Blue de Chanel

12 2 0
                                    

(Günümüz, Yonca)

   Bedenimi ve zihnimi daha önce hiç hissetmediğim bir duygu sardı. Onun soğuk ama aynı zamanda terli ellerini kendi ellerimle sararken ne kadar dikkatli olduğumu olduğumu fark ettim. Sanki o 18.yüzyıldan kalmış bir eserdi ve benim ona gözüm gibi bakmam gerekiyordu.

   Gözlerini üzerime adeta bir diken gibi dikmişti. Gözleri kayıp olmuş , annesini arayan çocuğun gözlerinden farksızdı. Zihnime kazımak istediğim o kadar fazla görsel vardı ki , bu bulunmuş olduğum karede, bu beni korkutuyordu.

   Gözlerimi onun üzerinden çekip etrafa bakmak istedim. Fakat yapmak istediğim şeyin girişiminde bulununca, belimi daha sıkı kavrayıp etrafında hızla döndürdü. Anlam veremeyip yüzüne baktım. Nedenini çözmek için bir ipucu belki de fakat yüzü her zaman ki gibi ifadesizdi.

  Tekrar yakınlaşmamızın bu kadar hızlı olacağını tahmin etmemiştim. Kendime durup, sormam gereken onca soru varken ben onunla dans ediyordum. Zihnimde ki planı uygulayabilmek için durumunu bilmeliydim.Mutlu muydu? , öfkeli miydi? yoksa hiçbir şey umurunda değil miydi? Çözmesi hep zor biriydi ama bugün durumuna tahminde bile bulunamıyordum. 

   Hiç konuşmadan yalnızca dönüyorduk ve dönüyorduk. Bir kez daha dönünce büyük kapının hemen yanında Uzay'ı gördüm. Heykel gibi yalnızca dikiliyor ve gözlerini kırpmıyordu. Komik ve aynı zamanda da korkunç görünüyordu. Olanların asla onunla alakası yoktu her zaman uzaktan seyrederdi. Rüzgar'ın arkadaşı olduğu için ona tekrar acıdım. Sonunda biraz da olsa gülümsemişti. Ben de ona karşılık verdim. Kalabalık dans pistinde bir anda dönmeyi bıraktık. Müzik hala bitmemişti ve çevremizdeki herkes dans etmeye devam ediyordu. Belimde ki ağırlığın hafiflediğini fark ettim. Avuç içlerimde ki soğuk eller daha da terledi ve geri çekildi. Normalde olsa gözlerinin içine bakar bunu neden kestiğini anlamadığımı belirtirdim ancak umurumda değilmiş gibi davranmalıydım. Keşke gerçekten öyle hissetseydim.

     Yüzüne bile bakmadan ters yöne dönüp uzaklaşmaya başladım. Harekete geçtiğini biliyordum fakat sonra bir anda arkamda ki varlığı yok oldu. Sessiz bir köşeye geçip beni görmemesini sağlamalıydım. Fakat benim onu izlemem gerekiyordu. Beni merak edip etmeyeceğini görmem gerekiyordu.

   Orta boylarda ki Eros heykelinin arkasında ki 72 numaralı masaya oturdum.Masada yalnızca bir yaşlı çift oturuyordu, pek umurlarında görünmüyordum. Etrafta gözlerimi gezdirdim. Rüzgar'ı, Uzay ile konuşurken yakaladım. Uzay kollarını deli gibi sallıyordu, Rüzgar ise dişlerini sıkarak Uzay'ın kollarını havada yakalamaya çalışıyordu. Fazla sinirli görünüyordu. Uzay, ondan hiç beklenilmeyecek bir hareket ile Rüzgar'ın kolundan tutup onu dışarıya çıkarmaya çalışıyordu. Görmem gerekeni görmüştüm. Burada hiç var olmamış gibi çıkıp gitmem gerekiyordu.

  Giysi dolabından kabanımı ve içinde yalnızca telefonumun olduğu çantayı alıp büyük kapıya yöneldim. Otoparkta Deniz'in arabasını aradım fakat ortalıkta görünmüyordu. Otoparkın etrafında dolaşmaya karar verdim. İçimde ki adrenalinle birlikte kabanım artık beni ısıtmıyordu.Küçük çantamdan telefonumu çıkaracağım anda arkamda ki sert tabanlı ayakkabı sesine odaklandım. Çok yakınımdaydı. Arkamdaki kişinin kim olduğunu biliyordum "Blue de Chanel" kokusu sanki tüm bahçeyi kaplamıştı. Sakin kalmaya  çalışarak adım atmayı kestim.Benim adımlarım ile birlikte onunkiler de kesildi. Yüzümde ki ifadenin okunmamasını umut ederek arkamı döndüm...


   (Uzun bir aradan sonra tekrardan, Merhaba)

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 05, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Ölümlü DenizanasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin