22.Bölüm🔮

79 14 0
                                    

Bakışlarım Antares'in yüzüne kilitlenmişken sanki asırlar kadar uzun bir süre geçti. Herkes merakla tabuta bakıyordu. Antares derin bir uykudan uyanmış gibi nefes aldı. Merakla etrafına bakmaya başladı. Gördüklerimden emin olmak ister gibi gözlerimi açıp kapattım. Belki de hayal görüyordum. Dün gece dans ettiğimizi hayal ettiğim gibi. Yanımda duran Sophie elimi sıktı.
"Uyandı. Jessica Teyze onu uyandırdı." Dediğinde gerçek olduğunu anladım. Gözyaşları gözlerimi yakıyordu ama ağlamamalıydım. Antares annesini görünce donakaldı.
"Anne? Sen geri mi döndün?" Dedi şaşkınlıkla. Annesi gözyaşları içinde gülümsedi ve ona sımsıkı sarıldı. Şoku atlatan annem, babam, Luna ve Marcus yanımıza geldiler. Antares annesinden sonra babasına, sonra da bizimkilere sarıldı. Sophie'ye de sarılınca bana baktı. O kadar karışık duygular hissediyordum ki.
"Minik yıldızım, özür dilerim."
Ona sımsıkı sarıldım. Kokusunu yeniden hissedebiliyordum. Ona yeniden dokunabiliyordum. Sesini yeniden duyabiliyordum. Ayrıldığımızda saçlarımı okşadı.
"Beni bırakmayacağını biliyordum. Biliyordum."
Sesim titriyordu, gözlerim yanıyordu ama ağlamıyordum. Başını sallarken gülümsedi. Tabuttan çıkıp yanıma geldi.
"Annem benim üzerimde lanet engelleyici büyüler yapıyordu. Bana anlatmıştı. Babam fark edince kendisini açıklayamadı ve evi terk etmek zorunda kaldı. Bunu bildiğim için öne atladım. Kurtulma şansım vardı. Lanet çok büyük olmasaydı bana değdiği anda geri sekecekti. Zaten bir kısmı sekmiş olmalı. İçimde kalan laneti de annem yok etti."
Bay Alfred karısına şaşkınlıkla baktı.
"Sen onu lanetlerden korumak için mi uğraşıyordun?" Dediğinde Jessica başını salladı. Hâlâ ağlıyordu.
"Sizi gizlice takip ettim hep. Pencereden uyuyan oğlumu izledim. Alnilam'ı bulunca yeniden renkli giyinmeye başladı. Sizi hep izliyordum. Hatta bir keresinde Alnilam beni fark etti. Hemen saklandım. Saldırı olduğu gece de sizi izliyordum. Doğum gününde dans ettiğinizi izledim. Daha sonra insanlar geçmeye başladı. Gitmek zorunda kaldım. Saldırıyı görseydim mutlaka engel olurdum. Evlenmeden önce kara büyücüleri yakalıyordum. Alan beni tanıyordur."
Babama baktım.
"Hatırlıyorum seni. Jessica değil mi? Birlikte bir iki kez göreve gitmiştik. Daha sonra seni görmedim. Demek ki evlenmişsin."
Jessica gülümsedi.
"Evet. Çocuklarımız birbirini buldu. Çok mutluyum."
Bunun üzerine Antares'e sarıldım.

Biz eve geçerken Natalie ve Patrick, Marcus'un önünü kestiler. Biz ilerlemeye devam edecekken Natalie konuşmaya başladı.
"Kızlar ve sen de kal." Dediler bize bakıp. Sen dedikleri Antaresti. İstemeye istemeye kaldık. Babam bizi görebileceği bir uzaklıkta duruyordu. Annem Bayan Jessica ile ilgileniyordu. Sanırım eve gitmişlerdi. Natalie konuşmaya başladı.
"Ben çok üzgünüm. Stefan bana da kara büyü verdi hep. Çocukken bunun beni çok güçlü bir cadı yapacağını söylerdi. Ben de inanırdım. Zayıf olma derdi. Eğer kötü olursan yenilmez olursun derdi. Patrick ile evlendiğimde Patrick beni vazgeçirmeye çalıştı. Stefan hemen devreye girdi. Zaten bir kez kara büyüye bulaştığında ruhun karanlık oluyor. Vazgeçemiyordum."
Durup Marcus'a baktı.
"Sen çok küçüktün hapse girdiğimizde. Beşiğindeydin. Senin büyüdüğünü göremedik. Bunun için çok üzülüyorum. Stefan seni bulmuş ve nefret aşılamış. Öğrenince ona çok kızdım. Tabi yine zihnimle oynadı. O gece amacı kızları ve ailesini öldürmekti. Masum biri atlayınca çok üzüldüm."
Antares'e bakıp gülümsemeye çalıştı. Hepimiz kaskatı bir şekilde duruyorduk.
"Dayımı durdurmadın. İçlerinde ben de vardım. Ben ölebilirdim ve sen şimdi karşıma geçmiş üzgün olduğunu söylüyorsun. Ben sizin iyi biri olduğunuzu düşünerek büyüdüm. Sizi ilk gördüğümde kana susamış katiller gibiydiniz. Kafamdaki o iyi insanları da öldürdünüz. Sizi görmek istemiyorum. Dediğim gibi benim bir ailem var. Size yer yok hayatımda." Dedi Marcus ciddi bir şekilde. Natalie nefesini dışarı verdi. Patrick konuşmaya başladı bu kez.
"Oğlum, o gece Stefan zihinlerimizle oynadı. Nasıl bir şey olduğunu biliyorsun. Kendimizi yönetemiyorduk. Herkesin önünde bir daha kara büyü kullanmayacağımıza söz veriyoruz. Sadece bize bir şans ver. Lütfen."
Marcus'a baktım. Yüzündeki ifade hâlâ ciddiydi. Antares'e baktı kararsızlıkla. Daha sonra içini çekti.
"Bilmiyorum. Belki zamanla ne karar vereceğim belli olur. Şimdilik eğer isterseniz arada beni görmeye gelebilirsiniz. Boynunuza atılıp sarılmamı beklemeyin ama."
İkisi de mutlulukla gülümsediler.
"O halde biraz baş başa konuşalım mı?" Dedi Natalie. Marcus başıyla onayladı. Birlikte çayıra doğru yürümeye başladılar.

Gökyüzündeki İncilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin