2.Bölüm🔮

334 44 10
                                    

Uyandığımda gece mi gündüz mü bir an idrak edemedim. Siyah perdeler içeri güneşin girmesini engelliyordu. Bir süre tavana baktım. İçimden sağıma dönüp uyuyan Luna'ya bakmak ve uyan artık uykucu demek geldi. Ne sağımda Luna vardı ne de benim onları diyecek sevincim. Yatakta doğrulunca gece yatmadan önce sıkı sıkı ördüğüm saçlarımın omuzlarımdan aşağıya döküldüğü fark ettim. Gece yine çok dönmüştüm belli ki. Uykuya dalmam uzun sürüyordu. Hafızamı zorlayıp dün gece ne yaptığımı hatırlamaya çalıştım. Mia ve Sophie'ye mesaj atmıştım. Yataktan hevesle kalktım. Cevap yazmış olabilirlerdi. Telefonu açtım. Mesajlara girdim. Cevap yoktu. İçimde bir buruklukla telefonu masay koydum. Sesini de açtım ama. Cevap göndereceklerine dair umudum vardı. Tabi ki hemen yazmayabilirlerdi. Sonuçta onları kovmuştum. Yalnız kalmak istiyorum artık, defolun gidin diye bağırmıştım. Tamam, geliyoruz yazmaları kolay olmazdı. Pencerenin kenarına gidip perdeyi araladım. Hava güneşli gibi görünüyordu ama yaprakların titremesinden rüzgarın sert estiği belliydi. İleride, açıklık alanda, komşumuz Alice'in koşturduğunu gördüm. Zihnime eski anlar doluştu.

Alice bize açık pencerenin yanından bakıp gülümsüyordu. Luna ile birbirimize bakıp güldük.
"Oynayalım mı periler?" Dediğinde işaret parmağımı dudağıma götürdüm.
"Sessiz ol Alice. Anlaşmamızı unutma." Dediğimde heyecanla başını salladı. Luna ile evden çıkıp Alice'in yanına gittik. Hava güneşliydi. Serin bahar havası açık bıraktığım pembe saçlarımı havalandırdı. Luna ise açık sarı saçlarını iki yandan örmüştü. Güneş ışığı vurunca parlak gri gibi görünüyorlardı. Bakışlarımı kardeşimin saçlarından çekip bize yüzünde büyük bir tebessümle bakan Alice'e çevirdim.
"Yakalanma zamanı!" Diye bağırdığımda gülerek koşmaya başladı. Luna ile ben de arkasından koşmaya başladık. Var gücüyle koşan Alice'e yetişmek biraz zordu.
"Hile yok, hile yok." Diye bağırıyordu bir yandan da. Luna'ya bakıp elimdeki asayı kaldırdım. Luna göz kırptı. Yarı yaşımızdaki kıza büyüyle yetişmek ayıp olacaktı ama o an bunu yapmak istiyorduk. Tam asamı kaldırmıştım ki Alice'in tarlalık alanda yuvarlanarak düştüğünü gördüm. Üstelik gözden kaybolmuştu. Luna ile daha hızlı koşarak düştüğü yere vardık. Biriyle konuşuyordu.
"Bu bitkinin adı ne abi?"
Görüş alanına girdiğimizde dağınık, kahverengi saçlı bir erkeğin Alice'e beyaz bir çiçek uzattığını gördük.
"Zambak derler bu bitkiye." Dedi erkek bize bakarak. Alice zambağı aldı ve incelemeye başladı. Erkek de kalkıp üzerini silkeledi.
"Ben Marcus. Buraya yeni taşındık. Siz kardeşsiniz sanırım. Aynı eve girdiğinizi görmüştüm. Çok yakınınızda oturuyoruz." Dedi elini bize doğru uzatıp. Luna bana baktı. Ondan bir yaş büyük olduğum için ilk hamleyi benim yapmamı beklerdi her zaman. Marcus'a bakıp gülümsedim.
"Ben Alnilam. Yanımdaki de kardeşim Luna. Memnun oldum." Dedim elini sıkarken. Marcus ışıltılı bir gülümsemeyle baktı. Gözleri yeşilin güzel bir tonuydu. Bazı nehirlerin rengini anımsatmıştı bana. Luna ile el sıkışırlarken çiçeği koklayan Alice'e baktım. O an Luna'nın yüzündeki ifadeye bakmadığım için çok pişmanım.

Şu ana dönüp Alice'in kırmızı elbisesine baktım. Bu elbiseyi çok severdi. Sık sık giydiğini anımsadım. Ben de renkli giyinmek istiyordum artık. Hem babamın istediği gibi eski halime biraz benzerdim o zaman. Dolabın önüne gidip eşyalarıma baktım. Rengarenk giyinmek için fazla üzgündüm. En iyisi renkli bir üstlük ve siyah bir altlık giymekti. Üzerime de siyahtan başka bir pelerin giyebilirdim. Lila bir kazakla siyah pantolon giydim. Üzerime de mor pelerin giymeye karar verdim. En azından simsiyah görünmüyordum artık. Pembe saçlarımı tarayıp önlerini ördüm ve arkada topladım. Uçları salıktı. Bu da aylardır yapmadığım bir şeydi. Odamdan çıkıp mutfağa yöneldim. Annem pencerenin önünde durmuş dışarıya bakıyordu. Saçları dalgalı ve sarıydı. Luna'nın saç şekline benziyordu ama daha koyu bir tondu.
"Günaydın anne." Dedim yumuşak bir sesle. Arkasına dönüp bana baktı. Yüzü gözyaşlarıyla ıslanmıştı. Tezgahın üzerinden poğaçaları ve kurabiyeleri alıp masaya oturdum. Annem karşıma oturdu. Bakışlarım tabağımdaydı ve yiyebildiğim kadar hızlı yiyordum.
"Aylar sonra renkli giymişsin. Saçlarını da kapüşonunun altına gizlememişsin."
Ağzımdakileri yuttum.
"İçimden geldi. Babam halime üzülüyor." Diye geveledim. Annemin elleri titriyordu.
"Değişmeye başladığına göre Luna-"
Elimi masaya vurdum. Sözü yarıda kaldı.
"Giyim tarzımı değiştirmiş olabilirim ama o bu eve giremez. Bir daha yanımda adını anmazsan sevinirim."
Tabağımda kalanları elime alıp hızla dışarı çıktım.

Gökyüzündeki İncilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin