iki

5.1K 404 341
                                    

Yaklaşık on beş dakikadır kafede oturuyorduk. Küçük ve şık bir kafeydi; etraf ise nerdeyse boş denilebilirdi. Jaehyun sipariş ettiğimiz kahveleri almak için gitmişti. Aslında hiçbir şey içmek istemiyordum ama Jungwoo zorlamıştı. Her zamanki gibi, şaşırtmıyordu beni...

Jungwoo bana yanaştı. "Hey, sence de çok yakışıklı değil mi?" kolumu dirseklediğinde yutkundum. "Görünen dövmelerine kıyasla gözükmeyen dövmeleri daha fazlaymış! Tanrım, düşünebiliyor musun? Tam tamına bir afet değil mi?"

Bir şey demek veya itiraz etmek istiyordum. Ama ağzımı açamıyordum.

Jungwoo devam etti. "Yatakta çok iyi olduğunu duydum! Ayrıca..." Jungwoo göz kırptı.

"Becerdiği kızlara göre en az yirmi santim varmış..."

Bel altı konulara girdiğinde nedense paniğe kapılmış ve ayağa aniden kalkmıştım. "K-Kahvemi alıp geleyim."

Jungwoo bana 'bunun derdi ne' der gibisinden bakıyordu. "Jaehyun getirecek ya, ne gerek—"

Ayağa kalkmamla demir gibi bedenin göğsüne sırtımın çarpması bir olmuş; elindeki soğuk karamelli latteler yeri boylamıştı. Çarpışmayla ağzımdan küçük bir inleme çıkarken kalçam oldukça acımıştı.

Ne yapacağımı bilemez durumdayken Jaehyun düşmeyeyim diye kollarını belime bağlamıştı. Bedenlerimiz arasında sıfır mesafe vardı ve dışardan biri bu sahneyi görse tensel yakınlığımızdan dolayı yanlış algıya kapılabilirdi.

"Sakin ol." dediğinde aksine kalbim çok hızlı çarpıyordu. "Bir yerini incitmek istemezsin öyle değil mi?"

Kalçama yaslı bir sertlik hissetmemle kalbim ağzımda atmaya başlamıştı.

Panikle kendimi arkaya atmış ve saçlarımı düzeltmiştim. "Ö-Özür dilerim"

"Yine her zamanki gibi sakarsın Yongie!" dedi Jungwoo endişeyle kalkıp bana bakarken. "İyi misin ballı turtam?"

"İ-İyiyim." üstümü başımı düzeltmiştim fakat Jaehyun'un gözlerine hâlâ bakamıyordum. Gözleri sanki beni hapsedecek diye ödüm kopuyordu.

"Kahveler için üzgünüm." dedim kendimi açıklama ihtiyacı hissederek. Bluzumu çekiştirmeye başlamıştım. Bunu ne zaman kötü hissetsem yapardım.

Buna karşılık Jaehyun'un yanfirik gülüşünü gördüğümde içim bir hoş olmuştu.

"Senden önemli olduğunu düşünmüyorum." dediğinde ona bakma ihtiyacı duymuş ama hayatımın hatasını yaptığımı anlamıştım.

Bakmamla içimin yanması bir olmuştu.

Dudaklarım aralanmış; beliren sol gamzesiyle yanaklarım ve yüzüm pembe rengine bürünmüştü. Bedenime iğneler batıyormuşçasına tenim de yanmaya başlamıştı. Bakışlarında anlamlandıramadığım çok şey vardı; ne kadar çok bakarsam bakayım asla anlamlandıramazmışım gibi geliyordu, ne yakındı ne uzak.

"Evet! Alt tarafı iki kahve. Hem ayrıca o kadar çok içmek istemiyordum. Üzme kendini Yongie!" Jungwoo bana sarılıp gülümsedi. Bu nedense kendimi daha kötü hissetmeme neden olmuştu.

Sadece eve gidip pembe ayıcığıma sarılarak uyumak istiyordum.

_______

bazı bölümler böyle kısa olacak :<

the shy boy // jaeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin