12.Bölüm🔮

139 21 14
                                    

Antares'i Sophie'nin evine bıraktıktan sonra saate baktım. Çok geç olmuştu. Antares, Sophie'nin ona verdiği odada eşyalarını yerleştirirken banyoya girdim ve Luna'yı aradım. İkinci çalışta açtı.
"Antares'in babası ve Antares kavga etti. Antares evi terk etti. Sophie'nin evindeyiz." Dedim neredeyse fısıldayarak. Luna içini çekti.
"Biliyor musun aslında bunu tahmin etmiştim. Babam geldi ve nerede olduğunu soruyor. Bence bir an önce gelmelisin."
Dudaklarımı ısırdım.
"Ona yolda olduğumu söyle. Çarşıda oyalanmışlar de. Görüşürüz." Dedim aceleyle. Luna tamam dedi ve telefonu kapattı. Eve dönsem iyi olacaktı. Banyodan çıkıp Antares'in odasına yöneldim. Eşyalarını yerleştirmeyi bitirmiş pencereden dışarı bakıyordu. Usulca yanına gidip başımı omzuna yasladım. Yan profilinden dudaklarının birazcık yukarı kıvrıldığını görebiliyordum.
"Aileni affetmek gözüne çok zor görünse de aslında oldukça kolay." Dedim yumuşak bir sesle. İçini çekip kolunu omzuma attı.
"Bilmiyorum Alnilam. Babamı tanıyamıyorum artık. Eskiden annem bizimleyken o kadar neşeli biriydi ki. Onlar gülüşerek kahvaltıyı hazırlarken mutfak masasının yanından onları hayranlıkla izler, bir gün ben de birini böyle sevebilirim umarım diye düşünürdüm. Benimle oyunlar oynardı. Her gece bana masal okurdu. Onun yanında olmak mutluluk verirdi bana. Şimdi ise sadece acı veriyor."
Onu tam olarak anlayamazdım ama sevdiğin birinin nasıl birden bire değişebildiğine şahit olmuştum. Marcus en büyük örnekti.
"Annen gittiği için böyle. Dediğim gibi acısını başkalarından çıkartmak istiyor. Kim olduğu önemli değil. Bugün cadıyım diye bana bağırdı. Belki yarın annene benzeyen birini görüp ona bağıracaktı. Belki de sırf acısını çıkartabilsin diye yere düşen bardağa bile bağıracaktı. Acı insanı yavaş yavaş değiştirir. Acı insanı öfkeli biri yapar."
Antares bana dönüp ellerini yanaklarıma yerleştirdi. Gözlerine bakıp kendi yansımamı gördüm.
"Bugün yaşadıkların için özür dilerim. Seni mutlu etmek istiyorum demiştim. Ben de üzdüm seni."
Gülümsedim. O bir şey yapmamıştı ki.
"Seninle ilgisi yok. Ben haber vermeden gelmemeliydim. Şimdi gitmem gerek. Babam merak etmiş. Yarın gelirim ya da sen gel. Dışarda dolaşırız."
Antares gülümsedi ve bana sarıldı. Zor da olsa ondan ayrıldım ve eve doğru yola çıktım.

Burası şehir merkezine yakındı. Biraz tenha bir yere gidip orada ışınlanacaktım. Ormana girip etrafına baktım. Kimse yoktu. Dikkatimi verip ışınlandım. Bizim eve yakın olan çayırda yeniden belirdim. Çok geç kalmıştım. Hızlı adımlarla eve doğru yürüdüm. Nefes nefese kapıya vardım. Çantamdan anahtarı çıkartıp kapıyı açtım. Evde hiç ses yoktu. Sessizce odama doğru giden koridora yöneldim.
"Bu kadar zamandır neredeydin Alnilam?"
Babam sert bir ses tonuyla konuşmuştu. Ses tam arkamdan geliyordu. Derin bir nefes alıp arkama döndüm. Mutfak kapısına yaslanmış ciddi bir ifadeyle bana bakıyordu.
"Antares ile dolaştık biraz. Sonra çarşıya gittik. Dükkanları gezerken zamanın nasıl geçtiğini anlamamışız. Özür dilerim baba." Dedim zayıf bir sesle. Babam yavaş adımlarla yanıma geldi. Gözlerini gözlerime dikti. Böyle baktığında bir iz peşinde oluyordu. İçimden lütfen bugün olanları anlamasın diye geçiriyordum.
"Ağladın mı sen?" Dedi merakla. Dudaklarımı ısırdım.
"O kadar çok güldük ki gözümden yaş gelmişti. Baba, çok yorgunum ve dinlenmek istiyorum."
Babam başını salladı ve koridoru hızla geçip odama girdim. İkna olmadığını biliyordum ama biraz daha konuşursam her şeyi teker teker anlatacaktım. Yatağıma uzanıp örtüyü boynuma kadar çektim. Telefonumu çıkartıp Antares ile mesajlaşmaya başladım. Onu bu gece yalnız bırakmamalıydım. İçimden yanına ışınlanmak geçiyordu ama babam her an odama gelebilirdi. Gözlerim kapanmaya başlayana dek mesajlaştık. Daha sonra uyandığımda sabah olmuştu.

Luna'nın odasında oturuyorduk. Ona her şeyi anlatmıştım. Bana hak veriyordu. Antares'in babası acı içinde olduğu için etrafına saldırıyordu. Luna uzun bir sessizliğin ardından konuşmaya başlayınca ona döndüm.
"Antares'in annesi kara büyüyle uğraşıyorsa belki babam onu bulabilir. Beni sinyalden bulmuşlardı. Arkadaşı William ile." Dediğinde aklıma yine babamın neden kara büyü sinyalleriyle uğraşıyor olabileceği geldi. Evde konuşulması bile yasak olan bir konu üzerinde çalışıyor olması oldukça saçmaydı.
"Bilemiyorum. Babam bunu kabul eder mi acaba? Üstelik annesi kendi isteğiyle evden ayrılmış. Babam onu bulursa kızabilir. Karışmasak daha iyi olur."
Luna başıyla onayladı.
"Haklısın."
Annem içeri girince konuşmamız yarında kaldı. Gelip yanımıza oturdu. Bakışları üzerimdeydi. Bir an gerildim.
"Dün sadece Anteres ile gezdiğinize emin misin? Başka şeylerin olduğunu tahmin ediyorum. Eve geldiğinde oldukça sarsılmış görünüyordun. Kötü bir şey oldu değil mi?" Dediğinde Luna'ya baktım. Gözlerini kırpıştırıp onayladı. Ben de her şeyi anlattım.
"Aralarına girmemeni öneririm kızım. Onlar elbet barışacaklar. Babası seni zamanla sever mi bilmiyorum. Sen sadece kendin ol. Kendini sevdirmek için başka biri gibi davranma."
Nefesimi dışarı verdim. Konuşmak için ağzımı açmıştım ki kapıya vurulmaya başlandı. Sophie ve Antares'in geldiğini tahmin ederek kapıyı açmaya gittim. Kapı açıldığında tahminim tutmamıştı.
"Alnilam konuşabilir miyiz?" Dedi kapıya dayanmış duran adam. Gözleri yaşlarla doluydu. Bir günde on yaş almıştı sanki. Robot gibi başımı salladım ve elimle salonu işaret ettim. Antares'in babası yüzünü buruşturdu.
"Şimdilik dışarda konuşsak olur mu? Fazla zamanını almam." Dediğinde cadıların ve büyücülerin evine girmek istemediğini anladım. Kendince haklı olduğu için bir şey demedim. Evdekilere dışarı çıkacağımı söyleyip kapıyı kapattım.

Gökyüzündeki İncilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin