Yıldızların parlaklığına bakıp gülümserken esen sıcak bir rüzgar saçlarımı yüzüme savurdu. Çimenler ıslaktı. Bacağımın altında yer yer ıslaklık hissediyordum. Az önce ışık büyüsü yerine su çıkarma büyüsü yaptığım için olmuştu. Luna ve Marcus yanımdayken gülmekten büyülü sözleri tam olarak söyleyemiyordum. Doğru düzgün büyü de yapamıyordum böylece. Sağımda yatan Luna, Marcus'a bir şeyler söyleyince o tarafa döndüm.
"Neye gülüyorsunuz?" Dedim hevesle. Marcus işaret parmağını dudağına götürdü. Karşıdaki kedi dans ediyordu. Kendimi tutamayıp kahkaha attım.
"Bu komik ama görenler yanlış anlayacak. Herkesin içinde büyü yapmamız yanlış. Marcus kediyi normale çevir." Dedim ciddi bir sesle. Marcus yüzünü asarak dediğimi yaptı.Görüntü değişti. Bu kez Marcus'u ilk kez gördüğümüz ağacın yanındaydık. Luna yoktu. Gizlice yaptığı bir büyü yüzünden evden çıkması yasaktı. Marcus zambaklardan birini kopartıp bana uzattı. Gülümseyerek elime alıp burnuma götürdüm. Çok güzel kokuyordu.
"Ben seninle bir şey konuşmak istiyorum Alnilam. Daha doğrusu bir şey itiraf edeceğim. Biz tanışalı kaç yıl oldu?" Dedi Marcus yumuşak bir sesle. Hemen hesapladım.
"Beş yıl oldu. Neden sordun?"
Gülümsemesi yüzüne yayıldı. Yeşil gözleri parlıyordu.
"Beş yıl demek. Sana olan sevgim beş yılda hiç azalmamış."
Boğazım kurumuştu. Ne diyeceğimi bilemez halde durdum. Elini saçlarıma götürüp okşadı. Nefesimin kontrolünü kaybediyordum.
"Sana aşığım Alnilam. Burada seni gördüğüm ilk günden beri. Sen benim güzel zambağımsın."
Şaşkınlığım had safhaya ulaşmışken yüzümün yandığını hissettim. Aklımdan Marcus'un gözlerinin ne kadar güzel olduğu geçiyordu. Bana sarıldığında ne kadar mutlu olduğumu hatırladım.
"Ne düşünüyorsun? Sen de beni seviyor musun?" Dediğinde robot gibi başımı salladım.
"Evet." Dediğimde bana sarıldı.
"Seni asla bırakmayacağım." Diye fısıldadı kulağıma doğru."YALANCI!"
Yatakta çığlık atıp yere düştüm. Sürekli yalancı, yalancı diye sayıklıyordum. Yeni aydınlanmaya başlayan odanın içinden biri çıkıp beni kaldırmaya çalıştı. Debeleniyordum ve bunu neden yaptığımı bilmiyordum. Aslında bacağım acıyordu ve yatağa yatmam iyi olacaktı ama hiçbir şeye aldırmadan debeleniyordum.
"Alan! Yardım et. Onu durduramıyorum." Dedi annem titreyen sesiyle. Kendimden geçmiş gibi debeleniyordum. Babam odaya girip beni kaldırmaya çalıştı. Sağlam ayağımla ona tekme attım. Acı içinde geri çekileceğine üzerime doğru eğildi ve bana sarıldı.
"Geçti kızım. Alnilam, bana bak. Geçti. Geçmişte kaldı. Duy beni."
Son cümleyi zihnime söylemişti. Zihnim durulunca vücudum debelenmeyi kesti. Başım babamın göğsüne doğru gevşedi. Kalp atışlarını duyabiliyordum. Annem titreyen eliyle bana parlayan bir sıvı dolu bardak uzattı.
"İç bunu. Bozulan sinirlerini yatıştırır."
Bardağı elime alıp içindekini bir kerekte içtim. Şimdiden rahatladığımı hissediyordum. Babam benden biraz uzaklaşıp yüzüme yapışan saçlarımı omuzlarımdan arkaya attı. Nefesim normale dönmüştü. Korkudan yüzü bembeyaz görünen anneme baktım. Elleri hâlâ titriyordu.
"Konuşmak ister misin Alnilam?" Dedi bana bakarak. Gözlerimi kapatıp açtım. Uykum vardı ama uyuyunca yine rüyamda onları görmekten korkuyordum.
"İstemiyorum ama babam yanıma yatsa olur mu?" Dedim babama bakarak. Babam gülümsedi.
"Elbette tatlım."Annem derin bir nefes alıp odadan çıkarken ayağa kalkıp kendimi yatağıma attım. Babam da yavaşça yanıma uzandı. Yana dönüp ona sarıldım. Nefesi bana huzur veriyordu. Bir süre hiç konuşmadan onun nefes alıp vermesini dinledim. Daha sonra konuştuğumdaysa gözyaşlarım siyah cübbesine akıyordu.
"Bir yıl önceki gibi acıyor baba. Hiç geçmedi. Marcus neyse de Luna'nın yaptığını affedemiyorum. O bana bunu nasıl yaptı? Dediklerini duymalıydın. Kalbime bıçak saplasa daha az acırdı. Ben bunu hak edecek ne yaptım?"
Konuşmam bitince daha çok ağlamaya başladım. Babamın içini çektiğini duydum.
"Bazen işler istediğimiz gibi gitmez. Kötü bir şey yapmasak da başımıza acı verici olaylar gelebilir. Marcus seni sevdiğini söylüyordu. Senin kadar ben de inanmıştım ona. Luna'ya gelince ona ne oldu hiç anlayamadım. Bizi bırakıp gidecek biri değildi o. Herhangi bir büyünün etkisi altında olmadığından emin misin?"
Başımı hızla salladım.
"Eminim. Herhangi bir büyünün etkisindeymiş gibi davranmıyordu. Sadece nefret doluydu. Sanki benden ömür boyu nefret etmiş de o an hepsini kusuyor gibiydi. Bakışlarındaki alay kalbimi dondurdu. Bana seni birinin sevebileceğine inanacak kadar aptalsın dedi."
Durup tekrar ağlamaya başladım.
"Beni kimse sevmez mi baba?"
Babamın çenesini sıktığını gördüm. Ellerini yumruk yapmıştı.
"Bu boş laflara inanma. Seni herkes sever. Luna'nın yaptığı bu terbiyesizlik cezasız kalmayacak."
İçimden bir yerde bir şey buna üzüldü. Küçük kardeşim acı çekemezdi. Ya benim çektiğim acılar ne olacak, dedi içimdeki başka bir yer. Yutkunup bu duygu karmaşasını bastırmaya çalıştım. Uykum vardı. Babam yanımdayken kabus görmezdim. Biliyordum bunu. Tam ona Luna hakkında bir şey söyleyeceğim sırada uyuyakaldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzündeki İnciler
FantasíaKitabın açıklamasını yaparsam lanetlenebilirim ya da kötü bir büyüye maruz kalabilirim. Merak ettiğinizi hissedebiliyorum. Daha fazla merak etmeyin ve kitaba adımınızı atın. Bütün karakterler sabırsızlıkla sizi bekliyor. 🌖 💫 ✴