Seninle Güzel

180 19 12
                                    

evin içinden yayılan ferah koku ve önüme koyulan peluş terliklerle öylece kapıda dikilmiş kalan bedenim kendine geldi içeri girince şaşkınlıktan agzımı açıp konuşamıyorum, yılmaz halimi anlamış gibi elimden tuutup beni salona dogru götürdü

yılmaz = hoşuna gider mi bilmedik tabi ama bizim kızlarla beraber seçtik çocuklarda yerleştirdi tabi ev eski eksikleri çok var ama sen taşınmayı kabul etmeyince daha yaşanabilir hale getirmek istedim tabi en büyük destek savaşın sevgilisi verdi ama begenmezsen degişiriz

dolan gözlerimle degişen koltuklara, orta masaya, duvara montelenen televizyona baktım perdelerin kalınlıgına kadar düşünmüşlerdi yılmaz bilirdi sevmezdim içerinin gözükmesini ufak bir sohbetimizde bahsetmiştim bazen kaldıgım yetiştirme yurtlarının perdesinin olmamasına ne kadar rahatsız oldugumu. hala dilim lal olmuş gibi susarken dolan gözlerimle şaşkın şaşkın bana bakan ruhu çocuk uzun boylu adamın boynuna atladım ayaklarım yere iki anlamda da basmıyordu hem yılmaz 'la aramızda boy farkı yüzünden ayaklarım yerle temasını kesmişti hem de evin içinde ki huzur kokusu ayaklarımı yerden kesmişti

Yılmaz = ama ben agla diye degil gül diye yaptım

Gül = çok güzel olmuş burası fazla güzel olmuş yılmaz

Yılmaz = ee silelim o zaman o gözlerini

Gül = yılmaz ben sana uslu dur dedikçe bir şeyler yapıyorsun ya

Yılmaz = hoşuna gidiyor ama itiraf et

Gül = çok gidiyor ve böyle kocaman sarılasım geliyor

Yılmaz = bende ondan sürekli jest yapıyorum ya kızım

Gül = vay hain

Yılmaz = böyle salonun ortasında dikilmeyi çok sevdim ama mutfaga bak istersen bir de

Gül = ya orayı da mı degiştirdin

Boynundan atlayıp hızla mutfaga gittim eşyalar yenilenmiş, mutfak dolapları degişince içerisi gece kondu evi olmaktan çıkmıştı Ferahtı dolabın üstünde ki resimleri görünce kapıya yaslanmış sevgilime döndüm

Gül = yılmaz bunlar neeee

Yılmaz = begenmedin mi?

Gül = deli misin çok güzeller ne zaman çektin sen bunları demiyorum hepsinde salyam akıyor ya

Yılmaz = çok güzelsin

Gül = o zaman ilk kahvemizi içer miyiz?

Yılmaz = ellerinden olucaksa

Gül = Türk kahvesi ama

Yılmaz = sevmiyorum ben ama

Gül = ben seviyorum ama

Yılmaz = şekerli yap o zaman

Gül = olmaz direkt şekerli su iç daha iyi

Yılmaz = ne dersem diyim kendi bildigini yapıcaksın

Gül = türk kahvesi ince çizgimiz yılmaz ama sen uslu bir çocuk oldugun için çikolata verebilirim

yılmaz =allah razı olsun

tezgahın üzerinde duran makineyi almadan dolapların arasında cezve aradım en alt dolapta bulunca çıkarıp yanda duran kahve kavanozunu aldım yılmaz bana tuhaf tuhaf bakınca tek kaşımı kaldırıp ona baktım bir bakışıyla ne demek istedigini anlardım ama bu sefer diyicek bir şey yoktu

yılmaz = sen ugraşma diye makine koyduk oraya hala iş çıkarıyorsun

gül =kahve makinesini sevmiyorum benim elimden iç istiyorum

Ehvenişer Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin