23.Bölüm🔮

81 15 0
                                    

Aynada kendime bakarken göz altlarımın morlaştığını fark etmem canımı sıkmıştı. Hâlâ kendimi halsiz hissediyordum. Dudaklarım geçirdiğim yüksek ateşten dolayı çatlamıştı ve tam olarak iyileşmemişti. Bu durum da canımı sıkıyordu. İyileştiren bir büyü olduğunu hatırlıyordum ama sözler biraz karışıyordu zihnimde. Babam eve gelince ondan düzeltmesini isteyecektim. Saçlarımı taramaya devam ederken aynadan annemin içeri girdiğini gördüm. Gelip yatağıma oturdu. Bir süre beni izledi. Yüzünde endişeli bir ifade vardı.
"Luna da senin gibi neredeyse hiç konuşmuyor ve üzgün görünüyor. Marcus ve Antares ile ilgili bir sorun mu oldu?"
Tarağı masaya bırakıp ona döndüm.
"Marcus ile Luna'nın sorunu olduğunu düşünmüyorum çünkü dün gece telefonda konuştular. Bizim aksimize."
Annem dudaklarını ısırdı.
"Antares'in annesi yeni döndü. Ona birkaç gün vermelisin. Eminim ki seni arayacaktır."
Nefesimi sıkıntıyla dışarı verdim. Yerimden kalkıp kapıya yöneldim. Luna ile dışarı çıkarsak kafamızın dağılacağını düşünüyordum. Belki Mia ve Sophie ile buluşurduk.
"Luna ile dışarı çıkacağız." Dedim anneme bakarak. Annem anlayışla başını salladı.
"Ben de Kate'e uğrayacaktım." Dedi gülümseyerek. Luna'nın oturduğu salona geçerken anneme hitaben Alice'e selam söyle dedim. Luna'nın yanına gittiğimde perncerenin önündeki koltuğa oturmuş dışarıyı izlediğini gördüm. Üzerinde lila bir elbise vardı. Yanına gidip omzuna dokunduğumda bana döndü. Yanakları gözyaşlarıyla ıslanmıştı. Gülümsedim.
"Hadi birlikte çarşıya gidelim. Büyülü dönmedolaba bineriz. Bayan Rachel'ın şekerlemelerinden yeriz. Hadi, kalk."
Omuzlarını silkti.
"İçimden gelmiyor Alnilam. Sen kızlarla git."
Kolundan tutup çekiştirmeye başladım.
"Olmaz. Sen de gelmelisin. Sen olmadan gitmem."
Luna biraz daha itiraz etti ama sonra ısrarlarıma dayanamadı. Biraz saçlarını düzeltirken ben de Mia ve Sophie'yi aradım. İkisi de bizimle çarşıda buluşacaklarını söylediler. Telefonumda Antares'e dair ne bir arama vardı ne de bir mesaj. Bu durum gittikçe daha can sıkıcı bir hale gelmeye başlamıştı. O aramadan ya da mesaj atmadan ben de aramayacaktım. İşi inada bindirmiştim.

Hazırlanmamız bitince birlikte yola çıktık. Çayıra doğru yürürken içimdeki sıkıntı gittikçe büyüyordu. Antares neden beni aramıyordu ki? Tamam, annesi gelmişti. Onu çok özlemişti. Annesinden bahsederken parlayan gözlerinden anlayabiliyordum bunu. Yine de beni hemen unutması gerekmezdi. Uyumadan önce, uyandığında hiç mi aklına gelmiyordum? O, benim aklımdan bir an bile çıkmıyordu. Sıkıntıyla derin bir nefes alıp Luna'ya baktım. Onu teselli etmek istiyordum ama benim de moralim bozuktu. Üstelik Marcus onu arıyordu. Bu durumda onun beni teselli etmesi gerekiyordu. Bir süre daha yürüyüp tenha bir yere ulaştığımızda çarşıya çıkan ara yola ışınlandık. Büyülü geçide geldiğimizde adlarımızı ve soyadlarımızı söyleyip çarşıya girdik. Sokak oldukça kalabalıktı. Lunaparkın olduğu taraftan kahkaha ve çığlık sesleri geliyordu. İlerde, şekerleme dükkanının önünde duran Mia ve Sophie'yi görünce adımlarımızı hızlandırıp yanlarına gittik. Hemen bize sarıldılar.
"Antares ve Marcus gelmediler mi?" Dedi Sophie bana sarılırken. Ayrıldığımızda omuz silktim.
"Görmek istedikleri biz değiliz sanırım." Dedim hayal kırıklığıyla. Mia ve Sophie birbirlerine baktılar. Birlikte önce biraz şekerleme aldık. Daha sonra elimizde şekerlemelerle lunaparka gittik. Dönmedolaptayken telefonum cebimden kayıp gitti. Yanımızdakiler dehşetle bakarken büyüyle düzeltebileceğim için benim umurumda değildi. Dönmedolap sıramız bitince gülüşerek aşağıya indik. Bu keyifli dakikalarda Antares'in beni aramadığını unutmuştum. Yere inince telefonumu alıp kimseye fark ettirmeden büyüyle düzelttim. Düzelttiğimde telefon çalmaya başladı. Ekrandaki Antares yazısını gördüğümde hayretle kaşlarımı kaldırdım. Açtım.
"Alnilam evde misiniz?" Dedi Antares keyifli bir ses tonuyla. Demek ki mutluydu. Ben acı çekerken o mutluydu.
"Dışardayız. Bizi görmek isteyenlerle birlikte büyülü çarşıya geldik." Dedim resmi bir tonla. Antares bir süre konuşmadı.
"Seni unuttuğumu mu düşündün?"
"Düşünmeme gerek yok çünkü çoktan unuttun. Şimdi nasıl aklına geldim merak ediyorum."
Durup nefesini dışarı verdi.
"Annemin döndüğünü biliyorsun. Onu çok özlemişim. Aklımdaydın, bunu sen de çok iyi biliyorsun. Annemle bunca yıl ne yaptığını konuştuk. Hatta seninle tanışmak istediği için kurabiye yaptı ve sizi eve davet etmem için aradı. Lütfen gelin. Kızlar da gelsin."
Kızlara baktım. Büyü sözlerini tekrarlayıp hediye kazanma oyunu oynuyorlardı. Luna bilince gümüş bir kolye kazandı. Gülerek yanıma gelip kolyesini gösterdi.
"Antares onlara çağırıyor." Dediğimde gülümsedi.
"Gidelim."
İçimden gitmek pek gelmiyordu ama Bayan Jessica'nın hatrı için gidecektim. Antares'e geliyoruz deyip telefonu kapattım.

Gökyüzündeki İncilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin