugün değil. Bugün olmaz. Hatırlamana izin yok. Cumartesiyi bekle.

İç hesaplaşmam devam ederken Bayan Moroles lambayı getirip sessizce pembe bir kutuya koydu. Siyah olmasını tercih ederdim. Pembeden nefret ediyordum artık. Saçlarım da dahil olmak üzere. Bayan Moroles kutuyu bana uzatıp yüzüme baktı. Bir şey görmek istiyormuş gibi gözlerini kıstı. Ona ifadesiz bir yüzle bakıyordum.
"Saçlarını kazıttın mı yoksa?" Dedi suçlayıcı bir tonla. Sertçe yutkundum. Evet, bunu düşünmüştüm ama babam izin vermemişti. Defalarca siyaha boyamama rağmen anında eski haline dönmüştü. Yaptığım büyüler de işe yaramamıştı.
"Hayır. Kapüşonumun arkasındalar. Artık pembeyi sevmediğimi biliyorsun. Ben eskisi gibi değilim."
Bayan Moroles'in dudakları iki yana yayıldı ve hafifçe gülümsedi. Başını yana yatırdı.
"Sen hâlâ aynı masum kızsın Alnilam. Kalbin aynı."
Sözlerinin etkisinin bana ulaşmasına elimden geldiğince engel olarak kutuyu alıp parayı uzattım. Teşekkürler diye geveleyip kendimi dükkandan dışarı attım. Bütün yol boyunca aklıma düşmemesi için direttiğim anılarım sonunda ortaya çıkmıştı yine. Bu kez çocukluğumdan kalan bir anıydı.

Gökyüzündeki İncilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin