Huzur

352 31 23
                                    

  Eve gidince etrafta ki cümbüşden kaçan Karaca ve abim evin önünde çardakta oturuyorlardı yanlarına geçmeden eve giricekken abimin bana seslenmesiyle bir of çekip yanlarına gittim Karaca beni görünce başını egdi utanıyordu yüzümüze bakmaktan oysa benim sevgi karşısında sesim çıkmazdı onların birbiriyle olmasına abim varken bana bir şey demek düşmezdi ki benim soguk tavırlarımdan da çekiniyordu ama böylesi daha iyiydi abim Ayaga kalkıp yanıma geldi bakışları elime geçince ben de baktım gömlegim pantolondan çıkmış kenarı kan olmuştu elimin dış kısmı yara vardı rüzgar estikçe sızlıyordu ellerimi cebime koydum daha fazla gözleri orda olmasın diye belli ki  yaptıgım hamle abimi daha çok sinirlendirmişti kaşlarını çattı

Azer = neredesin sen lan it herif ortadan kaybolmanın zamanı mı

Yılmaz = geldim işte

Azer = ulan bak adamda ki rahatlıga oglum siz beni deli ediceksiniz kadir de yok sen geliyorsun yaralı  hadi bana acımıyorsun anama da mı acımıyorsun

Yılmaz = kadir 'i bulurum ben şimdi gelir oda eve

Azer = adam beni umursamıyor bile ne bok yersen ye yılmaz

Yılmaz = abi ne yapmamı istersin kaç gündür eve tıkıldık zaten her işte yılmaz diyonuz bunaldım gittim çözüm buluyorum işte

Azer = yılmaz adamı delirtme

Karaca = azer!

Yılmaz = yok  tamam bir şey yok abi ben halledicem siz oturun tamam sorun yok boşuna sinirlenip kızı korkutma

   Derin bir nefes almaya çalışıp sarsak adımlarla yanlarından ayrıldım ne kadar zaman olmuştu adam akıllı uyumadığım huzurlu uyumak benim için artık hayal bile degildi Vucudum uykusuzluk yüzünden tepki veriyordu böyle hiçbir şeyden ne abim nede Karaca suçluydu her şeyin tek bir sorumlusu vardı oda bendim benim sorumsuz hallerimdi sessizce içeri girince annelerim mutfakta oldugunu seslerden anladım kimseye gözükmeden yukarı odama çıktım üstümde ki gömlegin dügmelerine ellerim gitti ama parmaklarım hareket etmedi titremesine aldırmadan sadece dügmeleri açmak istiyordum yere saçılan dügme sesleriyle gömlegi de dügmelerin yanına yere attım üstümü çıkarıp cebimden hiç agırmadıgım çakımı özenle Masanın üstüne koydum sarsak adımlarıma inat hala ayakta durmaya ugraşan bedenime banyoya attım soguk banyo fayansına yaslanıp derin bir nefes aldım bedenim cayır cayır yanıyordu su bedenimde yayıldıkça cildim haşlanıyordu resmen ama kendlme gelmem gerekti zorla elimi kaldırıp suyun sıcaklığını kapattım birden üstüme akan soguk suyla artık daha iyiydim duvarda bana bakan kadını görünce elimi ona uzattım kaybolan bedenle dizlerim daha fazla dayanamadı yere çöktüm su saklardı nasıl olsa dimi aksa bir şey olmazdı gözyaşlarım

*geçmişe dönüş*

   Sabaha kadar konuşan iki genç sonunda güneşin doguşuyla daha fazla dayanamadan çöktükleri koltuk kenarında uyuya kalmışlardı büyük kapının çıkardığı sesle zaten tedirgin uyuyan gül hemen Ayaga kalktı akşam adamın masaya bıraktığı silahı aldı yanına kullanmayı bilmese de ne demişti bu koca oglan mermi agzında tek bir hareketinde ateşe hazırdı birini öldürmek kulagına korkunç gelmiyordu artık kızın dış kapının sesiyle adım sesleri duydu yılmaz 'a bakınca adam hala uyuyordu tedirgin gözlerle kapı ve uyuyan yılmaz arasında gitti geldi gözleri kızın adım sesleri yaklaştıkça elleri titredi yılmaz' a seslense dışarıdaki adam onun burda oldugunu anlardı dimi? Kapının arkasına geçip nefesini tuttu beklediği gibi uzunca boylu genç esmer bir adam salon kapısını açtı onu fark etmeden içeri girdi daha ne oldugunu idrak edemeden kızın korkuyla tetige basması uzun adamın çıkan kurşun sesiyle kendini yere atması bir oldu düşürken yer sofrasında ki tepside adamın başına düştü üstü başı çorba olan adamın şaşkın bakışları boynuna sarılan kollar ve tepesinde elinde silahla dikilen kıza bakıyor

Ehvenişer Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin