19.Bölüm🔮

85 14 2
                                    

Bakışlarım gaz lambası görünümlü büyülü lambadaydı. İçindeki ateş aklımdan geçenlere bürünüyordu. Gülümseyip Antares ile dans ettiğimi hayal ettim. Ateşte bir kız ve bir erkek silüeti belirdi. Hayalimdeki gibi dans etmeye başladılar. Ellerimi yüzüme yaslayıp izlemeye devam ettim. Antares'i çok özlemiştim. Keşke o da bizimle alışverişe gelseydi. Babasıyla ilgilenmesi gerektiğini söylemişti.
"Alnilam etrafa bakmak için mi geldin?" Dedi Luna yanıma gelip. Bakışlarımı lambadan alıp ona çevirdim.
"Anneme hediye bakmıyor muydun sen? Ben de lambaya bakıyordum." Dedim tembel tembel. Gözlerini devirdi.
"Seçemiyorum. Yardım etmen gerek. Hem sen de daha hediye almadın."
İçimi çekerek lambanın yanından uzaklaştım. Yarın annemin doğum günüydü. Luna, ben ve Marcus ona hediye almak için alışverişe çıkmıştık. Marcus başka bir dükkandaydı. Biz annemin en sevdiği dükkana gelmiştik. Luna beni çekiştirerek bir rafın yanına götürdü.
"Şu büyülü çiçek nasıl? İstediğinde rengi değişiyormuş."
Gösterdiği çiçeğe baktım. Büyüyle rengini değiştirmek çok kolaydı zaten. Böyle bir şeyi almaya gerek var mıydı?
"Beğenmedim. İkimiz birbirini tamamlayan bir şey almalıyız bence. Gel, iyice dolaşalım."
Dikkatlice dolaşmaya başladık. Aklım o hayal gösteren lambada kalmıştı ama onu tamamlayabilecek bir şey bulamazdık. Epeyce dolaştıktan sonra parlak bir küre dikkatimi çekti. Sihirli küreye benziyordu. Arkama baktığımda dükkan çalışanının yakınlarda olduğunu gördüm.
"Afedersiniz, bize bu kürenin ne işe yaradığını anlatır mısınız?" Dediğimde yanımıza geldi. Küreye bakıp gülümsedi.
"Sihirli küre gibi görünüyor ama değil. Geleceği göstermez. Küreye dokunduğunda anılarını görebilirsin."
Küreye hayranlıkla baktım. Çok güzeldi. Evdeki herkes bunu kullanabilirdi.
"Bunu alalım Alnilam. Çok güzelmiş. Ayrı ayrı hediye almamıza gerek yok. İkimiz bunu veririz." Diyen Luna'ya bakıp başımla onayladım.
"Bunu alıyoruz." Dediğimde görevli küreyi nazikçe alıp hediye paketi yapmak için kasaya götürdü. Paketi aldığımızda Marcus elinde paketle yanımıza geldi.
"Ne aldın?" Dedi Luna merakla. Marcus gülümseyip pakete baktı.
"Sürpriz. Anneniz açtığında siz de görürsünüz."
Luna ısrar edecekti ama Marcus'un yüzündeki ciddi ifadeyi görünce vazgeçti.

Hediyeleri alıp çok sevdiğimiz şekerleme dükkanına gittik. Her zamanki gibi masalarda bir sürü şekerleme vardı. Boş bir yere oturduk. Luna ve Marcus karşılıklı oturmuşlardı ve aralarındaki bağ çok uzaktan bile hissedilecek kadar yoğundu. Birden kendimi yalnız hissetmiştim. Aralarındaki bir fazlalık gibi. Bayan Rachel geldi ve siparişlerimizi verdik. Hepimiz meşhur kahvelerinden sipariş verdik. Kahvemi içerken aklıma Mia, Sophie ve Antares ile birlikte buraya geldiğimiz gün geldi. Luna ve Marcus'a nefret doluydum. Şimdiyse yanımda oturuyorlardı. Hayat ne tuhaftı. Şekerlemelerden birini alıp ağzıma attım. Şu anda yanımda Antares'in olması için her şeyimi verirdim. O olmadan en eğlenceli yerlerde bile keyif alamıyordum.
"Lilith teyze için bahçede güzel bir doğum günü hazırlayalım. Ağaçlara renkli süsler asalım. Büyüyle yapmayalım ama. Sevgimizi katarsak daha çok mutlu olur."
Marcus'a bakıp başımı salladım. Luna elini elimin üzerine koydu.
"Antares gelmedi diye üzgünsün değil mi? Babasının durumunu biliyorsun. Evde yalnız kalmaktan pek hoşlanmıyor. Sanırım yine hastalanacağından korkuyor." Dedi anlayışla. Haklıydı ama yine de onu çok özlüyordum.
"Annemin doğum gününe kadar pek görüşmesek iyi olacak galiba. Yoksa partiyi kaçıracak. Babası da gelir belki. O zaman evde yalnız kalmış olmaz." Dedim ümitle. Luna başını iki yana salladı.
"Cadı ve büyücüleri sevmiyor. Geleceğini pek sanmıyorum. Sen sorup Antares için izin alırsan seni kırmaz."
Derin bir nefes aldım. Öyle yapacaktım. Kahvemin dibini gördüğümde telefonum çalmaya başladı. Şarkıyı duyunca istemsizce gülümsedim. Telefonu cebimden çıkarttığımda gülümsemem bütün yüzüme yayıldı. Ekrandaki Antares yazısı kalbimin hızlanmasına neden olmuştu.
"Siz parayı ödeyin. Ben kapıda bekleyeceğim." Dedim Luna'ya bakıp. Gülümseyip başını salladı. Hızlı adımlarla dışarı çıkıp duvara yaslandım. Telefonu açtığımda Antares'in o hayran olduğum sesi kulaklarıma doldu.
"Benim minik yıldızım nasılmış bakalım?"
"Seni çok özledim." Dedim sesime yansıttığım özlemle. Antares gülümsedi.
"Ben de öyle. Babam huysuzlandı. Biliyorsun işte. Beni yalnız bırakıyorsun ve bir daha geri gelmeyeceğinden korkuyorum dedi. Geleceğime dair söz versem de dinlemiyor."
Nefesimi dışarı verdim.
"Yarın annemin doğum günü. Bahçede parti vermeyi düşünüyoruz. Ben babandan izin alırım istersen."
"Doğum günü olduğunu duyunca izin verir. İzin almana gerek yok. Hem belki bu gece sana sürpriz yapar gelirim. Babam uyuyunca bir daha kolay kolay uyanmaz."
Bu fikirle birlikte gülümsedim.
"Seni bekliyor olacağım."
Luna ve Marcus yanıma geldiklerinde Antares ile vedalaşıp telefonu kapattım. Eve kadar yürüyecektik. Yol epey uzundu ama ışınlanarak kendimizi riske atmak istemiyorduk. Etraf alışılmışın dışında kalabalıktı. Büyülü çarşıdan çıkıp normal yola girdik. Biraz yürüyünce kestirme yolumuz olan orman yoluna girecektik.

Aklım Antares ile ettiğimiz danstaydı. Sanki o anı tekrar tekrar yaşıyordum. Luna ile Marcus yanımda yürüyorlardı. Arada konuşuyorlardı. Bense hayallerimle mutluydum. Eve iyice yaklaşınca durdular. Ben durduklarını biraz geç fark ettim. Arkama döndüğümde bana bakıp güldüklerini gördüm.
"Ne?" Dedim gülerek.
"Fazla dalgınsın Alnilam. Bu dalgınlığının sebebinin mutluluk olması beni sevindiriyor." Dedi Luna gülümseyerek. Ben de gülümsedim. Gidip yanlarına oturdum ve başımı ağaca yasladım. Ağacın kabuğu batıyordu ama umursamıyordum. Derin bir nefes aldım.
"Aşk çok güzel bir şeymiş. Kalbim mutlulukla çarpıyor. Zamanın hemen geçmesini ve Antares'i görebilmeyi istiyorum. Sanki onu bir gün görmesem bir şeyler eksik kalacakmış gibi."
Marcus, Luna'ya aşkla bakıyordu. Luna açık sarı saçlarını omuzlarından arkaya attı.
"Sen aşık olmuşsun Alnilam. Hem de çok fena."
Luna'ya bakıp gülümsedim.
"Biliyorum, biliyorum."
Biraz dinlenince yola çıktık ve kısa sürede eve vardık. Sessizce ilerleyip hediyelerimizi sakladık. Annem mutfakta yemek hazırlıyordu. Yardım etmeyi teklif ettik ama istemedi. Biz de masayı bahçeye kurmayı teklif ettik. Kabul etti. Luna ve Marcus ile kısa sürede masayı kurduk. Hava sıcaktı. Ilık bir meltem esiyordu. Hazırlanmış masaya bakarken birinin elbisemin eteğini çekiştirdiğini fark ettim. Arkama dönüp yere diz çöktüm. Alice bana gülümseyen bir yüzle bakıyordu.
"Dışarda mı yiyeceksiniz Alnilam abla?" Dedi coşkuyla. Elimi saçlarına götürüp okşadım.
"Evet, tatlım. Annenden izin alıp sen de gelebilirsin."
Mavi gözleri heyecanla büyüdü.
"Sizinle aynı masada mı oturacağım yani?"
Güldüm.
"Evet."
Alice koşarak eve girdi. Arkasından gülerek baktım. Babam gelene kadar bahçede oturduk. Geldiğinde bize gülümseyerek baktı. Alice ise ona hayranlıkla bakıyordu. Babam Alice'in yanına gidip saçlarını okşadı.
"Küçük bir misafirimiz de varmış. Nasılsın Alice?" Dedi ve cebinden şekerleme çıkartıp ona uzattı. Alice şekerlemeyi aldı. Babama bakıp gülümsedi.
"İyiyim efendim. Siz nasılsınız?" Dedi nazik bir şekilde. Babam yerine oturup ona göz kırptı.
"Gayet iyiyim. Hadi, yemeğe başlayabiliriz."
Yemek yerken Alice öylesine nazikti ki eğer ilerde çocuğum olursa onu Alice gibi yetiştirmeye karar verdim. Kulağı sürekli bizdeydi. Büyüyle ilgili bir kelime yakalabilmek için can attığına emindim ama biz onların yanında asla büyüden söz etmezdik. Zavallı Alice boşuna bekliyordu.

Yemek bitince Alice eve döndü. Luna, Marcus ve annem masayı toparlarken babam yanıma geldi.
"Annene hediye aldınız mı?" Dediğinde başımı salladım. Babam kaşlarını çattı.
"Benim zamanım yok ama büyüyle bir şeyler oluşturacağım. Fikre ihtiyacım var."
Aklıma Bay Alfred için yaptığım fotoğraf albümü geldi. Onun gibi bir şey yapabilirdi babam.
"Sizin tanışmanızdan başlayıp bizim küçüklüğümüzü ve şimdiye kadarki zamanları kapsayan bir büyülü fotoğraf albümü güzel olurdu."
Babamın gözleri parladı.
"Çok teşekkürler Alnilam. Bunu yapacağım."
Gülümsedim. Biz de masanın toplanmasına yardım ettik. Odamıza geçince Antares'e mesaj yazmaya başladım. Bu gece gelmesini çok istiyordum. Babasının keyfinin yerinde olduğunu yazınca gülümsedim. Belki gizlice evden çıkabilirdi. Gece boyunca sürekli mesajlaştık. Uyumamam gerekiyordu. Uyursam geldiğini duyamazdım. Gözlerim yorgunluktan kapanıyordu. Yandaki yatakta yatan Luna çoktan uyumuştu. Uyumamak için kıvranıyordum. En sonunda gözlerim daha fazla dayanamadı ve uykuya teslim oldum.

Rüyamda saçları siyah küçük bir kız bana doğru koşuyordu. Yanıma gelince bana sımsıkı sarıldı. Saçlarımı okşadı.
"Merhaba anneciğim." Dedi sevgiyle. Demek ki benim kızımdı.
"Merhaba tatlım." Dedim yumuşak bir sesle. Babası kimdi?
"Baban nerede?" Dediğimde hüzünle gülümsedi.
"Babam gitti anneceğim."
Birden uyandım. Kalbim hızla atıyordu. Antares dün gece gelmemişti. Çok beklemiştim ama gelmemişti. Telefonumu elime aldım. Mesaj gelmişti. Açıp okudum.
"Dün gece gelemedim ama bugün tüm gün ve gece seninleyim. Babam izin verdi. Erkenden gelirim."
Yüzümü büyük bir gülümseme kaplamıştı. Bugün annemin doğum günüydü ve Antares gelecekti. Çok mutluydum. Güzel bir gün beni bekliyordu.

Gökyüzündeki İncilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin