Davetsiz Misafir

14 5 0
                                    

  (Rüzgar, Günümüz)

  İki gün önceki babam ile olan tartışma aklımdan çıkmıyordu. Aslında onun ile olan kavgalarımı çok takmazdım ama bu seferki sebepsizce farklı geliyordu. Dün yine büyük salonu kontrol etmek için oraya gittim. Tekrar lila rengi dekor etmemeleri için (!) Neyse ki bu sefer tam olarak istediğim gibiydi- annemin istediği gibiydi-.

  Bugün annemin hep dilediği çocuk olacağım. Kibar, gülümseyen ve babası ile iyi anlaşan (!) Bence yapabilirdim. Bugün annesinin oğlu olacaktım ona layık bir erkek. Babam olamamıştı ama belki ben olabilirdim.

  Uzun zamandır bu kadar güzel bir sabah geçirmemiştim. Mutfağıma gidip kendime kızarmış ekmeklerden bir tost yaptım ve en sevdiğim tek kişilik koltuğuma oturdum. Bugünü elimden geldiğince verimli geçirecektim. Her şeyi ben planladığım ve tasarladığım için büyük salona herkesten önce gidip her şey tam mı diye kontrol etmeliydim.

  Smokinimi giydim ve cep kısmına annemin kitabının arasındaki kurumuş lavantayı yerleştirdim. Bunu yaptığım anda kendimi masum bir çocuk gibi hissettim sanki alt kattan annem beni çağıracaktı ve bende onun ellerini tutup gidecekmişim gibiydi. Bunun hayali beni gülümsetmişti ve gözyaşıma hakim olamamıştım. Cebime telefonumu soktuktan sonra yedek smokinimi ellerime aldım ve dışarıya çıktım. Güvenlikten araba anahtarlarımı aldım ve smokinimi arabaya yerleştirdim. Ardından sürücü koltuğuna geçtim ve Uzay' evden almak için evine doğru sürdüm.

  Yol boyu daveti düşündüm. Yapacağım teşekkür konuşmasını tekrar kafamda canlandırdım. Uzay'ın evinin önüne geldiğimde yaşlı ve sürekli ismimi unutan güvenliğe selam verdim. Suratıma anlamaz bir ifade ile baktı. Ben ise yalnızca gülümsedim. Bugün gerçekten mutlu hissediyordum. Uzay, güneşli park yerinde bir elinde şemsiye diğer elinde ise telefonuna bakarak dineliyordu. Uzay, tuhaftı. Güneşli günlerde yanında her zaman koyu lacivert şemsiyesini taşırdı çünkü güneşlenmekten nefret ederdi. Teni buğdaydı fakat güneş değdiği an esmer oluyordu o da bunu sevmiyordu. Hala beni fark etmemişti. Ben de kornaya bastım. Göz göze geldik. Arabama koşar adımlarla bindi ve şemsiyesini kapatıp arkaya attı. Ardından bana baktı ve sahte bir şaşırma ifadesi ile;

 "Aman tanrım bugün erkencisin!"

 Sonra gözlerini üzerime dikti ve,

 "Ayrıca gülüyorsun. Tanrım umarım Stephen King'in "Mahşer" kitabında değilizdir."

 Kafamı salladım ve arabayı çalıştırdım.

-------------------------------------------------------

  Büyük salona vardığımızda her şey mükemmel görünüyordu. Mumlar , kokteyler  ve diğer her şey güzel görünüyordu. Uzay omzuma dokunup,

 "Burası mükemmel görünüyor. Burayı senin tasarladığına emin miyiz?"

"Tıpkı annemin istediği gibi."

Dedim fakat sesim çok kısık çıkmıştı.Ancak Uzay yine de duymuştu. Kollarını açtı ve başımı omzuna koydu. Şefkatli bir hareketti. Yalan söylemeyeceğim hoşuma gitmişti. Ama geri çekildim. Uzay'ın gözleri yaşlıydı dolayısıyla kimse görmeden dışarı çıktı. Uzay farklıydı ve bu hoşuma gidiyordu.

  Her şeyi kontrol etmiştim. Şimdilik mükemmel görünüyordu. Konukların yarım saat içinde gelmesi gerekiyordu. Uzay'ı yoklamak için etrafıma baktım fakat salonda değildi. Büyük kapıdan dışarıya çıktım ve bir kızla flörtleştiğini gördüm. Kız fena sayılmazdı. Gözlerimi kızdan çektiğimde Uzay ile göz göze geldim. Kız ona dönüp bakmadan bana dil çıkardı ve tekrar kıza odaklandı. Kafamı salladım ve büyük salona geri döndüm. Dışarıya park edilen arabaların sesleri duyuluyordu. Girişte durmam gereken yere gittim ve tüm içtenliğim ile konukları ağırladım (!)

---------------------------------------

  Balo başlayalı yaklaşık bir buçuk saat olmuştu. Konuklar şampanyanın yarattığı hoşlukla dans ediyorlardı. Masalarda oturanların ise kahkahası tüm salonda yankılanıyordu. Gerçekten mutlu görünüyorlardı. Elli yaş üstü ise farklı bir masaya çekilmiş daha sert içkiler içiyorlardı. Gözlerim büyük salonda Uzay'ı aradı. Uzay'ı gördüğümde onun çoktan üçüncü kızla flörtleştiğini gördüm. Uzay'ın farklı bir yönü daha vardı. Flörtleştiği her kız ile yatmazdı. Genellikle hiçbiri ile yatmazdı. Ona bunu sorduğunuzda ise sevişmenin özel bir ruhsal temas olduğunu size yarım saat oturur ve açıklardı. Dediğim gibi tuhaftı.

  Bir elin arkamdan bana dokunduğunu hissettim. Arkamı döndüğümde annemin en yakın arkadaşlarından Olya'nın orada olduğunu gördüm. Annem öldüğünde benimle yaklaşık üç ay kadar ilgilenmişti. Ancak ben onu kapı dışarı etmiştim. Çünkü acımla başa çıkamıyordum. Ama o beni kapı dışarı ettiğim gün affetmişti bile.

  Bana hoş bir şekilde gülümsedi. Ben de ona en samimi gülüşümü sundum çünkü bunu çok hak ediyordu. Cesaretimi toplayıp ona daha önceden yapmam gereken şeyi yaptım.Sarıldım. Kolları hemen sırtıma dolandı. Kulağına "Teşekkür ederim."diye fısıldadım. Bana daha sıkı sarıldı. Ardından kollarını üzerimden çekti ve çantasından bir mendil çıkarttı ardından gözlerini nazikçe sildi. Gülüşünü korudu ve bana baktı.

  "Ee.. yakışıklı, beni dansa kaldırmayacak mısın?"

  "Elbette Madam."

  Ardından ellerini tuttum ve öptüm ve onu dans pistine çıkarttım. Bu kadar olgun bir yaşta olmasına rağmen çok genç görünüyordu. Elbisesinin uçları bir genç kızın mezuniyet balosundaki gibi uçuşuyordu. Olya'yı döndürürken salonun diğer köşesinde gördüğüm manzara dilimi ısırmama sebep oldu. Olya suratıma anlam veremeyen bakışlar ile bana baktı. 

  "Ne oldu? Yoksa davetsiz bir misafir mi geldi?"

  Bunu gülerek söylemişti. Fakat sorusuna karşılık cevabım evetti. Davetsiz bir misafir vardı. Fakat şakasının komik olduğunu düşünmesi için ona gülümsedim. Ardından ellerimi bıraktı.

  "Ben Dimitri'nin yanına gideyim, merak etmesin."

  Diyerek göz kırptı.

  "Görüşmek üzere, Madam."

Diyerek ekselans hareketi yaptım. Kahkahası odada yankılandı. Gittiğinde gözlerimi salonda dolaştırdım fakat onu bulamıyordum. Yonca buradaydı. Emindim. Ardından bir el tahrik edici bir şekilde omuzlarımdan ellerime doğru kaydı. Ellerimi tuttu. Tanıdık bir sıcaklıktı. Parfümü değişmemişti. Aynı kokuyordu ve bu içimde beliren duygu beni korkutuyordu. Arkamı dönersem sanki kaybolacakmış gibiydi. Ama döndüm. Karşımdaydı, kaybolmamıştı. Gözlerim yüzünü taradı sonra ise giydiği vişne rengi kadife elbisesine. Yüzüme yaklaştı. Kulağıma eğildi .

  "Hadi dans edelim."

 Diye fısıldadı. Tıpkı yedi ay önceki gibi. Elimi beline götürdüm. Belinde de tıpkı göğüsünde ki gibi dekoltesi vardı. Çıplak beline dokunmam onu ürpertti ama belli etmemeye çalıştı. Elini omzuma götürdü ve o an bileğinde ki o beyaz sargıyı gördüm. İçimde farklı ama batan bir his oluştu. Gözlerime baktı ve gülümsedi. Fakat bu gülümseme ona ait değildi...

Ölümlü DenizanasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin